Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Siyasetin hali pürmelali

Namus şovunu çok seviyoruz ama, bu şovu yapanlar daha çok namussuzlar. Adamın dinle alakası yok; annesi adına cami yaptırır, adını dini kurumlara verir. Adam cimri, ama cömert ziyafetler verir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemez.

CHP’nin “Boğazdaki arsa” konusundaki şecaati göz yaşartıcı idi. Küçücük bir arsanın birkaç yüz liralık kira bedeli konusunda mangalda kül bırakmadı. Helal olsun. Adaletin kantarı olmaz, terazisi olur, o da kuyumcu terazisi gibi olmalıdır. Allah da öyle istiyor zaten, “ölçü ve tartıyı, doğru tutmamızı söylüyor” CHP de onu yapıyor. Yani şer-i şerife uygun davranıyor. 

Ama bu dürüstlükleri sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece.. İşin ucu kendilerine dokununca  orada yoklar. Hele Mustafa Kemal’e dokunursa, İsmet Paşa’ya dokunursa. (Afedersiniz, “bey, paşa, hacı, hoca“ demek yasaktı değil mi?). Birçok kişi ve topluluğun “tabu”ları, “idol”leri vardır. Onlara dokunmayacaksınız. Onlar “La yüs’el”dirler.

İnsanoğlu gariptir, putunu kendi yapar, kendi tapar! Monarşiyi yıkarsınız, yerine tek adam, tek parti rejimi kurarsınız. Türbeleri kapatır, yerine anıtkabir diye en büyük türbeyi yaparsınız.

Mustafa Kemal zengin bir aileden gelmiyordu. Ömrü de hep savaş yıllarında asker olarak geçti. Bu kadar serveti nasıl elde etti diye sormayacaksınız. İş Bankası’nın sermayesinin nereden aktarıldığını bile sormamanız gerekir.

Siyasilerin ve bürokratların cam evlerde oturmaları gerek ama, günümüzde bu işler öyle değil artık.

Hiçbir yaratılmışı, liyakatının üstünde bir yere yüceltmeyelim. Seçtiklerinizin kulaklarına elleriniz ulaşmıyorsa orada sorun var demektir. Eğer onlara sesinizi bile duyuramıyorsanız vay halinize.

İçinizden birilerini ne kadar çok yükseltirseniz, kendinizi de o kadar alçaltmış olursunuz. Hiç kimse, bu anlamda erişilemez, ulaşılamaz, aşılamaz, eleştirilemez olmamalı. Birilerinin tevazuu, başkalarının kibrine de vesile olmamalı öte yandan, eğer tabii Hz. Ömer’i örnek alıyorsanız. Yok, eğer, Tanrı kıralları örnek alacaksanız birçok örnek bulabilirsiniz kendinize.

Zaten insanlar kendi işleri ile ilgili uygun kaynaklara yöneliyorlar. Risalet’i bile “Tarihsel bir olgu” olarak görüyorlar.

Maalesef günümüzde birileri bugününü meşrulaştırmak için ya kendi uydurdukları tarihi tabu haline getiriyor ve kendine oradan bir misal buluyor ya da “Belam” karakterli bir “alim” bulup sipariş usulü cevaz, fetva alıyor. İstediği fetvayı alamazsa “Gavur Padişah” örneğinde olduğu gibi, “ya fetvayı gönder ya da kelleni” diye haber gönderiyor, emre itaat etmez ise, “kelle alıyor”.

“Halife efendimiz”, İmam-ı Azam’ı benzer bir sebeble şehid etmedi mi? Ki, İmam-ı Azam Hilafet yanlısı idi. Halifenin verdiği görevi kabul etmeyince olan oldu!

“İlke” filan kalmadı siyasette sanki. Tam bir oportünizm hakim siyasi piyasaya. Her şey “meta”laştığı, alınır-satılır hale geldiği için siyaset de “piyasa metaı” haline geldi. Bu bir felaket. Bu bütün yapılar için geçerli. Bu böyle gitmez. “Cilalı adam devri”nde “kahtı rical” yaşıyoruz sanki. “Cilalı İbo”ların cilası dökülünce, ortaya çıkan manzara pek iç açıcı değil. Siyaset iç bükey-dış bükey aynalarla dolu bir arena sanki. Siyasi arenada bu aynalar, karşısındaki aynanın sahibinden yana değilse devleri cüce, sahibinin dostu ise cüceleri dev gösteriyor. Siyasiler hep bu aynalar karşısında makyajlarını tazeliyorlar. Makyaj malzemeleri, insan hakları, demokrasi, çevre, din, tarih, çağdaşlık.. Satın alınan ne varsa hepsi var. Ve “Politikacı” her seferinde aynaya soruyor: “Aynam aynam güzel aynam söyle bana benden güzel kim var”. O güzeli bir bulabilse hemen canına okuyacak. O güzelin kalbini çıkarıp yemek ona güç ve güzellik sağlayacağını bilse onu yapar!

Siyasilerin rakiplerine karşı yaptıkları şu: Kendi ayıplarını gizlemek, karşısındakinin ayıplarını abartarak servis etmek. Herkes aynı şeyi yapınca, tabii herkes rezil oluyor. Ama herkes kendi taraftarının gözüne at gözlüğü takıp, meddahları, dalkavuklarını, trolleri devreye sokunca, aynı soğuk savaş dönemindeki sağ-sol kavgası gibi, sağdan kaçan sola, soldan kaçan sağa sığınıyor.. Bir kafa kirada ise, güdülerinizle çıkarlarınızın gösterdiği yönde agresif bir kişilik gösteriyorsanız, radikalleşiyorsunuz demektir. Başkalarının yokluğunda kendinize varlık aramaya koyuluyorsunuz demektir.. Kafanızı kiraya vermeyin. Onların kulu-kölesi olursunuz. Sizi dolap beygirine döndürürler. Aynı yerde döner durursunuz. Beyin kireçlenmesi yaşarsınız. Gözünüz var görmez kulağınız var duymaz, kalbiniz var hissetmez olursunuz. Hiçbir faninin önünde musalla taşındaki meyyid gibi durmayın. Akleden bir topluluk olalım. Sözü dinleyelim, doğrusuna tabi olalım. Haklıdan yana, haksıza karşı olalım. Adil şahidler olalım. İşte bugün gelinen noktada, dünyada siyasetin genel manzarası ortada. ABD, Çin, İngiltere ya da diğer ülkeler.. Sermaye yapıları da böyle ya da etnik hareketler, milliyetçi akımlar, dini fanatizm. Dün dini fanatizmin nasıl Hz. Ali’nin ve çocuklarının şehadetlerine sebeb olduğunu biliyoruz. Şimdi yeniden düşünme zamanıdır. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizi değiştirmeyecek. Kurtarıcı yok, Allah’tan başka. O’nun hidayeti için yol ve rehber belli. 

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 1001 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar