Mehmet GÖKTAŞ
“Sizin için diyorlar ki...”
Size biri böyle demişse genellikle bunun arkasından hayırlı bir şey söylemeyeceğini tahmin edebilirsiniz.
Fakat buna da şükür. Eğer iş bu noktaya gelmişse, yani birileri “sizin için diyorlar ki...” merhalesine gelmişse bunun arkası gelecek, belki sizi bir şeylerle itham etse de size kendinizi ifade etme hakkı, konuşma fırsatı verecek demektir.
Evet, bir insana, bir topluma yapılabilecek zulümlerin başında onu susturmak, onun kendisini ifade etmesini, kimliğini ibraz etmesini engellemek gelir. Fakat bundan daha da beter olanı onu tanımlamak, onu bir kerecik olsun dinlemeden kimliğini ilan etmek gelir. Despotlar, zalimler, azgınlar hep böyle yaparlar.
İşin kolayına giderek suçu hep bu şekilde firavunlara atıyoruz ama ne olur bir defa da sözü kendimize getirelim, başkalarını ve özellikle dışımızdaki Müslümanları tanımlarken böyle bir vicdansızlık yapıp yapmadığımızı düşünelim.
Çünkü bir insan için bu dünyada uğrayabileceği kötülüklerin ve mutsuzlukların başında yanlış anlaşılmak gelir. Böyle olunca doğru anlaşılmak da mutluluktur.
Beni bir de benden dinleseniz. Tamam, beni başkalarından, hatta hasımlarından da dinleme hakkına sahipsiniz ama ne olur bir kerecik de beni benden dinleyin. Mademki insanı yaratan Rahman ona beyanı öğretti, mademki ona bir dil verdi, bir çift dudak verdi...
Mademki sizi dinlemeden mahkûm edenlere bu kadar kızgınsınız o halde aynı şekilde sizin de kimleri kızdırdığınızın farkına varın.
Daha da önemlisi bizim bu hareketimizin bu ümmete kaça mal olduğunun farkına varalım.
Diyorum ki hiç olmazsa karşımızdakine “sizin için diyorlar ki...” diye bir başlangıç yapsak.
Ha, şunu da demek istemiyorum; böyle yaparsak bütün anlaşmazlıklar kalkacak, meğer hepimiz aynı görüşteymişiz demeyeceğiz. Ama karşımızdakini bizzat kendisinden dinlediğimiz için hakkında verdiğimiz hükümde adil olacağız.
Şimdi bu aşamada bize düşen görevlerden birisi de, başkalarını olumsuzca tanımlayanları durdurmak, “bu hususta hiç kendilerini dinleyip dinlemediklerini” sormak olmalıdır.