Abdurrahman Dilipak
Siyasete bulanmış bayram
Ramazan Bayramında da siyaset konuştuk, Kurban’da da.. Daha doğrusu siyasi dedikodular gündem oluşturuyordu. Düğünde de, cenazede de siyasi dedikoduları konuşuyoruz. -Gül, Babacan, Davudoğlu parti kuracak mı? -Bakanlar Kurulunda değişiklik ne zaman? -Ekonomi nereye gidiyor?. Dövizdeki hareketliliğin arkasında ne var? -Gündemde af var mı? -İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak yönetim bir adım atacak mı? -Suriye konusu, gençlik, ABD ve AB ile ilişkiler.. Konu mu yok! “N’olacak memleketin hali” muhabbeti. Söylemiştik, yönetimdekiler pek farkında değil gibi sanki ama, bu aile konusu, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili eleştiriler giderek öfkeli tartışmalara dönüyor. Bu tartışma giderek derinleşiyor ve yayılıyor. Bu konu toplumun gündeminde, S400’den, Suriye’den, Ekonomiden, Kaz (Kirazlı - Balaban maden çalışması yapılan saha) dağlarından daha önemli ve acil bir konu. Aile elden gittikten sonra onun yerine ne koyabilirsiniz ki! Ateş ocağa düşmüş durumda. Eleştirilerin hedefinde bugün gelinen noktada KADEM var. Çünkü bizi bugünkü çıkmaza getiren yollardaki ayak izlerini izlerseniz, bu izler sizi KADEM’in kapısına getiriyor. KADEM herhangi bir STK değil. “Aileden” bir kurum. Dolayısı ile yönetimde bütün kapılar kendilerine açılıyor. Dolayısı ile eleştiriler giderek aileye yöneliyor. Bu da AK Parti’nin can damarına dokunuyor tabiatı ile. Önce hiçbir STK siyasetle bu şekilde içli dışlı olmamalı. STK dediğiniz, NGO’s’dur. Yani “Non Governmental Organisation’s”dur. Sivil, “siyasal olmayan” demektir. Bunlar birbirine karışınca cinsiyetsiz bir zihin yapısı ortaya çıkar. Arapça’da kelimeler bile dişi ve erkektir. Böyle giderse bu tartışma bayram sonrası daha da hızlanır. Eylül-ekimden sonra patlar. İstanbul Sözleşmesine karşı bu sözleşmeye imza atan diğer ülkelerden de benzer eleştiriler geliyor. Bu iş böyle devam edemez. İstanbul Sözleşmesi, CEDAW benzeri girişimler aileye karşı terör anlamına gelen “örgüt”lerdir. Aile, aileye düşman çevrelerin “topyekûn savaş” saldırısı tehdidi altındadır. KADEM’in, sivil mi, siyasal mı olduğu, ya da ne olduğu artık beni ilgilendirmiyor. Bu projede KADEM’in rehberlik ve kılavuzluk yaptığı “örgütler” de aslında sivil görünümlü, yabancı devletlerin arka bahçesinde, onların destekledikleri “Truva atları” hükmündeki örgütlerdir. Daha önce de yazdım, artık yeşilin her çeşidi ve sonu var. Açık yeşil, koyu yeşil, Yeşil kapitalist, Yeşil liberal, Yeşil solcu, Yeşil Kemalist, Yeşil feminist, Yeşil faşist.. Bu afetten yakamızı nasıl kurtaracağız göreceğiz. Neyi kınıyorsak hepsi tek tek başımıza geliyor.. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil geçen gün “Neredeyse bir aydır Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın KADEM sayesinde Meclis’te yer bulduğunu Türk aile yapısını çökertme yolunda korkunç adımlar attıklarını ifade ediyorum” diye yazdı geçen gün. Son birkaç yazısının başlığı: Türk’ün ateşle imtihanı, KADEM yalnız değil, iktidarda ‘Mor çatı” mı var?, Beyefendi adına zarar vermek, Gaflete düşmemek için Sahteleşen insan”! Sema Maraşlı oldukça sert yazılar kaleme alıyor. Her şeyi magazinleştiriyoruz maalesef. Din, tarih, sağlık, siyaset, spor, her şey magazinleştiriliyor, metalaştırılıyor ve polemik konusu yapılıyor. Aile platformunun Whatsapp’ında yazılanlara bakıyorlar mı? Haksöz’ün bu sayısında Emine Nur Çakır’ın İstanbul Sözleşmesinin hukuki ve içtimai boyutunu inceleyen “İstanbul Sözleşmesi Neden Feshedilmeli” başlıklı bir yazısı var.. Seçimde son günlerde bir akıl Apo’nun kırmızı bültenle aranan kardeşini ekrana çıkardı. Bu akıl neden bu konuda direnmeye devam ediyor. AK Parti’nin bu konu ile ilgili kaybı İstanbul seçimlerinden daha büyük. Bu sessizliğe bir anlam vermek, yanlışta böylesine ısrarı anlamak kolay değil. Zararın neresinden dönülürse orası kârdır. Birileri Reisi Pelikancıların karargahına götürebiliyor, ama koskoca bir kitle bu rezalete dur deme konusunda Reise sesini duyuramıyor nasıl oluyorsa! Aslında bu konuda, sadece sorunun çözülmesi yetmez. Bu yanlışı kim nasıl örgütledi ve buraya kadar getirdi ve kimse nasıl oldu da bu rezaleti görmedi, göstermedi. Bu konu son derece hayati önem taşıyan bir konu. “Yanılmışız” diye geçiştirilecek bir konu değil. Hatta, nasıl oluyor da hâlâ bugün birileri direnebiliyor ve belediyelere “Cinsiyet Eşitliği Komisyonu” kurulması için yazı gönderebiliyor! Bakın, “Toplumsal cinsiyet eşitliği” üzerine 1.500’den fazla akademik çalışma yapılmış. Faiz ya da 15 Temmuz üzerine bu kadar çalışma yapılmamıştır. Bravo Türkiye Üniversiteleri! Anlaşılıyor, parayı veren düdüğü çalıyor. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili 27.000’den fazla akademik makale var. Üniversiteler çalışıyor!? Buyurun bu makalelerden bazıları, [PDF] 81 İl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi / 31 İlgili makale. [PDF] academia.edu. Türkiye’de Yerel Siyaseti Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Üzerinden Düşünmek: Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Belediyeler / 6 İlgili makale. [PDF] dergipark.org.tr. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Politika Yaklaşımı Çerçevesinde Türkiye’de Belediyelerin Hukuksal ve Siyasal Durumları / 5 İlgili makale . [PDF] ticaret.edu.tr. Kadın-erkek eşitliği için pozitif ayrımcılık. 24 İlgili makale. [PDF] ceidizleme.org. Yerelde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İçin Araçlar ve Mekanizmalar. 4 İlgili makale. [PDF] dergipark.org.tr. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2012-2015’in Genel Bir Değerlendirilmesi / 18 İlgili makale. ktu.edu.tr. [PDF] Avrupa Ülkeleri Anayasalarında Toplumsal Cinsiyet ve Kadın-Erkek Eşitliği ile İlgili Düzenlemeler / 2 İlgili makale. [PDF] dergipark.org.tr. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ALGISI: STRATEJİK PLANLAR / 1 İlgili makale. dergipark.org.tr. [PDF] DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SOSYAL BÜTÇELEME (CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇE) YAKLAŞIMI. / 10 İlgili makale. [PDF] dergipark.org.tr. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ KONUSUNDAKİ FARKINDALIĞIN BELİRLENMESİNE YÖNELİK AKADEMİSYENLER ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA. Google’de aratınca ilk sayfaya bunlar geliyor ve daha birçok makale var. Dilerim bu iş daha fazla sürüncemede bırakılmaz ve eylülden önce bu konuda topluma güven veren bir açıklama yapılır. Meclis ya da yönetim, kim bu konuda inisiyatif üstlenecekse bir an evvel harekete geçmeli ve bu yöndeki çalışmalar durdurulmalı. Eylül - ekimden sonra çok geç kalınır. Benden söylemesi. Bayramın son günü, siyasi tartışmaların gölgesinde kutlamaya çalıştığımız Kurban Bayramına bu temenni ile veda edelim. Selâm ve dua ile..