Şamil Tayyar İle Röportaj
AKP Gaziantep Milletvekili Tayyar'dan önemli açıklamalar...Derin Devlet, Muhalefeti Rehin Aldı
Yakın dönemin en çok konuşulan gazetecilerinden biri oldu Star Gazetesi eski Ankara Temsilcisi ve Yazarı Şamil Tayyar. Özellikle Ergenekon konusundaki yazıları, kitapları ve konuşmalarıyla yakın dönemin en önemli hesaplaşmasının referans isimlerinden biri oydu çünkü. Tayyar artık tayyar yüzde 50 gibi rekor bir oyla üçüncü kez iktidara gelen AKP'nin medyadan Meclis'e taşıdığı en önemli isimlerden biri. Onun için; gazeteciliğini yakın markaja aldığımız Tayyar'ın siyasi kimliğini de markaja alalım dedik. Biz sorduk, Tayyar bütün açıklığıyla yanıtladı. İşte o röportaj"
İşte Şamil Tayyar'ın Turktime Yönetim Kurulu Başkanı Talat Atilla ve Genel Yayın Yönetmeni Ersin Tokgöz'e yaptığı özel açıklamalar"
Ak Parti'de siyaset yapmaya nasıl karar verdiniz?
ŞAMİL TAYYAR: Bir dönem siyasete ilgi duyduğum doğru. Ancak zaman içersinde siyasetten soğumaya başlamıştım. Açıkçası asla siyaset yapmam diye düşündüğüm bir dönemde sayın başbakanımızın daveti üzerine Ak parti'den aday oldum. Zaten Ak Parti'nin izlediği politikalar benim de yıllardır savunduğum görüşlerle örtüşüyordu. Dolayısıyla bir doku uyuşmazlığı olmadığı için de böyle bir teklifi kolayca kabul ettim ve aday oldum.
Gazeteciyken Ergenekon konusundaki ısrarlı mücadeleleriniz mi size bu teklifin gelmesine neden oldu sizce? Yoksa, en başından, "Vekil olmalıyım" diye mi düşündünüz?
ŞAMİL TAYYAR: Asla bir adaylık düşüncesi ile böyle bir yola girmedim. Zaten hesap içinde olsaydınız böyle bir sonuç olmazdı. Ben hayatım boyunca düz bir yolda yürümeye gayret ettim. Siz iyi niyetle, temiz duygularla yola çıktığınızda Allah da bir şekilde işinizi rast getiriyor. Geldiğimiz noktanın bir tesadüf olduğunu düşünüyorum. Eğer siyaset yapmak için böyle bir yola girseydim, bu yol en zor yol olurdu herhalde. Hiç kimse ben siyaset yapacağım diye kendisini, ailesini ve tüm çevresini ölüm tehditlerinin, bir ölüm riskinin altına sokarak böyle bir yola girmez. Daha kolay ve kestirme yollar dururken böyle bir yola sapmazdı diye düşünüyorum. Dolayısıyla verdiğimiz mücadelenin siyasetle ilişkilendirilmesinin haksızlık olduğu kanısındayım.
Adaylık süreci nasıl gelişti? Siz mi Başbakan'ı aradınız ve aday olmak istiyorum dediniz yoksa teklif Başbakan'dan mı geldi?
ŞAMİL TAYYAR: Gazeteci-Başbakan ilişkisi çerçevesinde sık sık konuşuyorduk. Yine öyle bir sohbet sırasında adaylık konusu gelişti.
Orası tamam da ilk kim açtı konuyu?
ŞAMİL TAYYAR: Sayın Başbakanımıza eğer siyaset yapacaksam bunu Gaziantep'te yapmak istediğimi ifade ettim. Ankara veya İstanbul olmayacağını söyledim. Onun da çok hoşuna gitti. Çünkü genellikle insanların doğduğu ve bilindiği yerlerde aday olmasını daha doğru buluyor. Eğer ben siyaset yapacaksam taban siyaseti yapmak istediğimi söyledim. Siyaset halka rağmen değil halkla birlikte yapılır. Anadolu'nun taban siyaseti için daha uygun bir zemin olduğu için tercihim bu yönde oldu. Sağ olsun bizi de kırmadı ve adaylık başvurularının başladığı dönemde arayıp Gaziantep'ten başvuru yapmamı istedi.
SİYASET TÜRBE EĞİTİMİ GİBİ NEFİS TERBİYESİ VERİYOR
Gerçi siyasette yenisiniz ama" Gazetecilik mi daha zor siyasetçilik mi? İlk dakika gözleminiz nedir?
ŞAMİL TAYYAR: İkisi de birbirine çok benziyor. Gazeteci de topluma hizmet ediyor siyasetçi de. Gazetecinin anayasadan kaynaklanan toplumu bilgilendirme hakkı var. Siyasetçinin de topluma hizmet etmesi gerekiyor. Gazeteci daha çok bir denetleyici rolünde. Siyasetçiden ayrılan yönü bu. Gazeteci denetleyen tarafta olduğu için ikna edilmesi gereken kişidir. Fakat siyasetçi için tam tersi bir süreç işliyor. Siyasetçinin de vatandaşı ikna etmesi gerekiyor. Bu ters orantılı ilişki biçimi sizi farklı yerlere sürükleyebiliyor. Dolayısıyla gazetecilikten siyasete geçtiğiniz için işiniz biraz zorlaşıyor. Ancak ben esnaf çocuğu olduğum için toplumun en alt katmanından gelen birisiyim. Uyum sorunu pek fazla olmadı. Gazetecilerin egosu biraz şişkin olur. Bir süre sonra ego patlaması olur. Siyasetçi ise halkı ikna etmesi gereken kişi olduğu için siyasetin bir dergah eğitimi gibi bir yerde nefis terbiyesi olduğunu ve o yönüyle de şahsıma çok ciddi katkısı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla ben bundan şikâyetçi değilim. Açıkçası iki aylık dönem içersinde bundan çok yararlandığımı söyleyebilirim. Yani nefis terbiyesi bakımından.
ERGENEKON KONUSUNDA VERDİĞİM MÜCADELE GAZİANTEP HALKI TARAFINDAN ÖDÜLLENDİRİLDİ!
Önseçimde birinci oldunuz. Bunu nasıl sağladınız? Ünlü bir gazeteci olmanız mı etkili bunda? Yoksa, başka faktörler de bu sonucu tetikledi mi?
ŞAMİL TAYYAR: Bizim son yıllarda özelikle Ergenekon ve Balyoz'la ilgili verdiğimiz mücadelenin Ak Parti tabanında ciddi bir karşılık bulduğunu biliyordum. Gaziantep halkı ve Ak Parti il teşkilatında da ciddi bir karşılığı olduğunu gördüm. Süreçte hatta biz temayül yoklaması için gittiğimizde bizi seven ve yakından izleyenlerin bizi tanımayan bazı partilileri arayarak Şamil Tayyar'a destek verin diye psikolojik baskı kurduğuna orada tanık oldum. Yani Türkiye'nin herhangi bir yerinde ya da yurtdışında yaşayan ancak yakını Gaziantep'te olan neredeyse herkes oradaki yakınını arayarak destek vermelerini istedi. Bu bizim tek başımıza planlayacağımız bir şey değil. Bu sevgi ve hayranlığın bir şekilde oya tabi olduğunu gördük. Temayül yoklamasında da aynı ilgi yoğunlaşması oldu. Yani ben verdiğimiz bu mücadelenin Gaziantep halkı tarafından ödüllendirildiğini düşünüyorum. Bununla birlikte her ne kadar bizi sevseler de kenara çekilmemeyi tercih ettik. Tüm il ve ilçeleri dolaştık, hem oylarına hem dualarına talip olduk. Bu yakın ilgi ve temas da hoşlarına gitti. Çünkü televizyondan izledikleri ve gördükleri insanla bu denli bir yakınlaşmanın da pozitif bir yansıması oldu ve temayül yoklamasından böyle bir tablo doğdu. Yani siz orada sadece il teşkilatı ile çalışmıyorsunuz. Farkında olmadan etrafınızda sevenlerden oluşan birden fazla küçük küçük gönüllü ordular oluşuyor. Biz bunu hem temayül yoklamasında hem de seçim sürecinde gördük.
ERGENEKON'LA MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK" ÇÜNKÜ"
Gazetecilikte ağırlıklı işlediğiniz konu Ergenekon'du. Şimdi siyasetçisiniz. Siyasette de ağırlık merkeziniz Ergenekon'la mücadele mi olacak?
ŞAMİL TAYYAR: Gazetecilikte de sadece Ergenekon yazmadım. Fakat Ergenekon, gündemin ana konularından birisiydi. Dolayısıyla diğer alanlarda yazdıklarımız Ergenekon'un gölgesinde kaldı. Diğer konularda yazdıklarımız da biliniyor ama onunla tanındık. Siyasette hem temayül yoklamasında hem de seçim kampanyası dönemimde bizimle temas kuran, bize sarılan, bizlerden talepte bulunan vatandaşlarımızın parlamentoya girdikten sonra da mücadele etmemizi istiyorlar. Toplum bunu çok önemsiyorlar.
Ergenekon neden bu kadar önemli?
ŞAMİL TAYYAR: Çünkü şunun farkındalar: Eğer çetelerle mücadele olmazsa siyasi ve ekonomik istikrarın olmayacağını, bu olmadığı takdirde kendilerinin hayat düzeylerinin çok geriye gideceğinin ve Türkiye'yi kaosa sürükleyeceğinin farkında. Mesela Nizip Belediye Başkanı Hacı Fevzi beyin yanına ilk kez gittiğimizde söylediği ilk söz "Allah sizden razı olsun" Eğer siz Ergenekon'la mücadele etmeseydiniz biz bu koltuğa rahat oturamazdık" oldu. Çünkü yıllardır ne zaman sivil irade Türkiye'ye hakim olmaya kalksa bir gizli el ortalığı karıştırır ve istikrarı bozar. Biz bunlardan dolayı çok acı bedeller ödedik dedi. Dolayısıyla herkes bu mücadelenin ne anlama geldiğinin farkında.
Yani mücadeleye devam diyorsunuz"
ŞAMİL TAYYAR: Evet" Bu mücadeleyi sürdürmemiz gerek. Bununla birlikte yeni bir anayasa zaten partinin de taahhüdü. Bunun dışında elbette ki değişik toplum kesiminin talepleri var. İşçinin, esnafın, sabit gelirli vatandaşlarımızın beklentileri var. Bu zaten diğer bölgelerde siyaset yapan arkadaşlarımıza da iletilen talepler. Bunun dışında yine biz Gaziantep'te siyaset yaptığımız için yerel talepler var. Onlarla ilgili olarak da hazırlıklarımız, çalışmalarımız var. Mesela biz Gaziantep'te diğer aday arkadaşlarla birlikte 2023 vizyonunu açıkladık. Orada çok önemli projeler var. O projelerin yerine getirilmesi için 4 yıl boyunca çalışacağız.
ERGENEKON'UN BAŞINI GÖVDESİNİ BIRAKIP AYAK TIRNAKLARIYLA UĞRAŞMAYA BAŞLADILAR
Son dönem yazılarınızda Ergenekon'un sulandırıldığı yönünde serzenişleriniz vardı. Ergenekon'la ilgili düşüncelerinizde değişiklik mi oldu?
ŞAMİL TAYYAR: Hayır" Ergenekon'la ilgili düşüncelerimde herhangi bir değişiklik yok. Yürütülen soruşturmalarla ilgili bazı şüphelerim var. Ben ona dikkat çekmeye çalıştım.
Ergenekonun bir intikam davasına dönüştüğünü iddia eden bir kesimde var.
ŞAMİL TAYYAR: 2009 yılının başındaydı, Ergenekon davası torba davası olmasın diye bir yazı yazmıştım. Ondan dolayı da belli çevrelerde reaksiyonlar oluştu. Zaman içersinde bu kaygılarımızı teyit eden gelişmeler oldu. Israrla başından beri söylediğim şey şu. Ergenekon bir darbe davasıdır. Ve bu dava bir hukuk davasıdır. İntikam davası değildir. Eğer biz bunu amacından saptırmaya çalışırsak Ergenekon'u çözmeyiz, aksine Ergenekon zihniyetine hizmet etmiş oluruz.
Torba davası oluyor muydu ki bu uyarıyı yapmıştınız? Hangi ihtiyaçtan dolayı bu uyarıyı yaptınız?
ŞAMİL TAYYAR: Olmamıştı ama bir takım sıkıntılı durumlar yaşandı, son dönemde de yan yollara sapmaya başladı. En çok konuşulan isimlerden birisi Nedim Şener'le Ahmet Şık'ın gözaltına alınması... Bu iki isim Ergenekon örgütüne destek vermiş olabilirler. Onların yönlendirdiği isimler olabilir Ergenekon adına gazetecilik yapmış olabilirler.
Özellikle siz sık sık bir numaradan söz ettiniz ama bir türlü ortaya çıkmadı" Bu işte bir numara olabilir mi?
ŞAMİL TAYYAR: (Gülüyor") Eğer biz Ergenekon'un başını ve gövdesini ortaya çıkarmadan diğer uzuvlarla ilgilenmeye başlarsak bu amaca hizmet etmez. Sürece genel olarak baktığımızda; bir numaraya giden bir yolculuk yok. Bir yerde kesildi. Sonra siz yukarıyı çözemiyorsunuz, aşağıda ayak tırnağıyla işaret parmağı ile uğraşmaya başlıyorsunuz. Oysa önce sizin bu örgütün başını, gövdesini, omurgasını ortaya çıkarmanız, bunu çıkardıktan sonra da nüfuz ettiği her alanda da bulup deşifre etmeniz gerekir. Ama bu olmadı. Yukarı boş bırakıldı aşağıya doğru inilmeye başlandı.
SORUŞTURMA MASON LOCALARINA UZAYINCA DEVLETTEKİ MUTABAKAT BOZULDU
Ak Parti tek başına iktidar. Çıkarsın o zaman" Gücü yetmiyor mu?
ŞAMİL TAYYAR: Bu aslında bir siyasi iktidarın tek başına üstünden gelebileceği bir mesele değil. Devlet içinde bir mutabakat gerekiyor. Bu mutabakat olduğu için de zaten Ergenekon'un üzerine gidilebildi.
Peki bu mutabakat ne zaman bozuldu?
ŞAMİL TAYYAR: 10. dalga operasyonundan sonra büyük ölçüde bozuldu. 10. dalga Haberal, Dalan gibi isimlerin içinde yer aldığı dalgadır. Bunun uluslararası uzantıları da var. 10 dalga soruşturmasıyla birlikte Ergenekon soruşturması Mason localarına uzanınca hem devlet içindeki hem uluslar arası güç odaklarının desteği büyük ölçüde azaldı.
Mason locaları mı engelledi?
ŞAMİL TAYYAR: Bir yerde öyle olduğunu söyleyebiliriz. Yani Mason localarına çarptıktan sonra Ergenekon yukarıya doğru gitmedi. Hem devlet içinde hem uluslararası arenada sürece destek verenler bu desteklerini çektiler. Geriye kalan irade bu süreci daha güçlü bir şekilde götüremedi.
BİR NUMARA KİMLİK DEĞİŞTİRMEDİ AMA DİZLERİNİN ÜZERİNE ÇÖKTÜ!
Bir numarayı birçok kez tarif ettiniz ama isim vermediniz. Size göre bir numara hala aynı mı?
ŞAMİL TAYYAR: Bir numara kimlik değiştirmedi ama çok etkisiz hale geldi. Dizlerinin üzerine çökmüş vaziyette. Eğer bu mücadele etkisizleşirse yani Ergenekon yeniden dirilme fırsatı bulursa, söz konusu şahsın değil yeni bir ismin başkanlığında herhalde yeniden yapılanır diye düşünüyorum.
Bir numarayla ilgili koç gibi bir adam diye yakıştırmalar yapılıyor"
ŞAMİL TAYYAR: Bir numarayı tarif ederken bir güç hiyerarşisine göre düşünmeyin. Mesela Hürriyet'in bir numarası kimdir? Enis Berberoğlu'dur. Çünkü Genel yayın Yönetmeni. Ama sermaye sahibi olarak Aydın Doğan'ın Hürriyet üzerindeki gücünü yadsıyabilir misiniz? Bir numara Enis Berberoğlu'dur ama Aydın Doğan da bir numaranın üzerinde bir güçtür. Yani sözünü ettiğiniz bazı isimler bir numara üstü güçler gibi algılanabilir. Onun için bazıları şunu düşünüyor. Türkiye'nin en üst adamı kim? O zaman bir numara budur gibi. Bu bir yanılgı olur.
ERUYGUR'UN DIŞARIDA OLDUĞU BİR SORUŞTURMADA ŞIK VE ŞENER'İN İÇERİDE OLMASI İZAH EDİLEMEZ!
Gazeteciler özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener'in içeride kalmasına diğer tutuklu sanıklardan daha fazla tepki gösteriyor. Siz bir gazeteci olarak Şık ve Şener konusunda ne düşünüyorsunuz? Serbest bırakılmalılar mı?
ŞAMİL TAYYAR: Hurşit Tolon'un, Şener Eruygur'un dışarıda olduğu bir soruşturmada Nedim Şener'in, Ahmet Şık'ın içerde olmasını izah etmek çok zor. İddianamelere baktığımızda Ergenekon'un bir numarası, daha doğrusu bir numaralı sanığı diyeyim, Şener Eruygur, ondan sonra da Hurşit Tolon geliyor. Şimdi bunlar içeride yok. Bedrettin Dalan aranıyor. Mehmet Haberal'ı düne kadar cezaevine koyamıyorsunuz. O nedenle de eğer bu operasyon güçsüzler üzerinden, silahı olmayanlar, üniformasızlar üzerinden yürütülecekse, ben bunun yanlış olduğunu söylüyorum. Eğer topyekun arınma olacaksa herkes suçu nispetinde yargı önünde hesabını vermelidir. Ama biz Ergenekon sürecine genel olarak baktığımızda bunun sağlıklı olarak işlemediğini görüyoruz. Onun için de gelinen noktada kamuoyu içinde de soru işaretleri oluşuyor. Eğer biz gerçek manada bir arınma istiyorsak Ergenekon'da bir numaraya giden yolda bir yolculuk mutlaka kaçınılmaz olmalıdır.
MEDYA DÖNÜŞECEK VE BİRİNCİ KUVVET OLMAKTAN ÇIKIP DÖRDÜNCÜ KUVVET OLUYOR!
Ak Parti iktidarı döneminde kendine özel bir medya meydana getirdiği çokça konuşuluyor ve bu da yandaş medya diye adlandırılıyor. Siz bu yandaşlık konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ŞAMİL TAYYAR: Devlet 8.5 yılda demokratik yönde dönüşmeye başladı. Bununla birlikte medya da dönüşüyor yani bu dönüşümden rahatsız olan medya içindeki statükocu yapı buna itiraz ediyor. Bu itirazını kendi yetkisinin azalmasından dolayı değil sanki ülke adına bir kaygı duyuyormuşçasına hamaset dolu duygularla yapmaya çalışıyor. Bu yandaş yakıştırması tümden irtibatsızlaştırma operasyonunun bir parçasıdır. Yandaş kelimesini ilk defa TSK kullandı. O daha sonra iktidara yakın olanlar ve olmayanlar diye medyaya uyarlandı. Eğer buradaki temel kaygı iktidar partisine yakınlık derecesiyse, o zaman yıllardır sol düşüncenin egemen olduğu medyada CHP'ye yakınlık derecesini neyle tarif etmemiz gerekiyor? Ben bu gün Ak Parti'de siyaset yapıyorum ve hiç bir zaman hiç bir yazımda Ak Parti'ye oy verin diye çağrıda bulunmadım. Ama bize yandaş diyen çok sayıda gazeteci CHP'ye oy verin diye yazılar yazdılar ve bir dönem CHP'de genel başkanlık yapmış Altan Öymen gibi isimler CHP'li gibi bir gazeteci olarak yazı yazıyorum kurultay izliyorum diye makale döşedi. Şimdi ben es kaza o tarihte "Bir Ak Partili ve gazeteci olarak Ak parti'nin kongresini izliyorum" deseydim herhalde yer yerinden oynardı. Ve bana söylemedikleri kalmazdı. Medyada yıllardır CHP'li olmak çok imtiyazlı bir durumdu. CHP'li olduğunuzu, söyleyebilirsiniz, solcu olduğunuzu söyleyebilirsiniz, komünist olduğunuzu ifade edebilirsiniz ama bunların dışında siyasi düşüncenizi söylediğiniz zaman tukaka oluyorsunuz. Ben 26 yıldır bu mesleği yapıyorum. Kendi siyasal düşüncelerimi yıllardır ortaya koyamamış insanlardan birisiyim. Şimdi bu statik yapı değişiyor. Bu değişimden rahatsız olanlar bağırıyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar bu değişecek. Yani tarihin akış hızına daha fazla direnemezler.
Ama bu dönüşüm sizin de biraz önce yakındığınız CHP yandaşlığına dayalı medya yapısını Ak Parti yandaşlığına dayalı yeni bir hegemonyaya değiştirse tersten aynı şey tekrarlanmış olmaz mı?
ŞAMİL TAYYAR: Bu dönüşüm bizim rahatsız olduğumuz o riski barındırıyorsa ve temel kaygı buysa, buna karşı hep beraber mücadele verelim. Ama temel kaygının bu olmadığını düşünüyorum. Yani bu gün köşe yazarlarının yüzde 90'ına sürekli olarak Kemal Kılıçdaroğlu'na, CHP'ye methiyeler diziyorlar ve akıl veriyorlar. Bir geçiş süreci yaşıyoruz diye düşünüyorum. Siyasetteki normalleşmeye paralel olarak medyadaki bu dönüşüm sarsıntısının bir yerde oturacağını ve normalleşeceğini düşünüyorum. Yani bu bir doğum sancısıdır. Her düşüncenin kendini rahat ifade edebildiği, medyanın gerçek manada 4. kuvvet olacağı bir yapı geliyor. Çünkü çağdaş demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıya ilave olarak 4. kuvvet olarak medya bilinir. Ama Türkiye'de medya birinci kuvvet. Ama artık medya kendi yerine oturacak. Birinci değil 4. kuvvet oluyor. Çağdaş demokrasi içersindeki gerçek yerini alacak ve buradaki yerini alacak. İçine sindirecek. İktidarları değiştiren, yargı sistemini kendine göre planlamaya çalışan medya bundan böyle sadece kendi asli fonksiyonunu yerine getiren bir medya olacak. Bu tabii ki kolay bir süreç olmayacak.
Medyanın dönüşmesine katkınız olacak mı?
ŞAMİL TAYYAR: Artık bir siyasetçi kimliğim oluştu. Aslında bu yönüyle benim müdahil olmam çok doğru olmaz. Ancak fikirlerimizi söyleriz. Bunun dışında belki bu görev dağılımı belli olduktan sonra yazıp yazmamaya karar verebilirim. Bazı gazetelerde günlük ya da haftalık bir takım değerlendirmeler yapabilirim. Kitap yazmayı bırakmayı düşünmüyorum. İnşallah bir yıl içinde yeni bir kitap yazabilirim. Medyada da bir şekilde yer almak istiyorum. Kişisel olarak. Ama onun ötesinde medya ile ilişkim sınırlı olur. Medyanın dönüşümü kendi iç dinamikleriyle olur ve o süreç tamamlanır. Dışarıdan müdahaleye gerek yok.
BAHÇELİ VE KILIÇDAROĞLU REHİN ALINDI, SEÇİM AK PARTİ İLE ERGENEKON ARASINDA GEÇTİ
Şu an kayıtsız şartsız CHP destekçisi medyanın hakimiyetinin bittiği ve karşı tarafta Ak Parti destekçisi medyanın da oluştuğu görüntüsü var. Yani sanki eşitlendi gibi" Sizce?
ŞAMİL TAYYAR: Ben konuya farklı bakıyorum. Türkiye gerçekten son yıllarda cumhuriyeti, devleti dönüştürüyor. Demokratik yönde. Hem siyasetteki ayrışmayı hem de medyadaki ayrışmayı statükodan yana olanlar-olmayanlar şeklinde değerlendiriyorum. Son seçimin Ak Parti'yle CHP, MHP ve BDP arasında geçmediğini, aksine Ak Parti ile Ergenekon zihniyeti arasında geçtiğini düşünüyorum. Aksi halde seçim döneminde ki bu karşılıklı asla bir araya gelmeyecek denilen siyasi partilerin biraya gelmesini izah etmekte çok zorlanıyoruz.
Ne yani? Ak Parti'ye oy vermeyen yüzde 50 Ergenekoncu mu?
ŞAMİL TAYYAR: Hayır" Kastım o değil. CHP ve MHP yönetimi işgal altındadır. Kemal Kılıçdaroğlu da Devlet Bahçeli de rehin alınmıştır. Şimdi Devlet bey benim üniversiteden hocam. Kemal Kılıçdaroğlu'nu da Ankara'da iyi kötü tanıdığımı düşünüyorum. İki genel başkanın da kendilerine ait o özgün düşünceleri temsil ettikleri siyasi partilerde egemen olsa CHP'nin de MHP'nin de çok farklı partiler olacağını düşünüyorum.
Kim rehin aldı onları?
ŞAMİL TAYYAR: Derin devlet. BDP de buna eklemlendi. Bunların üçünü birden bir araya getiren perde gerisinde bir güçlü irade var. Ben o güçlü iradenin Ergenekon zihniyeti olduğunu söylüyorum. Ancak bunu söylerken de CHP, MHP ve BDP'ye oy verenleri kastetmiyorum. Onlar son derece temiz duygularla idealist düşünceyle bu siyasi partilere gönül vermiş, oy vermiş olabilirler. Bu konuda da zerre kadar bir endişem yok. Ancak partilerin yönetimleriyle kendilerine oy veren taban arasında ciddi bir çatışma yaşandığını düşünüyorum. Özellikle MHP açısından bunun daha belirgin olduğunu görüyorum. Yani bu baş bu gövdenin üzerine oturmuyor. CHP'de de çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. BDP'nin çok daha özel bir pozisyonu var. İmralı ve Kandil tarafından yönetildiği algısı son derece güçlü ve demokratik bir yapıya ilgisi yok. Kandil ve İmralı'nın hangi dehlizlerden yönetildiğini de hepimiz zaten biliyoruz.
TAYYİP ERDOĞAN GÖNÜL ADAMIDIR" ÇÜNKÜ"
Bakan olmayı bekliyor musunuz?
ŞAMİL TAYYAR: Siyasete bir beklenti ile girmedim, ben buraya nefer olmak için girdim. Hayatım boyunca da hiç hesap yapmadım. Ama şunu gördüm siz iyi ve temiz duygularla yola çıktığınızda onun da karşılığını bir şekilde görüyorsunuz. Mensubu olduğunuz siyasi parti size nasıl bir görev verirse o görevde de devam edersiniz. Ben şu olursam daha iyi hizmet ederim demek hem temsil ettiğiniz makama hem de mensubu olduğunuz siyasi partiye bir hakaret olur. Dolayısıyla bana verilecek her türlü göreve de hazırım.
Mecliste elini sıkmayacağınız vekil var mı?
ŞAMİL TAYYAR: Bir kaç aylık siyasi tecrübem bana şunu öğretti: Birileriyle aynı masaya oturma cesaretini gösteremiyorsanız ya da elini sıkmaktan imtina ediyorsanız asla siyaset yapmayacaksınız. Bir gün düşmanlarınızla bile aynı masada oturma ihtimalini bilerek siyaset yapmamız gerekiyor. O yönüyle de ben kırgın da olsam politik tavrını beğenmesem de, düşüncelerine karşı çıksam da genel olarak baktığımda tokalaşmayacağım milletvekili olmayacak.
Tayip Erdoğan'ı artık daha iyi tanıyorsunuz. Liderinizi siz nasıl tanımlarsınız?
ŞAMİL TAYYAR: Daha önce yine size verdiğim bir röportajda söylediğim gibi; gönül adamı. O zaman gazeteci sıfatımla söylemiştim, şimdi de milletvekili sıfatımla söylüyorum. Gerçekten Tayyip Erdoğan bir gönül adamıdır. Zaten kendisini güçlü kılan ve lider yapan temel unsurlardan birinin de bu olduğunu düşünüyorum.10 haziran günü yani seçimlere giderken son mesai günü Bakırköy 2. asliye ceza mahkemesinin verdiği 15 aylık hapis cezası vardı. O ceza bazı internet sitelerinde sanki milletvekili adaylığımızın düştüğü şeklinde yorumlanınca bir anda gündem oluşturmuştu. Gece saat 22 sularında Başbakanımız aradı ve durumu sordu, kendisine bilgi verdim ve çok rahatladım sağ olsun. Yani etrafımızdaki siyaset yaptığımız şahıslar bile bu mevzuya kayıtsız kalırken gecenin bir vaktinde Başbakanımızın o kadar işi arasında sizi araması ve teselli etmeye çalışması aslında onun gerçek kişiliğini anlatması bakımından son derece önemli diye düşünüyorum. İşte Tayyip beyi lider yapan bu sahiplenme duygusunu güçlü bir şekilde hissettirmesidir. Tayyip bey o nedenle gönül adamıdır. Hesap adamı değildir.
Turk Time