Selâhaddin Çakırgil
‘Seni unutursam ey Kudüs…’
Sadece İslâm’ın değil, özü itibariyle ‘vahy-i ilahî’ kaynaklı Yahudîlik ve Hristiyanlık dinlerinin müntesibleri için de Kudüs, asırlar boyu, kutsal mekanların merkezi.. Bu bakımdan, ondan ayrı düştüklerinde bu her üç dinin müntesiblerinin de, ‘El’ Quds, Quds-i Şerîf /Beyt-ul’Muqaddes/ Jerusalem üzerine, ‘Seni unutursam ey Kudüs!’ diye başlayan ağıtları olmuştur. Bu, binlerce yıl önce olduğu gibi sonsuza kadar da devam edeceğe ve oraya her kim hâkim olursa, o yeminli ağıtları diğerleri okuyacağa benziyor.
Kudüs için son 100 yıldır ağlayanlar Müslümanlar olup, bugün yeni Salâhaddin Eyyubî’leri bekliyorlar.
***
Ancak, bir noktaya da bilhassa değinilmesi gerekiyor:
İslam İnkılabı’nın gerçekleştiği miladî-1979’dan hemen sonra, Tahran’da o zamana kadar İsrail Elçiliği olan bina, ‘Filistin Büyükelçiliği’ olarakYâsir Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Teşkilatı ‘El’Feth’in hizmetine sunulmuştu; hâlen de öyle..
Sonra, ‘Her Ramazan’ın son Cuma günü’nün, Kudüs kurtarılıncaya dek, Müslümanlarca Kudüs Günü olarak anılması için dünya Müslümanlarına yapılan çağrı da büyük çapta mâkes bulmuştu. Bazı siyasî liderler, ‘Niçin, başkalarının belirlediği günü kabul edelim, inisiyatifin bizim elimizde olması lâzım..’ şeklindeki yaklaşımları olsa da.. Bu anlayış ne yazık ki, siyasî veya mezhebî inisiyatifi kaybetmemek veya ele geçirmek düşüncesiyle hâlâ da sürdürülüyor. Bu, hayırda yarışmak değil, inisiyatifi yitirmeme kaygusu ve de hased..
***
Nitekim , ‘Kudüs Günü’nü ilk kez biz ilan etmiştik’ diyen çekim merkezi, Müslümanların, Kudüs konusunda kendi inisiyatifleri dışında geliştirdiği son protesto eylemlerine hemen hiçbir ilgi göstermiyor bugün.. Sionist İsrail rejiminin Kudüs’de son 10 gündür nükseden haydutluklarına karşı yükselen itirazlar için de, deriiin bir sessizliğe gömüldüler. Çünkü, bu protestoların öncülüğünü yapan, inisiyatifi elinde tutan, Tayyib Erdoğan...
***
Bir diğer nokta..
Kudüs ve Filistin Mes’elesi sadece bir coğrafya veya etnik unsurun değil, bütün Müslümanların temel mes’elesidir. Ama, BM tarafından, Filistin’in tek legal temsilcisiolarak tanınan El’FETH lideri Yâsir Arafat, İsrail rejimiyle 1993-Oslo Andlaşması’na doğru yol alırken, dünya müslümanlarının hemen her kesiminden yükselen itirazlar karşısında, ‘Filistin, sadece Filistinlilerindir!’ deyip, İsrail rejimi Başbakanı İshak Rabin’le anlaşarak, Nobel Barış Ödülü’yle mükafatlandırılmış ve İslam Milleti’nin hukukuna bir gol atmıştı.
Şimdi Tayyib Erdoğan, ‘Kudüs’ün bütün Müslümanların meselesi ve namusu olduğunu’dile getirince, 40 yıl öncelerde ‘Kudüs Günü’ ilân edenler, ‘Bu bizim inisiyatifimizde değil..’ dercesine, Kudüs’deki son cinayetler ve yükselen itirazlar karşısında suskunlar..
Halbuki, Tayyib Erdoğan’ın devreye girmesi karşısında, sionist İsrail Dışbakanlığı 26 Temmuz günü, Erdoğan’ın görüşlerini, ‘dayanaksız, tutarsız ve saçma’ diye nitelemiş, ve ‘Osmanlı dönemi geride kaldı.. Kudüs Yahudi halkının ebedî başkentidir..’ diye bir dil kullanmıştı. Daha da ilginç olan ise, sionist İsrail rejiminin bu konudaki açıklamasından birkaç gün önce Suûdî rejiminin BM. Daimî Temsilcisi ile Irak C. Başkanı Yard. Nurî Mâlikî‘nin de Tayyib Erdoğan’a, ‘Osmanlı dönemi geçti..’ diye kafa tutmaya kalkışmasıydı. İran devlet medyasının ise, Erdoğan’ı ‘Yeni Osmanlılık’ cereyanı peşinde olmakla suçladığı ayrı bir konu.. (Elbette Osmanlılıktan duyulan korku, Müslüman coğrafyalarını savunmak gücüne sahib bir devlet organizasyonuna duyulan hasreti de beslemesinden..)
***
TRT Haber’de ‘müslüman’ iki-üç kız, Kudüs’le ilgili duygularını dile getirirken, ‘Bağdad gitti, Şam gitti.. Kudüs de giderse, İstanbul da gider!’ diyorlar. Demek ki, Kudüs’ün, Müslümanların elinden 50 yıl önce, Haziran-1967’deki ‘6 Gün Savaşı’nda bütünüyle çıktığından habersizler. Böylelerimiz çok..
Samimiyet yetmiyor..
Kaldı ki, hedef, İstanbul’u korumak stratejisi değil, Müslümanların haysiyetini korumak olmalı.. Kudüs veMescid-i Aqsâ, bu yoldaki sembollerden sadece biridir.
stargazete