Abdurrahman Dilipak
Sevgi ve saygı, zorla mı?
Zorla ne sevgi olur ne de saygı. Boyun eğdirirseniz kendinizi alkışlatabilir ve önünüzde eğilmeye zorlayabilirsiniz. Bir arada yaşayacaksak birbirimize tahammül etmeyi öğrenmeliyiz. Bu da birbirimizin üzerinde baskı kurmamakla mümkün. Şeytana tapan biri beni niye sevsin ya da bana saygı duysun ki, ya da ben sürekli şerrinden Allah’a sığındığım birine sevgi ya da saygı duyayım ki!
Hz. Muhammed devrinde Mekke’de yaşıyorsam, putlara saygı duymam mı gerekecekti! Ya da Hz. İbrahim, Nemrud’a, put yapan babasının yaptığı putlara saygı mı duyması gerekiyordu!.
Bu nasıl bir kafa!. Mabettekilerin siyasete müdahale etmemesini isteyenler, Mabeddeki ibadete müdahale ediyorlar.
Düşünün, bir adam çıkıyor diyor ki, “Kurtulmak için hacet yoktu Mustafa Kemal’e” siz ne derdiniz!. Mesela dese ki biri; “Kemalizm’le mücadele istila ile mücadeleden daha zor ve elzemdi” dese ne diyeceğiz.. Kemalistler “Kemalizm” yerine “İrtica”yı koydular ve böyle dediler. İrtica dedikleri İslam’dı. Mehmet Akif Safahat’ında sorar: “İrtica’ın sizin lehçede manası bu mu?” diye!
Birisi çıksa “Türkün yeni Amentüsü” diye bir şey yazsa ve bunu size dayatsa kabul eder mi idiniz, ya da bunu dayatana saygı duyar mı idiniz.
“Türkün Dini Kemalizmdir” diye birileri ortaya çıkar, Müslümanları aşağılarsa, biri de çıkar “Dinde Reform” bayrağı açarsa, Kur’an-ı Kerim’den ahkam ayetlerini çıkarıp yerine nutuktan parçalar eklensin” der de, bunları söyleyenler Atatürkçü diye, onlara sevgi ve saygı duymamız mı gerekiyor!
Osmanlı mimarisine büyük katkı sağlayan Balyan usta var. Osmanlı fetihlerinin tablolarını yapan Zonaro Paşa var, yine Musika-i Hümayunun başkanı olan Donizetti Paşa var, Osmanlı Musikisinin kitabını yazan Hamparsum efendi var. Onlara da camilerde özel günlerde dua etmemiz gerekiyor mu?
Müslümanların halifesini, Selanik’e sürgün edip, Yahudi işadamı Alatini efendi’nin evinde mecburi iskana tabi tutan bir cemiyetin üyelerine saygı duymak zorundayım!!.
Mesela Çanakkale savaşının yıldönümünde Mustafa Kemal’in yanında Enver Paşa, Cemal Paşa, Talat Paşa ve dahi Çanakkale savaşını yöneten Alman General Liman Von Sanders’e Osmanlı saflarında savaşan Alman askerlerine de dua etmemiz gerekiyor mu?
Zatı alilerine sormak gerek, Hutbede Mustafa Kemal’in adını anmak yeter mi, İsmet Paşa’yı, Hasan Ali Yücel’i filan da eklesek!. Hatta, madem Taksim anıtında onlar da var, Kurtuluş savaşının kazanılmasında onların da payı var madem, mesela Gazi’nin sırdaşı Rus generali Frunze’yi de analım camilerimizde, hutbelerde bundan sonraki 30 Ağustos’u anarken. Oldu olacak, İsmet Paşa ile kol kola giren Venezilos’u da analım, “Yunan’la kardeş olmuştuk” ya!.
En iyisi CHP genel merkezinde hazırlansın hutbe ve Diyanet imamlara tamim etsin!
Tamam Gazi’nin ruhuna Mevlid de okutalım. Süleyman Çelebi’nin “yaveleri”(!) yerine Garip Ömer, nam-ı diğer Behçet Kemal Çağlar’ın “Yeni Mevlid”ini okutalım oldu olacak. Camilerin bir yerine Atatürk resmi assak nasıl olur diyeceğim ama, “Türkün Yeni Amentüsü”nü yazıp, son cemaat mahalline asalım, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra.
Sahi, Doğu Perinçek’in “Atatürk”ünü nereye koyacağız! “Hangi Atatürk”ü anacağız camilerde, CHP’nin Atatürkü’nü mü, Kenan Evren’in Atatürkü’nü mü, Doğu Perinçek’in Atatürkü’nü mü!
Ne olur bu işi “Kurtlar vadisi”ndeki Zaza Dayı’nın helallik istemesine benzetmeyin!
Kim ki, Kemalizm, Laiklik ve Şeriat tartışmasına girerse bilsin ki, bu alan mayınlı bir tarladır. Mustafa Kemal’in soy kütüğünü de araştırmayın! Şimdi yeni bir iddia var: Mustafa Kemal’in çocukluk yıllarında Selanik’e gittiği, hatta bu konuda Zübeyde hanım da tartışmalı, bu iddiaya göre o Mustafa Kemal’in teyzesi oluyor. Bu konuda da o öldü, onun kimliğini Zübeyde hanıma verdiler de derler. Çünkü bir de İbrahim İhsan muamması var.
Mustafa Kemal’in Müslüman olup olmadığına gelince, sanırım, Türkün yeni Amentüsü, Yeni Mevlid, 10. Yıl Albümü, 15.Yıl “Cumhuriyetin Şeref Kitabı”ndaki mesajlar yeter de artar bile. İsteyen Mustafa Kemal’in yazdırdığı Tarih kitabına da bakabilir. Rıza Nur ya da Kazım Karabekir’in hatıralarını da. Mustafa Kemal’in “aferin, alkışlar” diye not düştüğü Ruşeni’nin “Din Yok Milliyet Var” kitabına ya da namı diğer Tekin Alp olan Moiz Kohen’in kitaplarına bakın. Perinçek’e sorun. “Dinde Reform” kitabını yazan Osman Nuri Çerman’a sorun. O zamanki uygulamalara bakın. Sahi Atilla İlhan “Hangi Atatürk” kitabını niye yazdı. Niçin “Ben Atatürkçü Değilim” diye kitap yazdı Nadir Nadi.
Gerçek Atatürk hangisi, Vahdeddin’e “Halife ve Hakan efendimiz” diye Heyeti Temsiliye adına mektup yazan Mustafa Kemal mi, Evren’in anlattığı mı, Erbakan’ın anlattığı mı? Doğu Perinçek’in anlattığı mı, Nejla Çarpan’ın anlattığı mı?. Frunze’nin dostu olan TKP’yi kurduran Mustafa Kemal mi gerçek, anti komünist olan mı? Mustafa Kemal Mason mu, Mason locasını kapatan mı? Sahi Meşriki Azam M. Kemal Öke’yi niye kendine müşavir yapmıştı!?. “Aynı davaya hizmet eden iki cemiyet olmasın” diye mi?
Mustafa Kemal’in doğum gününü tam olarak bilmediğimiz gibi, ölümü de tartışmalı. Son dakika yanı başındaki kişi M. Kemal Öke idi. Öke’nin derin sırrı, Locanın “emanet sandığı”nda. Öke yanıbaşındaydı da İnönü neredeydi? Küçük Hüseyin efendi’nin müridi, TKP’nin kurucusu Meraşal Fevzi Çakmak neredeydi?
Seven ya da sevmeyenlerin kendilerine göre bir sebebi var. Keşke herkes karşılıklı birbirini dinlese ve bilerek karar verseler.
Ben Nutuk’u 15 yaşında okumuşum. Ödev değil, tavsiye değil. Düziçi Köy Enstitüsündeki Kemalist gençlerle, İmam Hatipli biri olarak Kemalizm üzerinde konuşacaktık. O zaman okudum. Ama onlar okumamışlardı. Bilgi sahibi değillerdi ama kemikleşmiş kanaatleri vardı. Birkaç kişiydiler ama hepsi aynı şeyi söylüyordu.
Kemalizm Türkiye’nin en oportünist gündem konusu. Şimdi bir de “Yeşil Kemalistler”imiz çıktı. Kemalizme en büyük zararı anti Kemalistler değil bu “Yeşil Kemalistler” veriyor aslında. İşi daha da sulandırıyorlar. Ama tabii bu oportünizmin kimseye bir faydası yok! Müslümanlara da zarar veriyorlar. Keşke herkes kendisi olsa. Hakaret olmadan eleştiri için önce herkesin eteğindeki taşı dökmesi gerek. Artık internet var. Latife hanımın mektuplarını yasaklayarak neyi saklayabilirsiniz ki! Koruma kanunu kalksın ve anayasadaki, giriş ve bazı maddelerle ilgili “değiştirilemez” şartı kaldırılsın, önce şartlar eşitlensin ve hukuki bir zemin oluşturulsun. O zaman bu işten herkes kazançlı çıkar. Selâm ve dua ile.