İbrahim Karagül
Seçmen AK Parti'ye ne anlatmak istedi?
Dün, gün boyu hemen bütün konuşmalarının, televizyon tartışmalarının tek konusu "seçmen ne demek istedi" sorusunun cevabıydı. Bugünkü gazetelerde, köşe yazılarında da aynı sorunun cevabı aranacak. Sonuçların belirginleşmesinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmasındaki "Sayımlar bittikten sonra tabi ki bizler mesajımızı alacak, bundan sonraki süreçte dersimizi fraklı şekilde çalışmaya devam edeceğiz" cümlesi, bütün tartışmaların ana eksenini oluşturdu. Aslında Başbakan'ın şu sözleri, "seçmen ne demek istedi" sorusunun cevabını içerir nitelikteydi: "Hizip, kavim siyasetini ittik belki de bedeli bu oldu. Gördük ki, her halde hizmet siyaseti, eser siyaseti pek tutarlı olmadı. Burada kimlik siyaseti biraz daha ağır bastı ve bunun neticesi olarak bu tablo ortaya çıktı.." Öyle görünüyor ki, AK Parti'de ciddi bir özeleştiri, sorgulama süreci başlatılacak. Bu, belki de Ak Parti'nin bundan sonra daha dinamik bir başarı göstermesi açısından zorunluydu, yapılacaktı ve seçmen bu fırsatı zorladı hatta erkene aldı. Bu ortamda yapılmaması gereken, müsamaha edilmemesi gereken tek şey; özeleştiri kapılarını kapatmayı, "aslında her şey yolunda" diyerek olası zaaf alanlarını kamufle etmeyi başarı olarak sunanların sözlerine itibar etmektir. Şimdi genel tespitleri sıralayalım: 1- Seçmen bazı konularda uyarı yapsa da şu gerçeğin altını çiziyor: Ortada tek bir Türkiye Partisi var, o da AK Parti. Kıyı bölgelerinde CHP, Güneydoğu'da DTP, bazı bölgelerde MHP etkin olsa da, bütün ülkeyi kapsayan, kuşatıcı başka bir parti yok. Bu haliyle AK Parti alternatifsiz olma özelliğini koruyor Seçmen iktidar değişimi istemiyor sadece yanlışlar konusunda uyarı yapıyor. 2- CHP, Ege ve Güney sahillerinde olsa da İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hiç yok. Aynı şekilde MHP Türkiye'nin bir bölümünde yok. CHP'nin güçlü olduğu bölgelerde AK Parti'nin de oyları yüksek ama AK Parti'nin güçlü olduğu bölgelerde CHP neredeyse hiç yok. 3- Başbakan'ın söylediği gibi, kimlik siyaseti bu seçime damgasını vurdu. Her ne kadar bazı bölgelerde hizmet öne çıksa da, genel hatlarıyla gerginlik politikalarının etkili olduğu ortada. Bir şekilde çatışmacı, gerginleştirici, ideolojik tercihler etkili oldu. 4- Etnik yaklaşımlar sandığa yansıdı. Güneydoğu'da DTP oylarını artırdı. Kürt sorununa ilişkin açılımlar beklenen etkiyi göstermedi. Tam tersine DTP'yi daha da güçlü hale getirdi. Buna karşın bu eğilimler Batı'da MHP'ye güç kazandırdı. Sanırım seçim sonuçlarının en fazla tartışılması gereken alanlarından biri bu. AK Parti iki etnik yaklaşım arasında sıkışmış bir görüntü veriyor. Kürt sorununa ilişkin açılım MHP'yi güçlendirirken devletçi yaklaşım DTP'yi güçlendiriyor. İşin tuhafı, Güneydoğu açılımları bölgede de yeterli etki uyandırmıyor. 5- Ergenekon sürecinin toplumda algılanış biçimini de bu açıdan sorgulamak gerekebilir. Bir suç örgütüyle mücadelenin toplumsal algılanma biçimi AK Parti'ye ciddi bir kazanç getirmemiş olması ihtimali tartışılmalı. Ölüm kuyuları, faili meçhuller gibi, çok ciddi siyasi kararlılık gerektiren süreç Güneydoğu'dan büyük destek almalıydı ama almadı görünüyor. Aynı şekilde Batı'da bazı bölgelerde Ergenekon konusunda savunma hattı oluşmuş gibi. Burada gerçekle bu gerçeğin toplumda algılanışı arasında ciddi bir sorun olduğu aşikar. 6- Türkiye'nin Bağdat ve Kuzey Irak'la yakınlaşması, PKK konusunda çok ciddi bir süreç işletilmesi DTP'yi boşa çıkarabileceği, siyasi söylemini zayıflatacağı tezi boşa çıktı. DTP güç kazandı, Türkiye'nin dördüncü büyük partisi oldu. Bu gerçek bundan sonra DTP'yi dışlayarak Kürt sorununa ilişkin bir şeyler önerme yolu kapanmış gibi. 7- Numan Kurtulmuş faktörü etkili oldu. Saadet Partisi oylarını artırdı. Böyle devam ederse, önümüzdeki süreçte oylarını daha da artıracak gibi. Bu seçimlerin en önemli sonuçlarından biri de, Saadet'in yeniden hareketlendiği gerçeğidir. Kurtulmuş'un kampanya sırasında etkili bir liderlik örneği verdiğini not etmeliyiz. 8- Aday seçimlerine yönelik itirazlar, yerel faktörler, ekonomik kriz elbette seçmen tercihlerinde etkili oldu. Elbette bu konular sorgulanmalı. Ama bunlar dışında sonuçlara etki eden daha temel refleksler söz konusu, asıl önemli olanlar onlar. Kimlik siyaseti, etnik farklılıklara vurgu yapan yaklaşımlar, Kürt sorunu ve çatışmacı politikalar gibi. Bu faktörlerin bir yerel seçimde bile ne kadar etkili olduğunu gördük. Son olarak Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın tespitleriyle bitireyim: "Demokrasiye inanmayanların doğru aday, iyi çalışma, isabetli seçim stratejisi ile oyları iktidar olacak kadar yükseltebilmenin mümkün olduğunu görmeleri gerekir. Artık darbecilik gibi bir alternatifi düşünenlerin hiç bir gerekçeleri kalmamıştır. 'Biz seçimle iktidara gelemeyiz' iddiası ile rızaya dayalı yönetime karşı çıkanlar biraz insaflı düşünmeliler. İktidar sahipleri seçmene özensiz davranmanın bedelini hemen ödüyorlar. Yapılan olağanüstü belediye icraatlarına rağmen birebir küstürülen dost ve taraftar seçmen duygusunu seçime hemen yansıttı. Kimlik politikası yapan partilerin oylarını artırdı. İktidar partisinin kitle partisi olarak kimlik politikası yapma şansı yoktu. Ancak Ergenekon davası muhteva olarak siyasi olsa bile yargılaması siyasi olmaması gereken bir davadır. Ergenekon davasının politize edilmemesi gerekiyordu""