Ahmet Taşgetiren
Sami Selçuk'tan Mektup
Eski Yargıtay Birinci Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk’tan bir mektup aldım. 27.09.2019 tarihli “Reis Bey’i Yeniden Okuma-Seyretme Zamanı” başlıklı yazım üzerine gönderilen mektup, bir düzeltmeyi, bir de sayın Selçuk’un yargının genel gidişine ilişkin değerlendirmelerini içeriyor. Düzeltme, söz konusu yazımda geçen “Sizi buraya getiren güç böyle istiyor’ diye konuşan, Başbakanı ipe götüren yargı mensupları olmuş” ifadesiyle ilgili.
Sayın Selçuk bu ifadenin, Başkan Salim Başol tarafından Başbakan Menderes’e karşı değil Samet Ağaoğlu’na karşı söylendiğini belirtiyor. Mektubun bu bölümü şöyle:
“CHP Mallarının Yasayla Hazineye Aktarılması Davası”nın duruşması sırasında sanıklardan Manisa Milletvekili Merhum Samet Ağaoğlu, Divan Başkanı Merhum Salim Başol’a söz konusu Yasa’ya olumlu oy verenlerin hepsinin değil de niçin sadece 36 milletvekilinin yargılandığını, özellikle o dönemde Yasa’yı hükümet adına savunan sözcü Merhum Fethi Çelikbaş’ın sanıklar arasında niçin bulunmadığını sorunca Merhum Başol, “Sizi alıp Yassıada’ya tıkan kudret böyle istemiş, ONU BİZ BİLEMEYİZ. DİVAN, HUZURUNA GETİRİLEN DAVAYA BAKAR” diye yanıt vermiştir.
Sayın Taşgetiren,
Dikkat ederseniz konu, birinci olarak, Merhum Başbakan Adnan Menderes’e verilen bir yanıtla değil, Merhum Samet Ağaoğlu’na verilen bir yanıtla ilgilidir.
İkinci olarak, “Sizi buraya getiren güç böyle istiyor”, yani ”sizin mahkûm edilmenizi istiyor” anlamına gelen bir söz yok ortada. Tam tersine Merhum Başol, Roma hukukundan bu yana ceza yargılamasında benimsenen tarihsel, temel ve küresel bir ilkeyi dile getirmektedir. O da şudur: “Davasız yargılama olmaz” ya da “yargıç, dava açılmadan yargılama yapamaz” yahut da “yargıç kendiliğinden olaya/davaya el koyamaz” (ne procedat index ex officio).”
***
Sayın Selçuk bu bilgilendirmeden sonra şöyle bir değerlendirme ilave etmiş:
“Evet, Yassıada yargılamaları doğal yargıç ilkesine kesinlikle aykırıdır. Başkan Başol’un yargılama biçimi elbette tartışılabilir; özellikle gereksiz sorular sorması eleştirilebilir. Ancak yargılamanın temel ilkelerinden birini dile getirmesi, kınanası değil, tam tersine övülesi bir durumdur.”
Burada benim ilave edeceğim not, Salim Başol’un bir yargı kuralını hatırlatırken bile kullandığı “Sizi buraya tıkan kudret” ifadesinin yargı dili olmadığını ifadeden ibarettir.
Hiç şüphesiz sayın Selçuk değerli bir hukuk insanıdır. Çok zor zamanlarda “Hukukun üstünlüğü” üzerine yaptığı değerlendirmeler unutulamaz. Bana gönderdiği mektupta da öncelikle Yassıada mahkemeleri ve merhum Menderes’in idamı ile ilgili çok net eleştirileri vardır. Şu cümleleri sizlerle paylaşmak isterim:
“İlkin şunu belirteyim ki, o sözlerin geçtiği iddia edilen Yassıada Mahkemesinin kurulması, her şeyden önce doğal yargıç ilkesine aykırıdır.
Merhum Menderes ve arkadaşlarının asılması ise, devletin tasarlayarak işlediği yüz kızartıcı bir cinayettir.
Kısaca o mahkeme ve yargılama, yargı ve adalet tarihimizin utanılası bir kesitidir.”
***
Sayın Selçuk’un mektubunda yaşanan süreçteki hukuk sancısı üzerine de çok kıymetli değerlendirmeleri bulunmaktadır. Şöyle ki:
“Sayın Taşgetiren, bugün de adaletin ardında koşmaktayız. Yargı erkini bir türlü bağımsızlığa kavuşturamadık, Batı kökenli yasaları da uygulamaya tam tamına yansıtamadık. Çünkü biz, Batıdan yalnızca yasaları aldık, yasaları almakla hukuku almayı birbirine eşdeğer sandık. Eğer yasaları değil, ilkin Batı hukukunu alsaydık, Batıda üretilen kavramları ve ilkeleri de alacak ve kuşkusuz çok başarılı olacaktık. Çünkü hukuk kavramlar dili ve ilkeler bilimidir. Hukukun kavramlarını ve ilkelerini özümsemezseniz hukuku uygulamaya yansıtamazsınız. Türk hukuku, bunun sıkıntılarını, acılarını yaşamaktadır. Bunun en çarpıcı örneği bir türlü başaramadığımız “duruşma”dır. Duruşma, dünyanın her yerinde kural olarak tek oturumda biten bir etkinliktir. Yalnızca, Almanya, Fransa, İsviçre, İspanya’da değil, Irak’ta, Tunus’ta, Kongo’da da böyle. Bizde ise “… geldiler. …dediler… Gereği düşünüldü” gibi sözcüklerle evcilik oynar gibi duruşmalar yapılıyor ve bu aşama yıllarca sürüyor.
Çok üzücü. Çünkü duruşma kavramı ve temel ilkeleri iyi algılanıp özümsenememiştir.
Öylesine özümsenememiştir ki, Adalet Bakanlığı bile duruşmaların uzamaması için süreler getirmek gibi hukuk dışı yadırganası öneriler geliştirebiliyor. Yeni yargı paketinde de kavram yanılgıları var.
Bu durumlara elbette katlanılamaz”
Sayın Selçuk’a hem düzeltmesi hem de çok önemli değerlendirmeleri için teşekkür ediyorum. Onun “Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne” isimli kitabının yaşadığımız süreçlerde de bir başucu eser niteliğinde olduğunun altını çizmek istiyorum.