Abdurrahman Dilipak
Siz “normal” misiniz?
Böyle sorarsanız sanki “deli misin” gibi bir anlam çıkıyor değil mi? Normal değilsen, anormalsin. “Yalınlık, gerçeğin dilidir” der Seneca, bilim adına işler anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz hale getirildi. Oysa olması gereken, “Eflatun gibi düşünüp, ninem gibi konuşmak” olmalıydı.
Dikkat; “Yeni Normal” düzende, bugünkü normaller, “anormal” olacak. Kulağa hoş gelen birçok sloganımız vardır, ama aslında bunların bazılarının içi boştur. Onu anlamak yerine, anlamlandırırız, ona anlam yükleriz. Mesela “Normal” Fransızca bir kelime. “Kurala / talimata / yasaya uygun, alışılagelen / yerleşik düzen, olağan, sıradan, aşırılığı olmayan, uygun, tabii” gibi anlamlar yükleniyor bu kelimeye. İstatistikçiler normali “çoğunluğa uyan” şeklinde tanımlıyorlar ve buna bir alt-üst sınır belirliyorlar. İstatistiki verilere göre normalin alt ve üst sınırları çizilir. Sağlıkta belirlenen birtakım normlar vardır. Normal, bu normlara uygunluğu ifade eder. Sosyolojide, sosyal çevreye uyum normalin sınırlarını belirler. Psikologlar, ego, süper ego ve idea arasındaki uyum ve bunun kişide sebeb olduğu anxiety ile ilişkilendirmişlerdir. Ne kime göre normal ya da değil, bunu kesin bir kurala bağlamak mümkün değildir. Kimine göre Normatif, yani “bir kural gücünü, değerini taşıyan” değerler vardır ve onun yasa, gelenek, din, ahlak olarak bir yaptırım baskısı oluşturma gücü vardır.
Normatif etik diye bir şey var mesela. Kişinin bulunduğu ortamda, din, ahlak ya da geleneklere göre ahlaki olarak nasıl davranması gerektiğini gösteren değerler vardır.
Bunlar doğrudan ya da dolaylı bir şekilde bir “zorunluluk” ifade edebilir. Ahlak, hukuk ve adab-ı muaşeret kurallarını kapsayan, yazılı ya da yazılı olmayan toplumsal “norm”dan söz edilebilir. Mesela piyasanın da bir “racon”u vardır, bu da bir norm özelliği taşıyabilir.
Burada önemli olan, “norm”u koyan kim! Mesela sosyolojik anlamda “Lut kavmi”nde “homoseksüellik”, bir başka ifade ile “Fuhşiyat” toplumun genelinde kabul gördüğü ve bunu kınayanların dışlandığı için normal kabul edilebilir. Ama bu normal esasen “doğru” ya da “meşru” değildir. Eğer normal “pozitif” ya da “olumlu” anlamla bir değer ifade ediyorsa, çoğunluğun ya da yönetici iradenin bunu olumlu görmesi, o şeyin normal kabul edilmesi anlamında değerlendirilemez.
İstanbul sözleşmesine göre LGBT’ye pozitif ayrımcılık yapılması gerek. Bir de (+)sı var bu işin. Bu harflerin hepsi İngilizce, bizdeki “Fuhşiyat”ile ilgili kelimeler. Bu isim ve sıfatları, nüfus cüzdanına, “Gender” maddesinin karşısına yazdırabilirsiniz de Türkçesini yazdırmaya kalkarsanız ne olur. O kesimdeki insanlar bunu “onur” kabul ediyorlar aslında. “Vergilendirilmiş kazanç kutsal ya, bunların bazıları zaten kimlik alıp, vergi de veriyorlar. Onların işi ne? Öte yandan; polis Swinger (eş değiştirme operasyonu yapıp, 16 ilde 69 kişiyi gözaltına alıyor. O (+) da bir Q yanına S eklersiniz olur biter. “İ” koyuyorsunuz, “İntersex”miş, “Velevki İbneyiz” diyenin İ’si olamaz mı? Onu da İtalik yazarsınız. Hollanda’da “Pedofili Partisi” de kurdular ya, yakında bizde de kurarlar!. Bizimkiler de onlara pozitif ayırımcılık yaparlar. Siz de çocuğunuzun cinsel deneyimine engel olmayın, cinsel yönelim ve tercihleri karşısında nötr olun, canım artık!?.
Evet, bugün İstanbul sözleşmesinde de LGBT+ normal ötesi, dezavantajlı bir topluluk olarak koruma altına alınmanın da ötesinde pozitif ayırımcılığa layık görülerek teşvik ediliyor. Ben de şüpheli sıfatı ile savcılıkta ifade veriyorum. “Eskiden yoğ idi bu ahlaksızlık yeni çıktı”. Yani “yeni normal” dönemde, normalin kapsayıcılığı bazı alanlarda daha geniş, bazı alanlarda daha dar. Mesela cinsel yönelim tecrübesi için 14 yaş normal, ama “Allah’ın emri, peygamberin gavli ile” bir aile kurmak için 15 yaş bile normal değil. Hatta cezası var!
Esasen İlah “hüküm sahibi / kural koyucu”, Rab “terbiye edici” demek. “Men teşebbehe” diye bir hadis vardı. Hani biz başkalarına benzemeyecektik, “alamet-i farika”larımız olacaktı.
Şu hadisi bilirsiniz: “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.” (Hz. Peygamberin gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk: “Ya Resûlellah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?” Şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Müslim) .
Bu “Norm”lar uluslararası bir üst “miyar” olarak tanımlanıyor. Bunların tepesinde de kimlerin olduğu belli. Moda akımlarının dünyayı ne hale getirdiği ortada. Uluslararası sözleşmelerin dünyayı nereye sürüklediği de. Gıdalarımız ve sağlığımız, paramız, piyasamız hemen hemen tamamen onların koyduğu normlara uygun hale getirildi. En son hukuk sistemimiz üzerinden toplum hayatı uluslararası sistemin standartlarına indirgenmeye çalışılıyor.
O normları ki neye göre, niçin, nasıl ve hangi hakla belirliyor. Din ve ahlak tamamen dışlanıyor. Hatta onlar “kökü kazınması gereken şeyler”. Gelenek de öyle. Dün o normları koyanlar, bugün yeni normal bir dönemden söz ediyorlar. Bu normlara uymayanlara hayat hakkı yok! Zorunlu kurallar! Tam bir diktatörlük. “Yeni Normal” dönemde “Demokrasi” filan da olmayacak. O “ulus devlet” filan da. “Tek gerçek” olunca, seçime ne gerek var, parlamentoya ne gerek var. Yapay zeka herkesin beynini okuyor ve en doğruyu seçiyor zaten.
Ne istişaresi, ne şûrası?! Sizin bilmeniz, öğrenmeniz, itiraz etmeniz gereken bir durum da olmayacak gelecekte. Bilgi beyninize yüklenecek, itiraz etmeye kalkarsanız beyniniz resetlenecek. Sağ-solu, milliyetçi-dindar bırakın. Kadın-erkek kalmıyor ki soy, sop kalsın. “Mode-rn” “Kült-ür” ve “yaşam tarzı” kendi dilini ve dinini de üretecekse, geriye ne kalıyor. Ve birileri bizi neyle oyalıyor? Covid neyin habercisi idi ve bir adım sonrasında bizi bekleyen ne? Bu tehlikeli gerçekler karşısında siz hangi kazanımdan söz ediyorsunuz. “Milli ve yerli” diye bir şeyin yeni normal dönemde karşılığı ne olacak?
Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım. Bilmem derdimi anlatabiliyor muyum.
Selâm ve dua ile.