Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Son biyolojik insan

Cumartesi günü Maltepe’de mitingimiz vardı. 10.000’lerce kişi miting alanında ve çevredeydi, kimi giremedi döndü. 1,5 milyona yakın tweet atıldı. Farklı ve güzel bir gündü. Katılanlara teşekkürler. Bu konu CoVID’den ibaret değil. Bunu görelim. Asıl senaryo GreatReset ve TransHumanizm. 20 Ekim’den sonra Globalistler yeni bir eylem planı açıklayacaklar CoVID ile ilgili. Çünkü sürdüremiyorlar.

Bugün size, “Tarihin sonu”na giden yolda, “Biyolojik insanın sonu”na ilişkin senaryolardan söz edeceğim.

Eğer gerçekten tarihin sonuna geldikse, bundan sonra başımıza gelecekler, bugün yaşadıklarımızdan bin beter olacak. O zaman yerin altı, yerin üstünden hayırlı olacak demektir.

Evet, biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Onda şüphe yok. Her gün kıyamete bir adım daha yaklaştığımız da bir gerçek. Bundan sonra garip ve acayip hadiseler yaşayacağımız da bir gerçek. Bizim son biyolojik insan nesli olduğumuz bir iddia değil açık bir tehdit. Global resetçiler bunu açıktan söylüyorlar.

Bu CoVID daha doğrusu Grip’19 aşısından sonra insanlara ve hayvanlara chip takmaktan söz edecekler. Zaten ondan sonra “İnsan” dediğiniz biyonik bir robottan başka bir şey değil. O bir “nesne” olacak. İnşallah onların planları gerçekleşmez. Ama gidişata bakınca, insanların uyanışı çok yavaş gerçekleşiyor. O zaman bu süreç biraz uzayacak ve insanlık ağır bir bedel ödeyecek.

Geçen aylarda gazetelerde bir haber vardı: İnsan nesli tehlikede: Şubat 2021 sonlarındaki haberde “2045 yılında sperm sayısı ‘0’ olacak” deniyordu. Biz aşı, ilaç ve Grip’19 mikrobunun kısırlaştırıcı etkisinden söz ediyoruz ama dinleyen yok. Kaldı ki, bu haberde aşı olmadan da diğer ilaçlar, gıdalar, kimyasallar, çevresel etkiler sebebi ile insanlığın giderek üreme kapasitesini kaybettiğini söyleyen bugün çok sayıda bilim adamı var.

Dahasını da söyleyeyim, bundan sonra daha çok kız ve engelli çocuk dünyaya gelecek. Engelli çocukların, annenin hamileliği döneminde zorunlu erken teşhisle anne karnında izale edilmesi gündeme gelecek. Erken teşhis yöntemleri bizatihi ceninde kalıcı hasarlara sebep olabilecek.

Tanınmış Epidemiyolog Dr. Shanna Swan, yeni kitabında; gelişmiş ülkelerdeki sperm sayısının giderek düştüğünü ve bu durumun ‘insanların hayatta kalmasını tehdit ettiğini’ söyledi.

Swan, yaptığı tahminde sperm sayısının 2045’te sıfıra ulaşacağını belirtti.

Bu sonuç sadece saydığım sebeplerle değil, stres, kozmetik, tekstil, hayat tarzı sportif aktiviteler de bunda etkili olacak. Bel bölgesinde bacakları saran dar streçler bölgede kan dolaşımını etkiliyor ve çocukların gelişmesini engelliyor. Ya da kadınların daha fit görünme merakı, kasık ve karın bölgesindeki zayıflama ve kas yapısındaki değişikliklere sebep olması sebebi ile çocuk tutma kabiliyetini zayıflatıyor.

ABD’deki New York kentinde Mount Sinai Icahn Tıp Fakültesi’nde çevre ve üreme epidemiyolojisi uzmanı olan Dr. Shanna Swan, bu sorunların başında düşük sperm sayılarının önemine dikkat çekiyor. LGBT, Toplumsal Cinsiyet konuları, ailenin dağılması, cinsel davranışlardaki değişikliklerin sebeb olduğu sağlık sorunları ve çocukların gelişimindeki değişikliklerin insan neslini tehlikeye atabileceğini açıkladı. Dr. Swan, “Count Down (Geriye Sayım)” adlı kitabında insanlığın doğurganlık kriziyle karşı karşıya kalacağını ifade etti. Swan, yaklaşan doğurganlık krizinin iklim kriziyle karşılaştırılabilir küresel bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı.

2017’de yazdığı kitabında yazar, batıdaki sperm sayısının 1973 ile 2011 yılları arasında yüzde 59 oranında düştüğünü belirtiyor. Zaten batıda artık çocuk yok. Çocuk bakmak yerine köpek bakıyorlar. Bazıları evlat edinmiş. Dr. Swan «Üreme olaylarının mevcut durumu, insan sağ kalımını tehdit etmeden daha uzun süre devam edemez» diyor ve zaten ona göre bu gidişle 2045’te modern toplumlarda üreme kabiliyet ve kapasitesi sıfıra ulaşacak. Kaldı ki, CoVID / GRIP’19, teşhis, aşılama, tedavi süreci bu tarihi çok daha öne çekebilir. Bir yandan İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte, öte yandan 5G, Starlink, Chip, Kolonoid Trans Humanizm süreci ile birileri nihai süreci 2025-30 arasında bitirmek istiyor. Bugünkü gıda, sağlık, eğitim, çevre, kozmetik, kültür, medya, hayat tarzı, spor da bu emele hizmet ediyor.

Count Down kitabının yazarı Swan ve yardımcı yazarı Stacey Colino; “İnsanların çok fazla kimyasallara maruz kaldığını ve bu durumun doğurganlığı tehdit ederek insanların nesli tükenmekte olan bir tür haline gelebileceğini” öne sürüyor.. Kitapta, “1964 ile 2018 arasında küresel doğurganlık oranı kadın başına 5,06 doğumdan 2,4’e düştüğü ifade edilirken dünya ülkelerinin yaklaşık yarısının doğurganlık oranları, nüfus yenileme düzeyi olan 2,1’in altında kaldığı belirtildi.” Kaldı ki, bu süreç 2019 sonu itibarı ile olağanüstü bir hız kazandı.

İnsanlar giderek BİREY’selleştiriliyor. Bunun anlamı, insanlar din, ahlak, gelenekten bağımsız hale getiriliyor. Toplumsal cinsiyet anlayışı ile, aile birliği tehdit altında, LGBT Bireyleri, ve Lanzarotte sözleşmesi 14 yaşındaki çocuklara cinsel yönelim, deneyim ve tercih özgürlüğü vererek, cinsellik, üreme ve aile içi davranış olmaktan çıkartılıp, değişken bir eğlenceye dönüştürülüyor.

Unutmayalım ki, Türkiye İstanbul Sözleşmesinde ilk imzayı atan ülke. Biz geri çekilmiş olsak da, Lanzarotte yine taraf olduğumuz bir sözleşme. Ve zaten parçası olmak istediğimiz AB’nin, müttefiki olduğumuz ABD’nin olmazsa olmaz şartı da bu yönde iken bu anlamda işimiz zor.

Allah yardım eder de bu “binbir başlı kartal”ı Ebabil yüreği taşıyan bir “Kanarya” yener.

Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.

Biz gaybe iman edenlerdeniz.

Önemli olan Allah’ın yardımının bize ulaşması, bizimse bu yardımı engelleyen aradaki perdeleri kaldırmamız.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 465 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar