Hasan Karakaya
Son saldırılar, “Hoca-Loca Plânı”nı işaret ediyor!
Geçen haftanın en önemli olayı, şüphesiz ki; 31 Mart günü Çağlayan Adliyesi’nin “DHKP-C’li teröristler” tarafından basılması, “avukat cüppesi”ve “sahte kimlik”lerle 6. kata çıkıp, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı önce“rehin” alıp, 8 saat sonra da “5 kurşun”la “şehit” etmesi olayıydı...
Türkiye kamuoyu, bu olayı günlerce konuştu, hâlâ konuşmaya devam ediyor...
Tabiî, geçen hafta meydana gelen tek olay, “Savcı’nın şehit edilmesi”olayı değildi... Aynı gün, Türkiye’nin 80 vilayetinde “elektrikler” kesildi, ülke karanlığa gömüldü... Yine aynı gün; İstanbul Emniyet Müdürlüğübinasına, yine “DHKP-C’li bir terörist” olan Elif Sultan Kalsen tarafından“silahlı ve bombalı bir saldırı” düzenlendi ama “teyakkuz”da olan polis, teröristi anında öldürdü!..
HAİN BUNLAR, HAİN!
Türkiye, 31 Mart’tan bu yana, işte bu “3 olay”ı konuşuyor, tartışıyor.
Bu olaylarla ilgili, elbette birçok “yorum” yapıldı, birçok “tesbit”te ve“teşhis”te bulunuldu ama, “en isabetli teşhisi” koyan, yine Akit oldu...
Özellikle “elektrik kesintisi” üzerine, 1 Nisan günkü “ilk baskı”mızda dedik ki;
“Hain bunlar, hain!”
Peki, kimlere “hain” diyorduk?..
Adresi de vermiştik:
“Elektrik kesintilerinin arkasından da Paralel Örgüt çıktı!”
Ayrıntı da vermiştik:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti zorda bırakmak için her türlü hain planı devreye sokan Paralel örgütün, Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisinde de parmağı olduğu, kesintilerin yıllardır TEİAŞ’ta kadrolaşan Paralel şebeke tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi.”
Dahası;
“2009-2011 yılları arasında Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’de çalışan İzzet Diken’in açıklamalarına da yer vermiş ve onun; “Bu kesinti normal değil. Çünkü Türkiye’nin elektrik dağıtımının can damarı olan sistemin şu an paralel yapının elinde olduğunu biliyorum. Bu kesinti kaos amaçlı, paralel bir sabotajdır” sözlerini aktarmıştık!..
İzzet Diken; “17-25 Aralık komplosunun TEİAŞ lojmanlarında hazırlandığını, Cumhurbaşkanı ve hükümete yönelik birçok küfre şahit olduğunu, çeşitli yolsuzlukları fark ettiğini ve bunları Bakanlığa iletmek için harekete geçtiğini” söylüyor ve ekliyordu: “Şikâyetlerim bakanlık yerine paralel yöneticilere iletildi ve işten atıldım.”
“ZAMANLAMA”YA DİKKAT!
Gerek “haber”lerimizde, gerek “yorum”larımızda; “Elektrik kesintileri, Savcı’nın katledilmesi ve Emniyet’e saldırı” olaylarının, “birbirinden bağımsız olamayacağını” gündeme getirdik, “zamanlama”ya dikkat çektik!..
Malûm;
30 Mart Pazartesi günkü Yeni Şafak’ta “Fetullah Gülen’in masonluk belgeleri” yayınlandı... 25 Mart 1975 tarihli belgede, “Gülen’in Masonluğa sadakati”ni gösteren ifadeler ve “yemin”i yer alıyordu!..
17 Temmuz 1969 tarihli belgede ise; “Fetullah Gülen’in taltif madalyası ile ödüllendirilmesine oy birliği ile karar verildiği” görülüyordu...
Daha bir sürü belge!
Hepsi de;
“Filigranlı ve orijinal belge!”
Yeni Şafak, 30 Mart Pazartesi günü tam sayfa olarak verdiği haberde,“Fetullah Gülen’in KARANLIK Dünyası”nı deşifre ediyordu... Bu haber, Türkiye’nin gündemine, adeta “bomba” gibi düşüyordu!..
“31 Mart Salı günü sabahı”nda ise;
Dikkatleri, “Gülen’in karanlık dünyası”ndan başka yönlere çekmek isteyen birileri, “elektrik”leri kesiyor ve saat 10.36’da “Türkiye’yi karanlığa gömüyordu!”
Yine aynı gün, saat 11.00-12.00 arası... Bu defa da, “DHKP-C’li teröristler”, gösterdikleri “sahte kimlik”ler ve “avukat cüppeleri” ileÇağlayan Adliyesi’ne giriyorlar ve 6. kattaki Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın odasına çıkıp; önce “rehin” alıyorlar, daha sonra ise “şehit” ediyorlardı!.. Ve arkasından Emniyet binasına saldırı!..
Hele söyleyin;
Bütün bu olayların “birbirinden bağımsız olduğu” düşünülebilir mi?..
HOCA-LOCA İŞİ!
Sadece şunu soralım:
“Fetullah Gülen’in masonluğu”nu konuşması gereken Türkiye, şu anda“saldırıların ayrıntıları”nı konuşmuyor mu?..
Lütfen dikkat;
“Fetullah Gülen’in Mason Locası’na üyeliği ve orada nasıl bağlılık yemini ettiği, Loca tarafından taltif madalyası ile nasıl ödüllendirildiği” konuları hiç konuşulmuyor!..
Oysa, bu “belge”ler;
Fetullah Gülen başta olmak üzere, birçok insanın “nasıl yetiştirildiğini, devletin içine birer Truva Atı olarak nasıl yerleştirildiğini ve görev verildiğinde nasıl devreye girdiğini” gösteren, çok önemli bir“deşifre”dir!..
Ama, dedik ya;
“Saldırılar” oldu ve “Gülen’in masonluğu” meselesi güme gitti!..
Her nedense; bu saldırıların; birer “Hoca-Loca işi” olduğunu, hiç kimse konuşmuyor!.. Dolayısıyla; Paralel İhanet Çetesi de, bir taşla iki kuş birden vurmuş oluyor!..
Hem “masonluk belgeleri”ni tartışma gündeminden çıkartmış, hem de“Gezi’deki Paralelci polislerin rolü ve vukuatları”nı örtbas etmeyi başarmışlardır!..
Savcı Mehmet Selim Kiraz ki;
“Gezi kalkışması”nı, “Berkin Elvan Cinayeti”ni ve “Kabataş’taki iğrenç saldırı” olayını “çözmek” üzereydi!.. Artık, sona yaklaşmıştı!..
“Kameraları kırarak ya da görüntüleri silerek”, gerek Gezi’nin, gerek“Berkin Elvan Cinayeti”nin ve gerekse “Kabataş’taki iğrenç saldırı”nın“üzerini örttüklerini” sananlar, “Savcı’nın sona yaklaştığını” öğrenince,“eyvah” dediler; “pisliklerimiz, ihanetimiz ve cinayetlerimiz deşifre olacak!”
O halde;
“Kaldır ortadan!”
Kaldırdılar, katlettiler Savcı’yı!..
Olayın özü ve özeti budur!..
ORADA KENDİLERİ OLSAYDI!
Ne var ki, “ayrıntıları” da atlamamak gerekir... “Savcı’nın katledilmesi”olayı sonrasında, birçok “maske” indi ve nice “iğrenç çehre” ortaya çıktı!..
En başta, “medyadaki iğrenç zihniyet”, bir defa daha gözler önüne serildi... Görüldü ki; “Benim teröristim iyidir, seninki tu kaka” kafası, hâlâ yaşamaktadır!.. O kadar yaşamaktadır ki; teröristlere “terörist” bile diyememişlerdir!..
O kadar yaşamaktadır ki;
“Savcının rehin alındığı, ağzının kapatılıp, başına silah dayandığı”görüntüleri bile, çarşaf çarşaf yayınlayıp, resmen ve alenen “terör propagandası” yapmışlar, DHKP-C’nin kanlı eylemine “yardım ve yataklık”etmişlerdir!..
Kafaları, o kadar “hastalıklı” ki; “Eylemciler DHKP-C’li olunca öldürüyorsunuz, ama onlar IŞİD’ci terörist olsaydı başlarını okşardınız”şeklinde “tiwit”ler bile atabilmişler ve neredeyse, “DHKP-C terörü”nü kutsamışlardır!..
Özellikle “Aydın Doğan Medyası”nın sergilediği bu sorumsuzluğa en güzel cevabı, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan verdi ve dedi ki;
“Operasyon görüntüleriyle işin gidişatını sekteye uğratacak yayın yapmak sorumsuzluktur... Kendi babası olsa, kendi kardeşi olsa onu yayınlarlar mıydı?.. Bu, insanı küçültücü, onurunu zedeleyici bir şeydir. Böyle bir sorumsuzluk olur mu?”
Sahi, “Savcı”nın oturduğu koltukta; kesinlikle istemeyiz ama; meselâAydın Doğan veya Rahmi Koç oturuyor, ağızları kapatılmış, başlarına da“silah” dayanmış olsaydı; Aydın Doğan medyası bu görüntüleri yayınlar mıydı?..
Soru çok basit;
“Yayınlarlar mıydı?”
“Yayınlardık” derlerse, mesele yok!.. Ama eğer, “yayınlamazdık” derlerse, yaptıkları yayın, resmen “teröre yardım ve yataklık”tır!..
SORMAK BİLE ABES!
“Meslek taassubu” ile hareket edip, “Adliye’ye girerken aranmayı”reddeden, “X-Ray” cihazlarından geçmeye karşı çıkan “avukat”lara, özellikle Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na söyleyecek bir söz bulamıyoruz!.. Dolayısıyla; “Adliyelerde X-Ray cihazından geçmeyi redediyorsunuz da, gittiğiniz AVM’lerde X-Ray’den geçmeye niye karşı çıkmıyorsunuz?” sorusunu sormak da, son derece abes!..
Ve yine;
“Tam Berkin Elvan cinayetini çözmek üzereyken” katledilen Savcı’yı kimin katlettiğini sormak da abes!..
DHKP-C, “taşeron bir örgüt” olduğuna göre; “ihale”yi kimden almışsa, mutlaka “onun hesabına” işlemiştir bu cinayeti!..
Hemen herkes, “Almanya” üzerinde duruyor!.. “Kuvvetle muhtemel”dir ki,“cinayet ihalesi”ni veren ülke Almanya’dır!.. Ne var ki; Almanya, hemen her zaman olduğu gibi, bu cinayette de, yine “mafsal” kullanmıştır!..
Malûm, Deniz Feneri Derneği’ne yönelik operasyonda, “CHP’yi ve Paralel Yapı”yı kullanmışlardı... “Savcı’nın katledilmesi” olayında da, büyük bir ihtimalle, “mafsal” olarak “Paralel Yapı”yı kullanmış, onlar da “tetikçilik”görevini terör örgütüne vermişlerdir!..
YİNE PARALEL ÇIKACAK!
Malûm, Paralel’in “Gezi kalkışmasındaki rolü” yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı...
Sadece “Gezi”deki rolleri değil, “sınav soruları”nı nasıl çaldıkları ve“devlete nasıl çöreklendikleri” de gün gün ortaya çıkıyor!..
“2010 KPSS’deki hırsızlıkları” bütün boyutlarıyla ortaya çıktı... Ama şimdi, Emniyet; “Askerî okullar, polis okulları ve Adalet Bakanlığı sınavları”başta olmak üzere, “Son 5 yılda yapılan bütün sınavları” mercek altına aldı!..
Öyle sanıyoruz ki; “sınavlardaki hırsızlıklar”ı kimin plânladığı tek tek ortaya çıkarılacak... Ve yine, sanıyoruz ki; tıpkı sınav hazırlıkları gibi;
“Taksim’de çadırları yakıp, Gezi’nin fitilini ateşleyenler” ile o dönemde işlenen “cinayet”ler de ortaya çıkarılacaktır!..
Karşımıza, yine “Paralel İhanet Çetesi” çıkarsa, hiç şaşmayalım!..
Dedik ya;
“Hain bunlar, hain!”
Selâm ve saygılarımızla..
yeniakit