Son operasyon için isim teklifim: Gizli Kardinal!

 

Bilirsiniz, “taksi şoförleri”, bir anlamda “halkın nabzı”dır... Bir taksi şoförüyle konuştuğunuzda, “hangi konuda, halkın ne düşündüğünü” üç aşağı-beş yukarı öğrenirsiniz...

Bir-iki gün önce, gazeteye “taksi” ile gelmek zorunda kalınca, başladık lâflamaya... Malûm, bu tür sohbetler, “Nerelisin?”le başlar... Sorunca; “Selanik göçmeniyim, ama doğma-büyüme İstanbulluyum” dedi.

Sohbet ilerleyip, “gazeteci” olduğumu da öğrenince; “Merak ediyorum” dedi; “Cemaat-Tarikat deyince, gözümün önünde sakallı, şalvarlı, sarıklı insanlar canlanır... Hiç kimse de kendini gizlemez... Ama Fethullah Gülen grubuna ait insanlar, niye sakal-bıyık bırakmazlar da cascavlak bir yüzle dolaşırlar?.. Hadi, sakalı anlarım da, niye bıyık dahi bırakmıyorlar?.. Bunu bir sebebi var mı?”

Hadi, gel de cevap ver...

Ne diyeyim şimdi?..

Aşağı tükürsen sakal,

Yukarı tükürsen bıyık!..

Mecburen yutkundum.

OPERASYONU OKUMAK!

Sonra, mevzu “operasyon”lara geldi... Yapılanları pek aklı kesmemiş olmalı ki, “Ağabey” dedi; “Bu operasyon gerçekten yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için mi yapıldı, yoksa söylendiği gibi Hükümet’e karşı mı?.. Bazı Emniyet mensuplarının, özellikle de İstanbul Emniyet Müdürü’nün görevden alınması, yolsuzlukları örtbas etmek için mi, başkaca bir sebebi var mı?”

Dedim ki;

“Bir: Sen, bir taksi şoförüsün... Senin işin ne?.. Arabana aldığın müşteriyi, gideceği yere sağ-salim ulaştırmak.

İki: Ben, durağı aradım, seni gönderdiler... Ben de bindim arabana, gidiyoruz... Ben sana güvenmek zorunda mıyım?.. Dürüst olduğuna inanmak zorundayım.

Üç: Sen, yola çıkmadan önce ne yaptın?.. Telsizle durağı aradın, müşteriyi aldığını ve istikametini bildirdin... Bunu yapmak zorundasın... Aksi halde, durakta işler karışır...

Doğru mu?”

“Doğru” dedi... “Durağa bağlı olduğum için, başıma buyruk iş yapamam. Yaparsam, önce ikaz ederler, sonra da duraktan atarlar!”

Bunun üzerine dedim ki;

“İşte, ‘devlet’te de böyle yürüyor işler... Devlet, ‘kendi memuruna güvenmek’ zorunda... Memur da, bir iş yapacağı zaman ‘amirine haber vermek’ zorunda!..

Pekiii, 17 Aralık Operasyonu’nun düğmesine basan ‘savcı’lar ve operasyonu yürüten ‘polis’ler, ‘kendi üstlerine’ haber verdiler mi?..

Polislerin bağlı olduğu bir İçişleri Bakanı, oğlunun gözaltına alındığını televizyondan öğreniyorsa, bu operasyondan Vali’nin, Emniyet Müdürü’nün ve Başsavcı’nın haberi yoksa, burada suçlu kimdir?..

O savcı ve polisler bugün iyi bir şey yapıyor olabilir ama ‘ast-üst tanımaz’ tavırlarıyla yarın duvara tosladıklarında bunun hesabı kimden sorulacak?..

Elbette Hükümet’ten!..

Adamlar başına buyruk hareket edecek ama hesabı Hükümet’ten sorulacak öyle mi?..

Nerede bu yoğurdun bolluğu?..

İşte ‘polis müdürleri’nin görevden alınmasını böyle okumak gerekir... Onlar, yolsuzluk veya rüşvet iddialarını örtbas etmek için değil, devlet iradesine başkaldırıp, başlarına buyruk hareket ettikleri ve de Amir’lerine değil, Abi’lerine danışarak iş gördükleri için görevden alındılar.

Yoksa, soruşturma devam ediyor.

Hiç kimsenin de karıştığı yok!..

Bilmem anlatabildim mi?..”

Beni can kulağı ile dinleyen taksi şoförü, “Tamam anladım” deyince, sordum, “Ne anladın?”

Cevap verdi:

“Devlet, büyük bir aile olduğuna göre, aile bireyleri arasında güven olacak, hiç kimse, diğerine kazık atmayacak... Devlet, madem ki büyük bir ailedir, aile bireyleri anne ve babalarından gizli işler çevirmeyecek... Aksi halde, ne aile kalır ortada, ne de toplum!”

“İyi anlamışsın” dedim;

“Bu operasyon da, böyle bir şey!.. Burada amaç, yolsuzluk veya rüşvet iddialarını ortaya çıkarmak değil, Hükümet’e ve dolayısıyla Türkiye’ye karşı bir kalkışma içine girmektir!..

Haa, bu işin içinde suçlular varsa, elbette onlara da cezası verilmelidir... Ama, asıl hedef Hükümet’tir, Hükümet’in şahsında da Türkiye’dir!”

Bunları konuştuk ve ben “gazete”ye gelince, sohbeti de noktaladık.

GİZLİ KARDİNAL

Oturdum masama başladım düşünmeye... Gerek “şoför”le konuşmamızı, gerek “olan-biteni” değerlendirirken, “Hükümet’e karşı operasyon”un düğmesine kimin bastığını ve “bu operasyona niçin isim konulmadığını” düşünmeye başladım.

Gerçekten de, bir “operasyon” yapıldığında hemen adı konulurdu: “Şafak operasyonu... Gün batımı... Kangal... Sütbeyaz... Duvar... Vesaire.”

İyi de; bu operasyona niye isim konulmadı acaba?.. “Herkesten gizli yapıldığı” için mi?..

Derken, aklıma bir “operasyon adı” geldi... Operasyon, madem ki “gizli” yapılmıştır o halde acaba şöyle denilebilir mi;

“Gizli Kardinal Operasyonu!”

Öyle ya;

Bu operasyonun bir ucu ABD ve İsrail’deki “istihbarat örgütleri”ne dayanıyorsa, bir ucu da Hıristiyan dünyasının kalbi Vatikan’a dayanıyor.

Vatikan’da da, “Gizli Müslüman Kardinaller” olduğu gibi, “Müslüman Kisveli Gizli Hıristiyanlar” da bulunduğu, öteden beri söylenir... Merhum Aytunç Altındal bu işlerle çok ilgilenmişti...

İşte buradan hareketle, diyorum ki;

Operasyonun adı,

“Gizli Kardinal Operasyonu” olsun!..

Gerçi, sosyal medyada; “En Son Babalar Duyar... Babam ve Oğlum” gibi bazı “isim önerileri” var ama, bence işin “uluslararası boyut”unu da dikkate alarak, “daha küresel bir isim” verilmeli diye düşünüyor ve önerimi tekrarlıyorum;

“Gizli Kardinal Operasyonu!”

Bu ismi teklif etmemin bir sebebi de, operasyonun hedefinde; “İmam-Hatip”lere, “üniversite”lere ve “kız yurtları”na yardım edenlerin de bulunması!..

Sen, “İmam-Hatiplerin, üniversitelerin ve kız yurtları”nın inşasında gayreti bulunanları içeri alırsan ve buradan hareketle “daha yukarılara” gitmek istersen, hele hele bu “hırs” ve “inat”la, insanların “çocuk”larının, “karıları”nın, “kız”larının “kaset, CD ve fotoğraf”larını servis etmek gibi “alçakça” yöntemlere başvurursan, yani “İslâmi değer”lerin hepsini paspas gibi çiğnersen, sorarım o zaman; “Bu, ne biçim Müslümanlık?”

Bir “Müslüman” bunları yapamaz...

“Odasında duş yapan kadınlar”ı gizli kamerayla görüntüleyip, “servis” edemez... Sen, bunları yaptığına ve yapmaya hazırlandığına göre; bu “kirli tezgâh”ı kuranlar, “Müslüman” olamazlar!..

Hakan Albayrak öyle diyor ya;

İntikam öyle köreltti ki gözlerini, belki kendilerince çok dindar oldukları ve hatta Dîn’e adandıkları halde, pornoculuğa bile soyundular. Kardeşlerinin avret mahallerini görmek ve görüntülemek için pusuya yattılar veya başkalarını para karşılığı pusuya yatırdılar veya böyle bir sektör var da o sektörden ‘istifade’ etme yoluna gittiler.

Günah avcılığına çıktılar arsızca.

Çekilen porno videolarını ellerini ovuşturarak seyrettiler manyakça.

Öyle bir gönül rahatlığı içinde görünüyorlar ki, bu alçakça ‘başarı’larından sonra şükür namazı da kılmış olabilirler diye korkuyorum.

Düzenlenen o operasyonlarla son günlerde piyasaya sürülen porno kasetlerin birbirini tamamladığını görmemek için kör olmak lazım. Bunu göre göre ‘Önce yolsuzluk’ demek için de, menfi manada çok saf olmak lazım.”

Dedim ya;

Bunlar “Müslüman” olamazlar.

Olsalar, olsalar;

“Türkiye ve Müslüman düşmanı” birer “Hıristiyan” ya da “Yahudi” olabilirler!..

İşte onun içindir ki;

“Vatikan’daki rütbelerin en büyüğü” ile taltif edilmeliler diye düşünüyor ve önerimi tekrarlıyorum;

Operasyonun adı,

“Gizli Kardinal” olsun!..

En uygun isim bu!..

****************************************************

 

 

 

Atş olmayan yerden duman tütmez!

 

l Çoğunluğunu “Amerikalı Yahudiler”in oluşturduğu “Neocon”lar diyorlarmış ki; “Dünyanın 3 liderden kurtulması gerekir... 1- Barack Obama’dan, 2- Vladimir Putin’den, 3- Tayyip Erdoğan’dan!..”

Acaba niye?..

l Sosyal medyada, Fethullah Hocaefendi’nin kasede alınmış konuşmasından bir bölüm dolaşıyor... Hocaefendi, o konuşmasında diyor ki; “Gerekirse hakim ve savcıları satın alacaksınız... Yapamıyorsanız avukat da kiralayacaksınız, hakim de kiralayacaksınız!”

Hocaefendi, acaba “hangi hedefe” ulaşmak istiyor?.. Amaca Hizmet edenler, “satın alınmışlar”dan mıdır, yoksa “kiralananlar”dan mı?..

l Gülen Grubu’nun “İstanbul İmamı” denilen birinden söz ediliyor... İsmi A.K. midir, M.K. midir, anlayamadım... Bu zat, “CHP ile koalisyon görüşmeleri”ni yürütüyormuş... Anlaşma sağlanmış olmalı ki, “abla”lar, ev sohbetlerinde “Oyumuz Sarıgül’e” demeye başlamış...

Söylentiler doğru mu acaba?..

Doğru olmalı... Yoksa; “Ateş olmayan yerden duman tütmez.”

yeniakit

 

Bu yazı toplam 1636 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar