Siyasal İslâm çöktü mü?




"Siyasal İslâm"ın İflası" adlı kitabıyla İslâmi hareketlerin yaşadığı başarısızlıkları kendince mercek altına yatırmıştı Oliver Roy. "Küreselleşen İslâm" adlı eserindeyse başarısızlıklar üzerinden dağılan parçalanan örgüt ve cemaatlere, giderek tekilleşen Müslümanların tabi olduğu bireyselleşmeye, Batı'ya dahil olmaya dikkat çekmişti.


Roy, 2000'lerin İslâmcılarının artık Batılılaştığını ve onların yabancı bir kültür olarak değil, "Batılı farklı bir inanç kümesi" olarak görülmesi gerektiğini savunmuş son konuşmasında.
Roy"un geldiği bu son aşamada Nilüfer Göle katkısını hissetmemek imkansız. Bununla birlikte Roy, ısrarla sevmeye devam ediyor "entegrasyon" kelimesini"
Roy, "öteki" ve "Müslüman" kavramlarını Batılının işaret parmağıyla gösterebileceği yakınlıkta tanımlıyor. Bir işaret parmağı kadar yakınlaşabilirsiniz "öteki adam"a, ama bu yakın gibi duran mesafe, aynı zamanda dünyanın en aşılamaz, en uzak mesafesini de içinde barındırmakta" En azında parmak ucunun yöneltildiği yerden böyle gözüküyor.
Eskiden gemileriyle gelirdi sömürgeciler. Ama artık böyle değildir işleri. Kırbaç ve tüfeklerle köleleştirdikleri Doğuluların torunları bile, artık gemi sintinelerinde zincire vurulmuş ihtiyar dedelerini yani Batı"nın ilk kölelerini, çoktan unuttular, unutmak istiyorlar. Mesela Oliver Roy"un yaşadığı ülke Fransa"nın yeni sömürgeler için gemiler çıkarmasına artık gerek yok. Hatta Fransa artık kendisi bir gemi gibidir, güvertesinde yaşayan beyaz Fransız vatandaşlarla aynı ülkenin sintinesi konumundaki arka gettolarına hapsettiği vatansız ya da göçmen Afrikalı gençler, eski hikayeleri hiç de aratmayacak yeni şekilleriyle devam ettiriyorlar merkez/ merkezkaç ilişkisini"
Oliver Roy, "entegrasyon"dan bahsediyor, Batı"ya, değerlerine ve işleyiş tarzlarına adaptasyon anlamında. İlk bakışta zincire vurulmak veya kırbaç yemekten daha iyi ve insani gibi dursa da, "entegrasyon" meselesi ve bu adaptasyonu örgütleyecek elin işaret parmağı mesafesindeki o inanılmaz ayrımcılık yine de tüyler ürpertici. Aydınlatmacı dürtü, işte sizi işaret ediyor: Hey sen! Doğulu! Uyum sağlayacaksın bana, yoksa sen bilirsin gerisini!
Hakikaten Batı ile Doğu arasındaki mesafe bu kadar aşılamaz ve bu kadar uzak bir mesafe midir? Bugün Batı dediğimiz toplum, hakikaten zannettiğimiz kadar ari, safkan, yekpare ve tekdüze midir? Günümüzde Batı, ancak pasaport, vize ve pahalı uçak biletleriyle varabileceğimiz kadar uzakta mıdır?
Özellikle Almanya, Fransa, Avusturya ve Belçika azımsanmayacak Müslüman nüfuslarıyla Batı"nın o çok sevdiği işaretleyip fişleme yöntemi olan "ötekileştirme"yi allak bullak etmiyorlar mı? Her geçen gün artan Batılı Müslüman nüfus, elbette ki sadece Afrikalılardan, Türklerden ve Kürtlerden ibaret değil! Artık Batı"nın Doğuları işaret ederken içeri doğru kıvrılan işaret parmağı dahi, biraz esmer, biraz melez değil mi?
Küreselleşme, tek yönlü bir akıntı istikametinde işletmiyor kendini hiç şüphesiz, Doğu"yu her yönüyle kuşatıp etkisi altına alırken, Batı"yı da benzeri bir vakumla kuşatıyor. Gündelik hayatta tüketilen popüler yatkınlıklardan tutun da vatandaşlık taleplerine ve siyasi temsil programlarına kadar, hem Doğu"yu hem de Batı"yı etkilemiyor mu küreselleşme?
Kulağına taktığı küçücük bir dinleme cihazı ile kendisini tüm dünyaya ve diğerlerine kapamış gençlere baktıkça, bilgisayar başından kalkmayan ve her ihtiyacını onun başında karşılayan yeni nesli izledikçe" Oliver Roy"un ısrarla vurgu yaptığı "entegrasyon" kelimesi zamanın ardında kalmış arkeoloji hükmündedir bence. Şu anda tanık olduğumuzsa başka bir şey; küreselleşme sonrasında hem Doğu"da hem de Batı"da mantar gibi biten küçük, steril yeni klanlar, gruplar, kulüpler dönemindeyiz. İnsanlar kendilerine benzeyenlerle, daha çok benzeyenlerle ve hatta en benzeyenlerle yaşamak istiyor. "En benzer" ifadesinin radikal anlamdaki ucu ise; insan tekinin kendisi" Artık yeni gençler en çok kendilerini seviyorlar. Kendinden başkasını sevmeyen, kendinden başkasına inanmayan, kendinden başkasına tahammül edemeyen cehennemi bir yalnızlığa gidiyor insanlık. İşte tam bu noktada çıkıyor soru: Kimi kime entegre edeceksiniz? Madem siyasal İslâm çöktü, niçin hâlâ entegrasyondan bahsediyorsunuz?

vakit

Bu yazı toplam 698 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar