Hasan Karakaya
Siz Sırat Köprüsü’nü “Audi” ve “Homobil”lerle mi geçeceksiniz?
Dün, bir gazetenin “manşet”inde “Kapış kapış” başlıklı şöyle bir haber vardı:
“İstanbul Autoshow Fuarı’nın ilk 4 gününde; fiyatları 300 bin liradan başlayıp, 2 milyar liraya kadar çıkan lüks otomobiller kapış kapış satıldı.”
Haberin ayrıntıları şöyleydi:
“Fuarda, lüks araç satışlarında patlama yaşandı... 3 adet Aston Martin, 2 adet Lexus, 90 adet Audi, 89 adet BMW, 7 adet Jaguar, 6 adet Porsche, 14 adet Land Rover, 4 adet Jeep, 1 adet Ferrari ve 1 adet de Maserati satıldı.
Rekor, 675 bin Auro’ya, yani 1 milyon 930 bin liraya satılan Aston Martin’in Vanguish modeline ait... Ferrari de; 1 milyon 300 bin liralık California T modelini fuar kapsamında sattı.”
Şimdi, bu habere bakıp, nasıl yorum yapacağız?.. “Lüks ve israf” mı diyeceğiz, “Türkiye zenginleşiyor” mu diyeceğiz, yoksa; HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi; “Sırat Köprüsü’nden Mercedes ile mi geçeceksiniz?” şeklinde bir soru mu soracağız?..
YA, KENDİ OTOMOBİLLERİ?
Lütfen dikkat;
“Autoshow Fuarı”nda satılan “lüks otomobiller” arasında “Mercedes” yok!.. Demek ki, “lüks”lükten çıkmış!.. Ama, Türkiye, son haftalarda “Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e tahsis edilen, ama onun elini bile sürmeden iade ettiği Mercedes marka makam otomobili”ni konuşuyor!..
Malûm, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başkan Görmez’in “makam otomobilini iade edeceğini” açıklaması üzerine; “Haberim olsaydı iade ettirmezdim” demiş, geçen hafta Çarşamba günü Bosna-Hersek’ten dönüş yolunda da, biz gazeteciler şöyle demişti: “Diyanet İşleri Başkanımız bu makam otomobillerine lâyıktır... O makam otomobilini, Cumhurbaşkanı olarak ben tahsis edeceğim... Hem de zırhlısından!”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu açıklaması tartışmaları bitireceği yerde, daha da tırmandırdı...
“Sidikli”sinden “Dalaksız”ına,
“Cihangir’in Popstarı”ndan, “Hergele”sine kadar...
Bazı köşe yazarları ve siyasiler, “Mercedes geyiği” yapmaya devam ettiler... Hepsinin gündeminde “Zırhlı Mercedes” vardı...
Mercedes aşağı,
Mercedes yukarı!..
Biraz önce okudunuz... Bu “adam” ve “madam”lar, “kapış kapış lüks otomobil” alan “ensesi kalın, göbeği ve cüzdanı şişkin kalantorlar”a tek bir lâf edemedi ama “Mehmet Görmez’in 322 bin liralık makam otomobili”ne demediğini komadı...
Bırakın “Mehmet Görmez’in makam otomobili”ni, “kendi altlarındaki lüks araçlar”dan söz ettiklerini hiç duydunuz mu?..
“Aydın Doğan Medyası ve Paralel Medya’da çalışan genel yayın yönetmenleri”nin altında hangi “lüks otomobiller” var acaba?..
Mercedes mi, BMW mi?..
Jeep mi, Audi mi?..
Porsche mu, Jaguar mı?..
Aston Martin mi, Ferrari mi?..
Bırakın kendilerini, “eş ve çocukları”nın altında hangi otomobiller var?..
Hiç, onlardan söz eden var mı?..
Ne yani;
Mercedes, Diyanet İşleri Başkanı’na “haram”dır da, bu “ensesi kalın”lara ve “genel yayın yönetmenleri”ne “helâl” midir?..
Hele hatırlayın;
Millet, başını sokacak bir “gecekondu” bile bulamazken, “Aydın Doğan’ın beyzadelerinden biri”nin; hem de “700 bin dolarlık bir villa”da oturduğu ortaya çıkmıştı da, demişti ki; “Abartmayın!.. Cüz’i bir rakam!”
700 bin dolar, “cüz’i” bir rakam!..
İşte bu adam ve madamlar;
Şimdi kalkmış, “322 bin liralık Mercedes”e takmışlar kafayı!..
Tabiî, burada amaç;
“Mercedes” filân değil!.. Amaçları, “Mercedes üzerinden bir algı operasyonu” yürütmek ve AK Parti’yi yıpratmak!.. Yoksa, “daha lüks otomobillere” hem kendileri, hem eşleri ve çocukları biniyor!..
Dedim ya;
Amaçları, “zengin-yoksul edebiyatı” yapıp, “algı” oluşturmak!..
Öyle olmasa;
O lâfları, “kalantor”lara söylerlerdi!..
Ama, söyleyemezler!..
Çünkü, onlardan “ilân-reklâm” alamazlar!..
HDP’DE EN AZ 3 AUDİ!
Malûm, “Mercedes” işini diline en çok dolayan, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’tan başkası değil...
“Beyaz Türkler’in yeni popstarı” veya “Nişantaşı’nın cici çocuğu” olarak meydan meydan dolaşan Selahattin Demirtaş, önceki gün, Bağcılar’da “küçük bir kalabalığa” hitap etti ve yine Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’i hedef alıp, “Bu lüks, bu israf, bu yoksul halkın karşısında bu afra tafra suç ve haram değil midir, günah değil midir? Sana özel zırhlı, lüks Mercedes armağan edecekmiş. Sen bir din adamısın... Acaba bu Mercedes’in zırhı, seni günahlardan koruyor mu? O zırh günahları geçiriyor mu, geçirmiyor mu? Halkı böyle fakir, fukara olan bir ülkede bu israfı niye halkın gözüne sokuyorsunuz? Ayıptır ayıp. Sevgili hocam; Sırat Köprüsü’nden Mercedes’le geçilmiyor haberin olsun. Sırat Köprüsü’nden buradaki fakir fukara ile aynı şartlarda geçeceğiz hepimiz.”
Amenna ve saddakna!..
Hiçbir “Zırhlı Mercedes”, hiçbir insanı “günah”lardan, “haram”lardan koruyamaz, hele hele “Sırat Köprüsü’nden hiç geçiremez!”
Peki, “Mercedes geçiremez” de, “Audi otomobil” geçirir mi Sebahattin Efendi?..
Bindiğin lüks otomobil, seni “Sırat Köprüsü”nden geçirecek mi?..
Bakın, size bir bilgi aktarayım:
Meclis Başkanlığı, bundan “4 yıl önce” bütün partilerin, yani AK Parti’nin, CHP’nin, MHP’nin ve HDP’nin “Grup Başkanvekilleri”ne birer adet “Audi A6” marka otomobil tahsis etti...
“3’er adet”ten, “12 adet!”
Lütfen dikkat;
Bütün partilerin grup başkanvekilleri, 4 yıldır bu “A6”ları kullanıyor!.. Hatta, HDP’nin Grup Başkanvekili Pervin Buldan, 1 Mayıs günü Beşiktaş’ta “çay-kahve” içmeye bile “Meclis’in tahsis ettiği Audi ile” gitmişti!..
Sizin anlayacağınız;
“Resmi işler”de kullanılmak üzere tahsis edilen otomobili “çay-kahve keyfi” için kullanmıştı!..
Peki sormazlar mı adama;
“Sırat Köprüsü’nden Mercedes ile geçilmiyor da, Audi ile mi geçiliyor?”
Buyur cevap ver, Selahattin Efendi!..
Pervin Buldan’ın da yaptığı;
“Yoksul Kürt halkının karşısında afra-tafra yapmak, hava atmak değil midir?.. Bu lüks ve israf, haram değil midir?.. Günah değil midir?”
Haa, diyeceksin ki;
“Onu Meclis tahsis etti!”
Ne farkeder ki;
“Mehmet Görmez’in makam otomobilini de devlet tahsis etmişti!”
BU, NASIL MÜSLÜMANLIK?
Bağcılar’da toplanan “cüz’i sayıdaki insana” hitaben dedin ki;
“Ben de Müslümanım ama benim dinimden olmayan da benim kardeşimdir, onları meydanlarda yuhalatmam!”
Ben, senin “Müslüman” olduğunu zannetmiyorum... Sen, dini bir “afyon” olarak gören bir “Marksist”sin ama “Müslüman Kürt halkını tavlamak” için böyle konuşuyorsun!..
Ama, yine de, kabul edelim ki, “Müslüman”sın!.. Madem “Müslüman”sın; o halde Cenab-ı Allah’ın buyruğu olan “Ayet-i Kerime”lere ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’in “Hadis-i Şerif”lerine uygun hareket etmen gerekmez mi?..
Ama, sen ve senin partin ne yapıyor?.. Hele söyle; Van İpekyolu Belediyesi’nin astırdığı “afiş”ler neyin nesi?.. Peygamber Efendimiz (sav); “Kadınlar, sizlere Allah’ın emanetidir” derken, “HDP’li Belediye”nin astırdığı afişte; hâşâ Allah’a bile kafa tutulup; “Biz kimsenin emaneti değiliz, kadınız!” denilmedi mi?..
Peki, “Müslüman” olduğunu iddia eden siz, bu afiş konusunda ne yaptınız, hangi uyarıda bulundunuz?..
“HOMO’LARIN HEPSİ HDP’DE”
Sadece “afiş meselesi” mi?..
Bir de; “HDP’nin homoseksüel olan Eskişehir adayı Barış Sulu” var ki; “Meclis’te eşcinsel evlilik için çalışacağız” diyor!..
Söyle be cici çocuk;
“Müslümanlık” bunun neresinde?..
Sen; söylediğin gibi, gerçekten “Müslüman” olsaydın, bu “homoseksüel”leri HDP’den aday göstermez, hele hele bu sözleri söylemelerine hiç izin vermezdin!..
Üstelik, Barış Sulu denilen bu adam, sadece “Meclis’te eşcinsel evlilik için çalışacağız” demekle kalmamış, dün “AA muhabiri”ne de şunları söylemiş:
“Adaylığımı HDP Genel Merkezi’nden gelen telefonla öğrendim... Teklif geldiğinde, sevgilim(!) ve ailemle konuştum... Gizli bir eşcinsel değilim!..
HDP’yi seçtim, çünkü;
LGBTİ’li (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transgender, İnterseks) adaylar, en başından beri HDP’de varlar!.. Yani, sonradan eklenen bir grup değil!”
Düşünebiliyor musunuz;
“Hepsi HDP’de” diyor,
Yani, “en başından beri!”
Müslüman Kürtler, bunlara mı oy verecek, bunları mı bağrına basacak?!?
KUR’AN-I KERİM’DE EŞCİNSELLİK!
“Müslüman” olduğunu iddia eden Selahattin Demirtaş’a sormak istiyorum:
“Acaba Kur’an-ı Kerim, bu eşcinsellik meselesine nasıl bakıyor?”
Bildiğim kadarıyla;
“Eşcinsellik” meselesi, “15 surede 21 defa” ele alınmış ve “toplam 118 ayet” bu konuya ayrılmış!..
“Ayet” ve “Hadis”lere bakılırsa, görülür ki; “erkekler arasındaki sapık cinsel ilişki”nin adı “Livata”dır...
Sadece bir örnek vereyim:
Araf Suresi’nin 80 ve 82. ayetlerinde Cenab-ı Allah buyurur ki;
• “Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasızlığı, çirkinliği mi yapıyorsunuz?.. Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz... Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz.”
Ve hadis-i şerifler:
l “Kadının kadına yaklaşması (ilişki kurması) zinadır... Erkeğin erkeğe, kadının kadına yaklaşması zinadır.”
l “Ahir zamanda eşcinsel 3 kısım olur: Bir kısmı konuşmak ve yüze bakmakla, diğeri, kucaklaşmakla yetinir... Bir kısmı da bu işi bilfiil yapar. Allah’ın laneti bunların üzerine olsun! Eğer ki tevbe ederlerse, tevbe edenin tevbesini Allahü Teala kabul eder.”
l “Lut kavminin amelini işleyen melundur.”
l “Erkek erkekle, kadın kadınla yetinirse, ümmetim helâk olur.”
l “Cehennemin en pis kokan yeri, zina yapanların bulunduğu kısımdır.”
Buyrun, şimdi konuşun Bay Demirtaş!..
Bakın, “İslâm” ne diyor, sen ne diyor, neler yapıyorsun?..
OTOMOBİL... HOMOBİL!
Elbette, herkesin günahı kendi boynuna... Ama “günahkâr”ları, “zani”leri, “sapık”lıkları ve “sapkın”lıkları “teşvik” eden, onlara “liderlik” edenlerin günahları, acaba “daha katmerli” olmayacak mıdır?..
Sen kalkmış, Mercedes’lerin “lüks”lüğünden, “israf”lığından söz edip, “Günah” diyorsun, “Haram” diyorsun!..
Peki, “hâyâsızlık, çirkinlik ve iğrençlik” yapıp, “haram” işleyenleri aday yapmak, “eşcinselliği” yani “homoseksüel ve lezbiyenliği” savunmak da “en büyük haram ve günah”lardan biri değil midir?..
Tamam; “Sırat Köprüsü’nden, elbette Mercedes’le geçilmeyecek!”
Peki, “Audi”lerle mi geçilecek?..
Hadi, “otomobil”i bırakalım;
Bu “Homo-bil”lerle mi geçeceksiniz Sırat Köprüsü’nden?..
“Otomobil”lere değil de,
Bu “Homo-bil”lere mi bineceksiniz?!?..
“Homobil”ler daha mı ucuz?..
*********************************************************************************************
Şikâyetçisi olmayan kamu dâvâları ve Paralel’in infazlarını yaktığı gençler!
İki babanın “şikâyet”lerini ve “talep”lerini getireceğim gündeme... Dilerim ki, özellikle Adalet Bakanlığı yetkilileri, bu babaların feryatlarına kulak verirler.
Birincisi; “Oğlum, kavgada, arkadaşını yüzünden yaralamış... 3 cm yaraya, 4.5 yıl hapis verdiler... 2 cm olsa, ceza almayacaktı” deyip, eklemiş:
“İlk defa suç işleyen ve şikâyetçisi de bulunmayan 5 yıla kadarki kamu dâvâlarının affedilmesini ya da denetimli serbestlik verilmesini istiyoruz...”
İkinci babanın derdi de, yine oğlu ile ilgili... O da, “Paralelci polislerin oyunu”na gelen oğluna; “infazı da yakılıp, 4 yıl hapis verildiğini” söylüyor ve yetkililere şöyle sesleniyor:
“Paralelci hakim, savcı ve polisler; özellikle dindar insanlara ve onların çocuklarına kumpaslar kurup, infazlarını da yakarak hapse attılar... Yetkililer, özellikle 2010 yılından bu yana infazları yakılanları incelesinler... Bu infazları kim yakmış ve özellikle kimlerin infazlarını yakmışlar?.. Arabalarında levye bulunanların infazlarını bile yaktılar!.. Adalet Bakanlığı bu işe el atarsa, oynanan oyunlar ortaya çıkar!”
Ben, “baba”ların taleplerini aktardım... Dilerim, yetkililer ilgilenir!..
yeniakit