Hasan Karakaya
Sezer"in Azgın Tekesi... Milletin kara lekesi!..
Bu konuda, sanıyorum en "dürüst" tavrı İÜ eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu sergiledi... Şu anda "Ergenekon Terör Örgütü sanığı" olarak yargılanan Alemdaroğlu; kendi ifadesiyle, "türban darbesi" yaptığı yıllarda, bu darbenin "gerekçe"sini, "türbanlı kızlar, göz zevkimizi bozuyor" şeklinde açıklamıştı... Demek oluyordu ki, Rektör Alemdaroğlu; "torunu yaşındaki" kızlara bir "öğrenci" olarak değil, "cinsel bir obje" olarak bakıyordu... Demek oluyordu ki; "başı açık kızlar"a bakarken onlardan "cinsel bir haz" alıyordu... Öyle ya; aksi halde "başörtülü öğrenciler" niye "göz zevki"ni bozsun ki!.. Bundan 10-12 yıl önce bu sözleri söyleyen Kemal Alemdaroğlu, bugün "Ergenekon sanığı" olarak yargılanmasına yol açan "en büyük suç"unun "türban darbesi yapmak" olduğunu söylese de; kendisinin "rektörlük görevine son veren" kişinin, dönemin Cumhurbaşkanı A.N.Sezer olduğunu herhalde unutuyor... Sormak gerekiyor Alemdaroğlu"na; "Acaba sizi görevden alan Sezer de mi türban yanlısıydı?!?"
Mümkün müydü bu?..
REKTÖRÜN CİNSEL FANTEZİLERİ
Bu "çelişki"lere, bu "akıl tutulması" ve "hafıza kaybı"na rağmen, yine de diyorum ki; Alemdaroğlu "dürüst" ve "tutarlı"ydı... En azından, "başörtüsü yasağı"na bir gerekçe göstermişti;
"Göz zevkimizi bozuyorlar!"
Ya, "başörtüsü ile mücadele" kisvesi altında kendi "cinsel fantezi"lerini gizleyen ve "torunları yaşındaki kız"lara "ahlâksız teklif"lerde bulunup, onlara resmen "cinsel tacizcilik" yapan "rektör"lere ne demeli?..
Olayı, dünkü Vakit"te okumuş olmalısınız.
Özü ve özeti şu:
Manas Kırgız Türk Üniversitesi"nin Rektörü Emekli Albay Prof. Dr. Uğur Oral; üniversitede çalışan "torunu yaşındaki sekreter bayan"a yönelik "cinsel taciz"lerden dolayı Kırgızistan"dan kovuluyor!.. Üstelik, "5 yıl süreyle bu ülkeye sakın gelme!" diye de uyarılıyor!..
Aslına bakarsanız;
Prof. Dr. Uğur Oral ile sözkonusu "sekreter" arasında geçen ve "internet siteleri"nde yayınlanan sözkonusu konuşmayı ben de dinlemiştim.
Ne yalan söyleyeyim;
67 yaşındaki Prof. Oral"ın "cinsel fantezi"lerine hayret etmiştim...
Hayret, bu yaşta bu performans!..
Artık "bel"inde iş kalmayıp, "dil"ine vurduğundan mıdır, nedir; kendisinin o anda "çırılçıplak" olduğundan bahsedip, sekreter kızdan kendisini "tahrik" etmesini, ertesi gün de kendisiyle "rektörlük odasında buluşması"nı istiyordu...
O esnada, tam bir "azgın teke"ydi!..
AZGIN TEKE, NE DEMEK?
Hani, "kırkından sonra azanı teneşir paklar" derler ya; bu performanstaki "emekli albay"ımızı ne "teneşir" paklar, ne de "tebeşir!"
Resmen ve alenen "teleseks" yapıyordu!..
67 yaşında bir "azgın teke" olarak!..
"Azgın Teke Sendromu"nu duymuşsunuzdur!..
Uzmanlar, şöyle açıklıyor bu "psikolojik" durumu:
"Ortalama 50 yaşından sonra belirginleşen zihinsel fonksiyonlarda düşüş, huysuzluk, kıskançlık ve çapkınlık gibi alışılmamış davranış şekillerinin dikkat çektiği dönem, orta yaş krizi olarak adlandırılabilir.
Orta yaş krizine giren, cinsel isteğinde yalancı bir artış yaşayan, yemeye içmeye düşen, evini, karısını, işini veya sosyal çevresini terk etmeye teşebbüs eden, kıskançlığı artan, çapkınlık yapan ve keyfine düşkün olan erkeklere halk arasında azgın teke, bu durumun yaşanmasına da Azgın Teke Sendromu denir.
Her erkekte görülecek diye bir kural olmasa da, orta ve ileri yaş içinde olan erkekler; hayatlarını gözden geçirip kendileri için ne yaptıklarını sorgulamaya, genç bir partner aramaya ve kayıplarını fark etmeye başlayabilirler.
Bu nedenle azgın tekeler estetik ameliyat, botoks yaptırma, ciltteki lekeleri temizletme, yaşlılık belirtileri olan dudak ve alın çevresindeki kırışıklıkların düzeltilmesi gibi yollara başvurarak ilişkilerinde kendilerine güvenlerini arttırmaya çalışabilirler.
Çok sık yapılan bir başka yanlış da; orta yaş krizine giren erkeğin veya tutkulu bir aşk ya da çok daha fazlasının yaşanması halinde bu sıkıntılı dönemin aşılacağı yanılgısıdır."
Sizin anlayacağınız;
"Azgın Teke Sendromu"na yakalanan bir erkek, "kırk yıllık karısını, işini, sosyal çevresini ve hatta yüklendiği misyonu terkederek" bir anlamda "yıkılmadım, ayaktayım" mesajı vermeye çalışır!..
Allah, bu "sendrom"dan herkesi korusun!..
YA ÜLKEYİ TERKET, YA DA!..
Uzatmayalım... "Azgın teke"mizin, işte bu "cinsel taciz"leri sonrasında, öyle anlaşılıyor ki, "sekreter" kız polise şikayette bulunmuş ve Rektör Prof. Dr. Uğur Oral, "teknik takibe" alınmış!..
Sonra da "gözaltı"na alınıp, sorgulanmış!..
Özetle ifade etmek gerekirse;
"Terket" demişler;
"Kırgızistan"ı terket!.. Aksi halde resmi yollara başvurur ve seni istenmeyen adam ilân ederiz!"
Prof. Dr. Uğur Oral, bakmış ki pabuç pahalı; "Tamam" demiş, "En yakın zamanda gideceğim!"
Sonra da, Bişkek Polisi"ne "teminat" olarak THY"den aldığı "20 Haziran tarihli bileti" göstermiş!..
Gerçekten de;
20 Haziran günü "saat 05.40 uçağı" ile Türkiye"ye dönmüş!.. Kendisinden "2 aydır haber olmamasına" rağmen, "Ege sahillerinde tatilde" olduğu sanılıyor!..
Sizin anlayacağınız;
Cumhurbaşkanı A.N. Sezer tarafından atanan "azgın teke"miz, Türk milletinin alnında "kara bir leke" olmaya ramak kalmışken, bereket "ülkeden kovulmuş" da, olayın "resmî kanal"lara sıçrayıp dallanıp-budaklanmasının önüne geçilmiş!..
SEYFULLAH TÜRKSOY ANLATIYOR
Tabiî, buraya kadar anlattıklarım, olayın "psikolojik" ve "cinsel" boyutu... Peki, başörtüsü, bu olayın neresinde?..
Hadisenin bu boyutunu da, meslektaşım Seyfullah Türksoy"un kaleminden aktarmak istiyorum... Çünkü Seyfullah Türksoy, benim gözümde "Türk Cumhuriyetleri uzmanı"dır... Evet, "uzman"dır... Çünkü gitmediği Türk Cumhuriyeti, karış karış gezmediği bir Türk toprağı yoktur!..
İşte bu itibarla; "Kırgızistan"ın Manas Üniversitesi"nde yaşanan "Seks Skandalı"nı, bir de onun kaleminden aktarmak istedim...
Buyrun, birlikte okuyalım:
"Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer"in atadığı rektörler, hem Kazakistan"daki Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi"ni, hem de Kırgızistan"daki Manas Üniversitesi"ni bitme noktasına getirmişti. Yesevi Üniversitesi"nin Mütevelli Heyeti Başkanlığı"na getirilen 28 Şubatçı Çetin Doğan Paşa, kısa sürede üniversiteyi kışlaya dönüştürmeyi başarmıştı.
Bu zat, üniversitenin başka hiçbir derdi-sıkıntısı yokmuş gibi, işe türbanı yasaklamakla başlamıştı.
Kazakistan devletinde olmayan bir yasağı bizim yasakçı paşamız, Yesevi Üniversitesi"nde uygulamıştı. 25 bin öğrencisi olan üniversitedeki başörtülü kız sayısı zaten yok denecek kadar azdı.
Anayurt"taki yasakçılardan Atayurt topraklarına sığınan birkaç başörtülü zavallı kıza olmadık hakaretler ve terbiyesizlikler yapıldı.
O dönemde Çetin Doğan"ın başörtüsü yasağını şiddetle uygulayan Prof. Dr. Uğur Oral, Manas Üniversitesi"ne Rektör Vekili olarak tayin edilip ödüllendirildi. Emekli bir asker olan Oral, Kırgızistan devletinde olmayan başörtüsü yasağını Manas Üniversitesi"nde uygulayarak Türkiye"deki siyasi kutuplaşmayı Bişkek"e taşıma başarısını (!) gösterdi. Ahmet Necdet Sezer"in görevlendirdiği adamlar döneminde gerek Yesevi Üniversitesi"nde ve gerekse Manas Üniversitesi"nde eğitim kalitesi hızla düşmeye başladı.
Türkiye"den giden ulusalcı-marksist öğretim üyeleri ders anlatmak yerine genellikle siyaset yapmayı tercih ettiler. Türkiye"den sık sık ulusalcı medya mensupları davet ederek, öğrencilere konferanslar verdirdiler. Adeta herkese meydan okudular...
Bu konuda pek çok öğrenciden şikayet mailleri aldım. Kırgız, Kazak, Rus, Özbek, Uygur kökenli öğrenciler, Türkiye"den gelen bazı öğretim üyelerinin ülkelerine ve yöneticilerine olan düşmanlığına bir anlam veremiyorlardı. Öğrenciler Türkiye"yi övdükçe bazı hocalardan sert tepkiler alıyorlardı. Bu sözde ulusalcılar, öğrencilere Türkiye"yi sevdirmek yerine, Türkiye"nin Başbakanı, Cumhurbaşkanı hakkında seviyesiz ve alçakça yorumlar yaptılar.
Bu dönemde cinsel istismarlar had safhaya ulaştı. Bazı hocaların cinsel sapkınlıklarına hayır dediği için sınıfta bırakılan, geleceği karartılan öğrenciler biliyorum.
Öğretim üyelerinin çok büyük kısmının öğrencilerle seks ilişkisi içinde olduğunu cümle alem biliyor. 67 yaşındaki Prof. Uğur Oral, torunu yaşındaki üniversite sekreteriyle öylesine iğrenç konuşmalar yapıyor ki, insanın midesi bulanıyor...
Bu adamın daha önce görev yaptığı Mersin Üniversitesi"nde de benzer vukuatları olduğu, görevli bir bayanın bu yüzden intihara kalkıştığı söyleniyor. Bu konuda kesin belgeler olduğu ifade ediliyor. Bu bilindiği halde, Ahmet Necdet Sezer, bu tür zat-ı muhteremleri Türk Dünyası"nda özel olarak nasıl ve niye görevlendiriyor?..
Sezer"in kafasındaki amacı bilmiyoruz ama, Türkiye adına utanç verici bir tablo olduğu ortada.
(.....)
Şunu da belirteyim: 67 yaşındaki Prof. Dr. Uğur Oral"ın başrolde olduğu seks skandalının benzerleri de yakında piyasaya çıkabilir. Eski Sovyet Cumhuriyetleri"nde her şey ve herkes kayıt kontrol altındadır. Kimin ne halt işlediği, ilgili makamların bilgisi dahilindedir.
Bu gerçek çok iyi bilindiği halde, aklı fikri uçkurunda olan kimi insanlar, bile bile lâdes demeye devam ediyor.
Ahh, keşke bir vakit bulabilsem de; sauna önünde kırmızı plakalı makam aracını çaldıran diplomatımızı, 17 yaşındaki sevgilisine 30 bin dolarını kaptıran kart zampara basın ataşemizi, evli bir kadına sarkıntılık yaptığı için dayak yiyen Milli Eğitim görevlimizi, aşk-meşk-alkol-kumar tutkusu yüzünden kendisini de Türkiye"yi de rezil eden TRT görevlimizi ve Türk Dünyası"na hizmet yolunda canla başla çalışan (!) anlı şanlı diğer görevlilerimizi bir anlatabilsem..."
Seyfullah Türksoy"un yazdıklarından da anlıyoruz ki;
"Solculuk"muş, "Ulusalcılık"mış, "Marksizm" veya "vatanseverlik"miş hepsi hikâye, hepsi maske!..
Çoğu, "diskur" deyip, dayanmış "uçkur"a!..
Sizin anlayacağınız;
"Göz zevki" ile başlayan süreç, "cinsel fantezi"lere varıp, zıvanadan çıkmış!..
Pardon, bunlar "Ergenekoncu"ydu, değil mi?..
Sizi gidi "Azgın Teke"ler sizi!!!..
Manukyan ne zaman rekortmen oldu?
AK Parti"yi "muhafazakârlık"la ve "şeriat düzeni getirmeye çalışmak"la itham edip, "zinanın suç sayılmasını öngören yasa"nın çıkmasını engelleyen CHP ve aynı zihniyetteki CHP medyası, son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu"nun açıklamalarını baştacı yapıyor!.. Kılıçdaroğlu"na göre; "genelevde çalışmak için vesika bekleyen kadınlar"ın sayısı artmış!.. Bunun sebebi de; "Hükümetin izlediği ekonomik politikalar"mış!.. Hükümetin önüne geçemediği "ekonomik kriz" yüzünden "yoksulluk ve işsizlik" artmış... Bu da "kadın"ları etkileyip, "genelevde çalışmaya" mahkûm etmiş!..
"Fuhşun artması"na yol açan yığınla sebep var... Bunlar, ayrı bir yazı konusu. Ancak şunu çok merak ediyorum:
"Fuhuş" yaptıran ama o kadınları "sigortasız" çalıştırıp "vergi rekortmeni" olan genelev patroniçesi Matila Manukyan"a "1992"de ödediği vergi"den dolayı "ödül" verildiğinde "iktidar"da kim vardı dersiniz?!?..
Ben söyleyeyim; "fuhşun patladığı" ve Manukyan"ın "vergi rekortmeni" olduğu 1992"de "DYP-SHP koalisyonu" işbaşındaydı!..
SHP"nin başında da, "CHP"nin kökü"nden gelen İnönü"nün oğlu Erdal İnönü bulunuyordu!..
Şimdi söyleyin; Matila Manukyan"a "vergi rekortmeni" ödülü verilmesine yol açan bir "CHP zihniyeti"nin, bugün "fuhşun patlaması"ndan dolayı AK Parti"ye söz söylemeye hakkı var mıdır?!?..
Vakit