İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Şık olmayacak ama yazmak zorundayım

Şık olmayacak ama yazmak zorundayım
Okyanuslarda yüzen işkence gemileri Türkiye'ye bile gelmiş. Bir tanesi Marmaris'te demirlemiş. Bu biliniyor. Bilinmeyen; kaç tane geldi? Kaçı savaş gemisiydi, kaçı yük gemisiydi ya da başka tipte gemilerdi? Türkiye'den kimi/kimleri götürdüler? 24 ülkenin ortak olduğu bu "modern esir ticareti"nde, "insan pazarı"nda Türkiye'den kimlerin imzası var?

İngiliz Guardian gazetesi, ABD'nin gizli cezaevleri dışında okyanuslarda yüzen hapishane gemileri olduğunu yazdı. 2001 yılından bu yana 17 gemi bu amaçla kullanılmış. Sadece 2006'da bu şekilde 200 sevkiyat yapılmış. Merkez, Hint Okyanusu'ndaki Diago Garcia askeri üssüymüş. 20 bin kişi bu şekilde tutuluyormuş. İki gemi tespit edilmiş; USS Batan ve USS Ashlan.. Bu bilgiler ne zaman yayınlanıyor? 2008'in Haziran ayında!

Belki hoş karşılanmayacak ama bu köşede, 2002 yılından bu yana konuyla ilgili en detaylı bilgiler aktarıldı. Gizli cezaevlerinden esir ticaretine, hangi ülkelerde CIA işkence merkezi olduğundan yağmur ormanlarında ve Ortadoğu/Afrika çöllerindeki gizli sorgu evlerine kadar her şey. Hayalet gemiler bile! Ülke isimleri verildi, Türkiye'ye; "bu pis işten sıyrılma" çağrısı yapıldı. İnsanlık suçuna bu ülkeden iştirak edenlere; "yarın hesap veremezsiniz, deşifre olacaksınız" uyarıları yapıldı. "Yalanlamayın. Bir süre sonra ABD bütün bunları kabul eder. Siz yaptıklarınızla kalırsınız. Bu insanlık suçunda yer almayın" dendi.

2002 tarihinden bu yana okyanuslarda, uluslararası sularda gezinen bazı gemilerin nasıl insan kaçakçılığında kullanıldığı, sorgu ve işkence üssüne dönüştürüldüğü, hiçbir ülkenin karasularına girmeyerek hukuktan ve adaletten kaçıldığı, insan hakları patronu bir çok Batılı ülkenin bu suç şebekesine ortak olduğu, bir "esir pazarı" işletildiği bu köşede detaylı olarak aktarıldı.

Guardian gazetesi iki gemi isminden söz ediyor. ABD donanmasına bağlı iki gemiden. Oysa olay öyle değil. Asıl hapishane gemileri hiçbir ülke siciline kayıtlı değil. Sanıldığı gibi askeri gemi de değil. Evet, ABD donanması, tıpkı askeri üsleri gibi, birer esir pazarı. Ama asıl gizlenen, dünyanın dikkatlerinden kaçırılan gemiler bunlar değil. Asıl cinayet sivil gemilerde işleniyor. Halen tahminlere göre 27 bin kişi bu ticaretin kurbanları. 11 Eylül'den bu yana yaklaşık doksan ülkeden yüz bine yakın insan sorgulandı.

Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Yıllar önce, bu konuyu tartıştığım yazılarda da aynı duruma dikkat çekmiştim. Hint Okyanusunda, Güney Çin Denizi'nde hemen her hafta bir yük gemisi kaçırılıyordu. Deniz korsanlığı o kadar artmıştı ki, kaçırılan gemilerden bir daha haber alınamıyordu. Birkaç yıl devam eden bu korsanlık birden kesildi. İşte, okyanuslarda dolaşan, esir ticaretinde kullanılan, hiçbir ülke siciline kayıtlı olmayan bu kimliksiz gemiler, işte bunlar asıl işkence gemileri.

Bu dönemde, gemileri kaçıran korsanların kimlere çalıştığı belli değil mi? O gemiler CIA'nın emrinde şimdi. Yüzlerce, binlerce insan bu gemilerden geçiyor. Hayalet gemiler diyoruz onlara. Kimliksiz, kimsesiz, sahipsiz, savunmasız insanlar, okyanuslarda, yeryüzünün en ıssız yerlerinde sorgulanıyor, hapsediliyor. BM ve insan hakları örgütleri birkaç yıl önce bu konuyla ilgilenmeye başladı. Oysa bu trafik, Afganistan işgalinden bu yana devam ediyordu.

Sadece bir hatırlatma yapacağım. 6 Temmuz 2005 tarihli "Offshore işkence merkezleri, hayalet gemiler, korku adası" başlıklı yazıdan bugünkü bilgileri genişletmek için, hatırlatacağım:

"Hayalet gemiler... Uluslararası sular, ABD için hukuktan, kanundan, ahlaktan, insanlıktan kaçmak için birebir. Şuna kesinlikle inanıyorum: ABD'nin esirleri doldurduğu hayalet gemilerin hiç biri kendi gemi siciline kayıtlı değil. Öyleyse bu gemiler nereden geldi? Aklıma birkaç yıl öncesine kadar Hint Okyanusu'ndaki korsanlık hikayeleri geliyordu. Bir çok yük gemisi kayboldu. Bölgede korsanlığın tehlikeli boyutlara geldiği söylendi. O gemiler hala bulunamadı. Ama korsanlık bir anda yok oldu.

Hint Okyanusu'ndaki Diago Garcia adası. Hani bütün Güney Asya'yı vuran tsunami dalgalarının hiç etkilemediği bin 600 kilometre uzunluğunda, Afganistan ve Irak'a bomba yağdıran B-52'lerin kalktığı ada. Bin 700 ABD askerinin bulunduğu ve "Adalet Adası" dedikleri, aslında İngiltere'ye ait olan, ABD'ye kiralanan ada şimdi hayalet gemilerin bağlı olduğu, kayıp insanların tutulduğu bir işkence adasına, korku adasına dönüştü. Buraya götürülen kaç kişinin hayatta olduğu bilinmiyor. Guantanamo ve Ebu Gureyb'in burada yaşananlara göre buzdağının sadece görünen yüzü olduğu, ABD savaş gemilerinin sürekli buraya esir taşıdığı, adanın sayısı bilinmeyen offshore işkence merkezlerinin en önemlisi olduğu belirtiliyor.

"Kaybolan yüzlerce belki de binlerce insan nerede? Bu insanların aileleri, eşleri, çocukları, ana babaları nasıl bir dram yaşıyor? Nereye başvurup, kimden bilgi alabilirler? Bu insanlar ne ile suçlanıyor? Neden hiçbir şekilde haklarında yargı süreci başlatılmıyor, resmi suçlama yapılmıyor? İnsanlar evinden, sokağından, okulundan, işyerinden, camisinden alınıp kimsenin bilmediği yerlere götürüldü. Bazıları dükkanından, bazıları caddede yürürken kaçırıldı. İşkenceyi meşrulaştıranlar, devlet terörünü meşrulaştıranlar, adam kaçırmayı da yasallaştırdı. İşkence kurumsallaştığı gibi devlet eliyle korsanlık, devlet eliyle adam kaçırma da kurumsallaştı. Bunun için istihbarat birimleri kuruldu. Bunun için kadrolar yetiştirildi. Bunun için araçlar geliştirildi. Bunun için gizli bölgeler ayrıldı."

Bunlar 2005'ten notlar. Daha öncesine gitmiyorum"

yenişafak

Bu yazı toplam 1391 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar