Mehmet GÖKTAŞ
Sizce hangi felaket daha büyük?
İnsanımızın acısını geri plana atarak sanki çocukça bir yarışma açıyor gibi anlaşılmasın ama bütün bu felaketler üst üste gelince ister istemez insanın aklına hangisinin daha büyük olduğuna dair böyle bir kıyaslama geliyor.
Öncelikle ülkemizde yaşanan bu felaketlerde hayatlarını kaybeden herkese Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve baş sağlığı diliyoruz, Rabbimiz felaketin her türlüsünden hepimizi muhafaza buyursun.
Öncelikle hiç can kaybımız olmasa bile ormanlarımızla birlikte zaten yüreklerimizin yanmış olması bizim için yeterli acıdır. Kaldı ki insanlarla birlikte büyük küçük binlerce, on binlerce canlıyı da kaybetmiş bulunuyoruz.
Ya şu sel felaketine ne diyorsunuz? Orman yangınları gibi aynı anda birçok noktada böylesine büyük sel felaketine bu ülke fazla şahit olmadı diye biliyorum. Otuza yakın insanımızı kaybetmenin yanı sıra selin kendine has tahribatıyla yıkılıp harap olan yerleri hayretle ve dehşetle izliyoruz.
Şimdi sorumuza dönelim; bu felaketlerin hangisi daha büyük?
İnsanımızın karşı karşıya kaldığı bu belaları küçümsemiyorum; ama bunların hiç birisi bu milleti çökertmez, bu ülkeyi yok etmez, bu devleti yıkamaz. Allah’ın izniyle geçmişte yaşanan depremleri göz önüne alarak belirtelim ki bu millet çok daha büyük yaraları sarmıştır.
Tekrar edelim, şu kadar bin dekar orman yandı diye bir ülke yıkılmaz, bir millet yok olup tarihten silinmez.
Yine aynı şekilde, şu kadar yerleşim yeri sular altında kaldı, şu kadar insan hayatını kaybetti diye de bir millet çökmez.
Hatta bu felaketleri istismar ederek çıkarılacak provokasyonlar ve algı operasyonları da hedefine ulaşarak ülkeye ilave zararlar verse de hiçbir zaman onların umdukları yıkım seviyesine ulaşamaz.
Peki, ya Altındağ olayları böyle mi? Evet, sadece bir kişinin hayatını kaybettiği (Allah’tan rahmet diliyoruz) Ankara’nın Altındağ ilçesinde vuku bulan olaylar böyle midir?
Şunu bir tarafa kaydedin; Ormanları yanan, sel felaketine uğrayan, depremlerle sarsılan bir Türkiye asla tarihten silinmez.
Fakat kendisini fitnelere kaptırmış, ırkçılık sapkınlığıyla ülke insanının bir kısmına, kendisine sığınan mültecilerine veya ta baştan beri kendisiyle birlikte var olan azınlıklara savaş açan bir Türkiye asla ayakta kalamaz.
Unutmayalım, hiçbir emperyalist ülke orman yangınlarını, sel felaketlerini, depremleri bahane ederek bir başka ülkeyi işgale yeltenemez.
Fakat iç savaş boyutuna ulaşmamış olsa bile bir ülkede azınlıklara yapılan kötülükleri bahane edip müdahale edebilir, bunun örnekleri çoktur.
Velev ki dışarıdan böyle bir müdahale olmasa bile, eğer bir ülke insanı mazlumlara, mağdurlara, mültecilere karşı acımasız, merhametsiz bir tavır sergiliyorsa yazıklar olsun o ülkeye. Yıkılsa ne olur yıkılmasa ne olur.