Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Sanal cemaatler!?

Ruhsuz insanımsı mahluklar ve “Allahsız bir İslam”!?

Halksız demokrasi!. Haksız bir adalet!. Artırılmış gerçeklik, bir annenin ölmüş kızıyla buluşmasından daha çok şey ifade ediyor. “Vicdan” soslu yeni bir “din algısı” üretilmeye çalışılıyor?

Atomizasyon, nötralizasyon ve Agnostizm! 

Kanaat önderi out!  Alim malim, münevver, şeyh, hoca, geç onları! Sosyal medya yeni bir ünlü türü doğurdu: Influencer’lar in! “Büyük etki gücüne sahip bu yeni nesil ünlüler, markaların da dikkatinden kaçmıyor”muş. Dijital çağda şöhret ve etki yönetimi Vlog’ların elinde artık. Vlog; Vlogging, Vlogger, Vidding, Vidblogging, Video blog diye farklı şekillerde de telaffuz ediliyor. Vlog “ideolog” değil Videolog. İdeologdan Videolog’a “evriliyoruz”. Ne sağcı, ne solcu futbolcu! Eğlenceli, keyifli bir life style’den söz ediyoruz!. Artık hayatımıza “Yaşam koçları”, “Spiritüel danışmanlar” yön veriyor. “Seküler kutsal”larımız var. Hatta hanım hanımcık kızlarımızın “İdolleri/Putları” var.

“Influencer” dedikleri Fransızcada aklı etkileyen “düşünce koçu” adı verdikleri “etki ajanı”ları sanal alemde cirit atıyor. 

“Evrensel enerji”nin kaşifi  “spiritüel danışman” Taner Tözün aslında reenkarne bir karakter (Kendini öyle tanıtıyor) Sizleri Buda selamı ile karşılıyor. “Karakteristik hamuruna yaşam planını şekillendirecek gök dizilimini yaşayabilmek için 1986 yılında Mekke’de tekrardan “dünyaya gelmiş, “Yüksek bilinç”in kapısında size bekliyor “ruhunuzu tekamül yolculuğuna çıkarmak” için 

Eşi Ezgi Sala Tözün 1993 İzmir doğumlu.  O bir şifacı. O bir pedegog. İletişim uzmanı. O reenkarne değil içindeki “Luvi titreşimleri” güçlenerek seküler anlamda Nirvana’ya ulaşmış, ermiş bir hatun kişi. O bir “Mandala eğitmeni”, “enerji terapisti” ve “masal anlatıcısı”..

Mandala da nereden çıktı derseniz, “keyifli ve rahatlatıcı vakit geçirirken aynı zamanda iç dünyanızı keşfedeceğiniz bir sanat terapisi yöntemi” imiş. Luvi’ye gelince “ Ezoterik” bir sistem. Ezoterik tılsımlarla zenginleştirilmiş, süptil düzlemde evrensel enerjiyi harekete geçirmek için bu enerjinin enformasyon akışına yön kazandırmak için okült çalışma. Uzay ve zaman boyutlarından bağımsız bir şekilde  bilincin daha üst katmanlarından üç boyutlu fiziksel evren tarafından soğurulan ‘Enerji’ ve ‘Titreşimsel Bilgi’nin, bireysel planda idrake dönüştürülmesi için Simya teknikleri ile  “Dönüşüm Çemberleri”nden geçerek  Ezoterik Tılsımlar, kutsal geometri, okült sembolizm yoluyla sigıllar üzerinden Hermetik  ezoterik tılsımlar vasıtası ile  inisiyasyon ritüelleri ile  majikal çalışmaları ifade etmektedir.   Bunlara göre ezoterik bir tılsım, esasen baş melek olarak bilinen evrensel yazılımlarla rezonansa girmeyi sağlamanın okült formüllerine dayanır. Bu yönüyle ezoterik tılsımlar,  ‘meleklerin rehberliğini alma’nın okült enstrümanlarıdır. Hermetik topluluklarda bilincin meleksel katmanları ile rezonans bağlantısı kurmaya dayanan en kadim majikal sistem “Enokyan Maji Sistemi”dir.

Kimileri “Dönüşüm konakları” ile dönüştürüyor, kimi NLP ile mutluluk pazarlıyor, kimi Montessori ile başarının kapısını zorluyor, kimi Transal Meditasyon öneriyor, kimi Budist oluyor. İnsanlar boşuna Deist olmuyor. İş; Şii, Sufi, Vehhabi tartışmasının çok ötesine çıktı. Adnan Oktar’cılar, Şiiler “Mehdi geldi” diye sosyal mediada yazıp çiziyorlar. “Amerikano” bir Mehdi ve Mesih şu günlerde herhalde sahne almaya hazırlanıyor olsalar gerek.

Alın size böyle bir ortamda bir de “Diyarbakırlı Ramazan”ımız var. Kimi birkaç dil bilen bilge biri diyor, kimi deli, kimi meczup diyor. Adam yıllardır Ulu Cami çevresinde kendine göre “Tebliğ” yapıyor.

Öyle Mevlevilerimiz var ki, öyle şeyhlerimiz var ki, kimi Rock and Roll ile zikir yapıyor. Kimi Allahlık iddiasında, kimi Peygamber olduğunu söylüyor. Piyasada birçok Mehdi ve Mesih var aslında.

“Cemalnur Sargut’un tasavvuf sohbetleri”nden sonra şimdi bir de spiritüel danışman Tuğçe Işınsu çıktı. Feyziye Mektepleri Vakfı Özel Işık Lisesi mezunu, dini kavramları kullanıyor ama dini bir hayat tarzı yok. Adnan Oktar da, Mehdi-Mesih, Darvin, Masonluk diye başladı ve sonunda nerede karar kıldı gördünüz. 

Bugün piyasada din adına öyle abukluklar var ki, akla zarar. Din metalaştırılınca din adına artık her şey satılır ve din bezirganlarının elinde bir afyona dönüşür. 

 Kadın semazenler lüks otellerde KARMA sema gösterisi yapıyorlar. Laik-seküler çevrelerde “bu İslam” çok seviliyor aslında. Yavaş yavaş bizimkiler de buraya yöneldiler.

Mesela Can Çokürkmez müziğin yanı sıra psişik güçlerini küçük yaşta keşfederek içsel yolculuğuna başlayan ve şifa vermek amaçlı birçok insanla çalışan Can, Bayraktar Holding’de 3 yıl Bireysel ve Kişisel Gelişim Koçluk Programı aldıktan sonra içindeki spiritüel gücü daha geniş alanlarda kullanmak amaçlı spiritüel eğitimlere katılmıştır. Beki Erikli ile de çalışan Can, Melek Terapisti olmuş ve meleklerle daha yakından çalışarak birçok insana katkısı olmuş.

Ayşe Başıhoş İslam’dan söz etmiyor, Şamanlıktan söz ettiği tanıtımında kendini şöyle tanıtıyor: “1994 eğitim için  İngiltere’ye gittim ve orada Polonyalı bir arkadaşım vasıtasıyla Usui Reiki ile tanıştım. Fakat annemin hastalığından sonra daha farklı ve etkili şifa sistemleri aramaya başladım. 2015’de “Kozmik Enerji” ile tanıştım ve “Kozmik Enerji Magister” uygulayıcısı olduktan kısa bir süre sonra eğitmen eğitmeni olup seminerler vermeye başladım. 2015’de “Access Consciousness” ile tanıştım ve “Access Bars”; “Foundation” ve “Vücut Sınıfları” aldım. 2016 yılında Şaman Durek’ten eğitim aldım ve onunla birlikte çalıştım.”

Ne kadar çok “Spiritüel danışman” varmış. “Ruhsal koçluk” değilmiş yaptıkları iş “Ruhsal şeyhlik”miş. Kimi de “Ruhsal koçluk” diyor yaptığı işe. Proje basit: “Kendi dinini kendin yap”. Artık herkes dindar olabilir. Çünkü piyasada herkese uygun bir din var. Bu din için abd, mabed, mabud, resul gerekmiyor. Kitab ise esoterik bir şifre, biraz seremoni biraz ritüel, biraz ikona, biraz meditasyon ve biraz zikir ve dua.

Deizmi, dinsizliği geçtik, Satanizm modası yayılıyor.  Sırp kökenli  “efsane performans sanatçısı Marina Abramović nihayet İstanbul’da”ymış. “Marina Abramović + MAI, Akış / Flux sergisi”yle 31 Ocak 2020’den itibaren Akbank’ın desteğiyle Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi ve eşlik eden sergiyle Akbank Sanat’ta “sanatseverler”le buluştu. Sermaye, üniversite, sanatçı el ele!?. Abramović’in Pedofilik Pizzagate skandalının “kahramanlarından biri” olduğuna ne demeli!?.

 Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de bu nedenle çok heyecanlıymış. Öyle ki toplantıda, “Gerçekten ortalık yıkılacak” demekten kendini alamamış. Bu işin arkasındaki gerçek yakında ortaya çıkar. Ama şu kadarını söyleyeyim, Türkiye bugün, siyasi, askeri, ekonomik yönden olduğu gibi, dini yönden de saldırı altında. Bunların başında da kültür emperyalizmi geliyor. AK Parti yanlısı yayın yapan medianın  Abramović yalakalığına gelince; ne diyeyim ki, onlar da onlarla haşrolsun, kim kimin peşinden gidiyorsa, peşine düştüklerinin varacağı yere varacaklardır. Kılavuzu karga olanların başka bir varacakları yer olmasa gerek. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 911 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar