Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Sıra kimde?

Suriye'de "bahar" diye yorumlanan süreç iç savaşa dönüşmüş, ardından Türkiye sınırında "Kürt bölgesi" oluşması ihtimali belirmiş, bu da "Suriye'nin geleceği" ve "Türkiye'nin geleceği" konusunda bizi tedirgin etmeye başlamış, ortaya "Acaba Suriye'de olan biten konusunda yanlış yerde mi durduk" sorularını oluşturmuştu.

Firuzabadi'nin sözü, biraz bizde oluşan bu kaygıların "İran'ın durduğu yerden gelen" yorumu idi.
İran Suriye yönetimini destekliyor. Düşmesini istemiyor. Türkiye'nin durduğu yere karşı. Firuzabadi dilinden biz "tehdit" gibi algılasak da, bir şekilde "uyarıyor!"

Benim anladığım şu:

-Siz Suriye'de olan biteni destekliyorsunuz ama Suriye'de yaşanan, Ortadoğu'da oynanan daha büyük bir oyunun parçası. Ona alet oluyorsunuz. Oysa şimdi Suriye'de olanlar, bir süre sonra Türkiye'ye karşı da olacak!
Firuzabadi'ye öfke duyduk, onu İran Dışişleri Bakanı Salihi'ye şikâyet ettik, o da "Bizde İran adına Hameney, Ahmedinejad ve ben konuşuruz, bunlar içe yönelik sözler" deyip, zevahiri kurtardı.
Tabii ki içimiz durulmadı. İran'a öfke duymaya devam ediyoruz.

Ama sanki içimizde bir yerlerde de, "Acaba büyük oyunda biz gerçekten oyun kurucu muyuz, yoksa bir ara rolde miyiz" sorusu depreşip duruyor.

Oyun kurucuların hesabı ne?

Evet Suriye'de olan bitende taraf olmak, insanlık adına bir duyarlılıktı. Orada Rusya'nın, İran'ın, Çin'in tavrı, ülke çıkarı adına insanlığı ıskalamaktı. Ama ya "insanlık adına" söylemi, büyük oyunun adım adım uyguladığı planın bir parçası ise...

Ya Irak'ta olduğu gibi Saddam gidecek ama ardından gelen işgalle çok daha vahim insanlık suçları işlenecek ve bir milyon insanın kaybı yanında, ortaya "devlet" adına bir enkaz mı kalacaktı?

Acaba "oyun kurucular"a, "Suriye'de devleti, ordu ve polisi ile birlikte yıkmayın, yeni yönetimde onların eline kan bulaşmamış olanlarına da fırsat tanıyın, işler Irak'a benzemesin" gibi uyarıları bunun için mi yapıyorduk? Acaba oyun kurucuların Suriye ve daha sonrasındaki "Kürt hesabı" neydi? Amerika ile iyiydik ama İsrail'le ilişkiler çok kötü. Peki bu büyük oyunda ya İsrail'in de parmağı var idiyse, bunun böyle olmadığından emin miydik? Acaba Amerika'dan gerçekten emin miydik? Orada Amerikan karar vericilerinin masasında müstakbel Ortadoğu haritası gibi bir şeyler durmakta mıydı ve o Türkiye'ye karşı ne zaman çıkarılırdı?

Acaba Firuzabadi, İran'ın diplomatik muhasebesinde yer alan bu ve benzeri değerlendirmeleri mi hatırlatmış oluyordu?

Ama acaba İran bunları dostane sebeplerle mi yapmaktaydı? İran'ın, mesela Irak özelinde uyguladığı ve tüm bölgeye yayma sinyalleri verdiği mezhep ve Fars milliyetçiliği üzerine kurulu bölge politikası ne olacaktı?

Kalbi duyarlılık bekliyoruz

Acaba İran, Kürecik'in rövanşına yönelik bir çabanın içinde miydi?

Türkiye ile İran arasında bir şeyler kırıldı.

Türkiye, İran dostluğunu, AK Parti kadrolarının "bizim coğrafyamız" bütünlüğü içinde yorumlamış, bunun adına epeyce bir zorluğu göğüslemişti. Dünyayı ve bölgeyi kendi hayat alanı olarak gören güçleri rahatsız etmişti. Bunlar arasında Türkiye'ye "müttefiklik" statüsü içinde olanlar vardı. Türkiye daha ötesini yapmış, İran'a nükleer güç alanında yöneltilen parmakları sorgulamış, "Başkalarının elindeki nükleer silahları niye görmüyorsunuz" sorusu gibi çok dikenli bir soruyu yöneltmişti.

Acaba İran, bu "Türkiye dostluğu"nun kadrü kıymetini bilmekte miydi?

Şu an ilişkiler soğuk.

İran Türkiye adına "sıra hesabı" yapıyor. Bizde de "Suriye'den sonra sıra İran'da mı?" soruları soruluyor. Benim bildiğim, şu andaki Türkiye yöneticileri, Suriye'nin başına da kötü bir şey gelmesini istemez, İran'ın başına da... Bu, bu kadronun "Bizim coğrafyamız" üzerindeki kalbi duyarlılığına aykırı olur. İran'dan beklenen de oyun değil, kalbi duyarlılık ama acaba o da diplomasinin çıkar üzerine kurulduğu realitesiyle çelişir mi?

bugün

Bu yazı toplam 997 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar