Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Solcu ve komünist aynı şey midir…

Bu soruya komşu ülke Yunanistan’da gerçekleşen seçimler üzerinden cevap aramaya çalışalım. Seçimler hem Yunanistan’da hem de bölgede heyecan uyandırdı. Uzun müddettir batık ekonomisi ile gündeme gelen Yunanistan acaba şimdi yeni bir siyasi kanla sistemini temizleme imkanı bulacak mı, herkesin merak ettiği konu bu. Sol kimliği ile tanınan Aleksis Tsıpraş ülkenin ileri gelen siyasetçilerine nazaran genç bir politikacı. Henüz kırk yaşında. Syrıza adı verilen radikal sol partinin de başkanı. Ülkede büyük açılımlar bekleyenler var. Bunlara dışarıda ümit dolu olanlar da ekleniyor.

Solcu kimliği ile özgürlük alanlarının genişletileceğinin sinyali verildiğini iddia edenler Tsıpraş’ın göreve başlar başlamaz reform paketlerinden yana olacağı düşüncesindeler. Genç lider, ailesi itibariyle solcu bir gelenekten geliyor. Solcu derken, öyle gözüküyor ki, bizdeki sol gibi Yunanistan’daki de. Yani solcu aynı zamanda komünist de oluyor. Bizde solcuların hem komünist hem kemalist olabildiği gibi. Anlaşılan solculuk ve komünistlik kavramlarının birbiri yerine değişken olarak kullanımı ülkemizin siyasi kültüründeki uygulamaya da benziyor. Ancak şunun altını çizmek gerekir. Bu kullanım tarzı batı normlarından da uzak bir şey. Yani batı sisteminde komünist ve solcu aynı kefede, aynı sepette, aynı yerde konumlanmaz. Bilakis bir birine zıt yerlerdedir. Peki yaptığımız tartışmada bu ne anlama geliyor? Yunanistan’ın batıda olmasına rağmen batılı bir ülke olmadığı anlamını taşıyor.

Şimdi dönelim ülkenin yeni liderine. Tsıpraş da daha öğrencilik yıllarında kendini siyaset alanında göstermeye başlamış. Politize bir aileden geliyor olması da siyasete erken yaşta atılmasına vesile olmuşa benziyor. Daha 16 yaşındayken, ülkede ulusal gündeme oturan bir krizin de mimarlarından Tsıpraş. “Önlük hareketi” olarak Yunanistan siyasi tarihine yazılan olaylarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın tek tip kıyafet düzenleme teşebbüsüne karşı çıkan gençler isyan etmişler. Olaylarda beş kişi de hayatını kaybetmiş. Tsıpraş direnişin önemli aktörlerinden biri olarak daha o yıllarda medyanın radarına takılmış, televizyon programları ile kendini Yunan halkına tanıtmış. Daha o yıllarda okulunun komünist parti gençlik kollarında aktif olarak çalışmış. Tsıpraş’ın ismi ülkesinin komünist hareketiyle o denli çok anılıyor ki çoğu yerde ülkesinin Che Guevera’sı anlamına gelen Chepraş olarak kullanılıyor.

Tsıpraş’ı son dönemde bu denli popüler kılıp, partisini seçimin zaferi ilan ettiren Avrupa Birliği’nin son yıllardaki ekonomik çöküşü. Syrıza’nın şimdiye kadar takip ettiği siyasete bakıldığında Avrupa Birliği’ne pek de eyvallahı olmadığı görülüyor. AB’den gelen kemer sıkma baskılarına Syrıza her fırsatta muhalefet etmişti. AB’nin Yunanistan üzerine yıkmaya çalıştığı finansal yükün Yunan halkı için bir haksızlık olduğuna inanmış, bunu savunmuştu. Şimdi bu ve benzeri fikirleri ulusal kürsüden seslendirme imkanı doğacak Syrıza hareketi için. 2010 yılında Yunanistan’ı en sert şekilde vuran krizden daha yeni yeni çıkma sinyalleri veriyor ülke. Ekonomisi son çeyreği büyüyerek kapatmış olsa da işsizlik en büyük sorun. Nüfusun % 27’si işsiz. Endüstriyel üretim % 30 azalmış durumda ve nüfusun 3 milyonu açlık sınırı altında yaşıyor. Şimdi AB’yi asıl ürküten, Tsıpraş yönetimindeki ülkenin dış borçların silinmesi konusunda tekrar masaya oturmak isteyecek olması.

Bakalım Tsıpraş ülkeyi yönettiği süre boyunca solcu olarak mı davranacak yoksa komünist olarak mı….yoksa ikisi de şimdiye kadar olduğu gibi aynı yola mı çıkacak… Bekleyip göreceğiz.

yeniakit

Bu yazı toplam 929 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar