Ahmet Taşgetiren
Soylu kimi ikna etti?
Bahçeli’den sonra Perinçek ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan, -Hedef Türkiye- diyerek Soylu’nun arkasında olduklarını açıkladılar,
Peki acaba Soylu memleketi de ikna etmiş etmiş midir? Herkes “İşte Türkiye’nin ideal İçişleri Bakanı” demiş midir? “Sorulan her soruya cevap verdi, bütün karanlıklar aydınlandı, kahrolsun suç örgütü lideri, demiş midir? Adam -yalın kılıç mücadele ettiği için- hedef haline getiriliyor, bu işin içinde PKK var, FETÖ var, DEAŞ var, Amerika var, Birleşik Arap Emirlikleri var, daha bilmem koca bir dünya var. Tehdit aslında Soylu’ya değil Türkiye’ye… Soylu canını dişine takıp Türkiye’yi savunuyor” demiş midir bütün memleket ahalisi?
Soylu’nun devlet tv’sinden sonra böyle bir kanala çıkması “Ben her kanalda herkesin sorusunu cevaplarım” gibi bir meydan okuma niteliği taşıyor, evet. Programdan sonra anlaşılıyor ki bu özgüvende, “Ben programı istediğim gibi yönetirim, istediğim sorulara cevap verir, istemediğime vermem, gazeteciler de klasik devlet adamı - gazeteci ilişkisi gereği kuzu kuzu dinlerler, böylece zevahir kurtulur” yaklaşımı etkili olmuş gözüküyor. Öyle oldu çünkü, gazeteciler, bağışlasınlar beni, inisiyatifi Bakan’a kaptırdılar, eminim şimdi kendi kendilerine nasıl yaptık bunu diye hayıflanıyorlardır, ve program tamamlandı. Herkes “bu program bazı günler gece saat 00.02’ye kadar sürüyordu neden 24.00 te kesildi?” diye isyan ettiğine göre tatmin edilmemiş bir Türkiye manzarası var ortada. Gazeteciler bu duyguyu hissetmiyor olabilirler mi? Bu durumda “meydan okuma”nın aslında geride enkaz bırakması durumu ile sonuçlandığı gerçeği ortaya çıkmıyor mu?
Soru sormak için ekrana davet edilen gazeteciler her şeyi sordukları ve istedikleri cevabı aldıkları inancını yaşıyorlar mı? Yoksa oradan ağızlarında buruk bir tat ile mi ayrıldılar?
Nasıl Beştepe bu tv hamlesinin neresinde durdu başında? Devlet televizyonundan sonra -tarafsız- bir tv kanalında, sorularını özgürce soracak bir gazeteci topluluğunun huzuruna çıkması oradan mı istendi? Şimdi maksat hasıl oldu mu? Erdoğan’ın destek açıklaması neden Bahçeli ve Perinçek’ten sonra geldi? Beştepe’de Soylu ile ilgili bir maliyet hesabı yapılmakta mıdır? Ortaya saçılan iddialar hakkında diyelim Soylu’dan başka kanalların da bilgisine başvurulmakta mıdır?
Halkın bu videolara ilgisi Beştepe’den nasıl okunmaktadır? Mesela Soylu’ya yönelik bu üçlü güven açıklamasının ardından resmi tanımlamayla -suç örgütü lideri-nin bir sonraki kaseti yayınlandıktan on dakika sonra 100 bin kişi tarafından seyredilmeyecek midir? Bir gün sonra seyredilme sayısı bilmem kaç on milyona ulaşmayacak mıdır? İnsanlar bu videolara neden bu kadar ilgi göstermektedir, seyrettikten sonra iddiaları çöpe mi atmakta, yoksa acil bir cevap arayışı içine mi girmektedirler?
İnsanlar zinhar inanmayacaklar mıdır, Dubai’den gelen sese? Ortada acayip bir -güven problemi- yok mudur?
Türkiye’ye Dubai’den operasyon çekildiği ve bu yüzden “beka sorunu yaşadığımız iddiası” “dünyaya meydan okuyan güçlü Türkiye” imajı ile bağdaşıyor mu? Türkiye’nin Dubai’den operasyon çekilen bir ülke haline gelmiş olması nasıl bir itibar göstergesidir?
Soylu’nun eylemi, ve ona sağlanan destekler, Türkiye manzarasını güllük gülistanlık hale getirmiş oldu mu? Hukuk devleti özelliğimiz pekişti mi bu kollektif duruş ile? Artık memlekete harıl harıl kaynak akışı gerçekleşir mi?
Neden Cumhurbaşkanı konuşuncaya kadar Ak Parti cenahından mesela Devlet Bahçeli’nin üslubuna benzer bir Soylu savunması sergilenmedi? Yoksa Soylu vakası Ak Parti dünyası için de taşınmaz bir yük olarak mı görülüyor artık?
Yoksa Soylu’nun “mahrem bilgilerim var” söylemi en çok parti içine yönelik bir hamle niteliği mi taşıyor? Tam da burada, iktidarın 17-25 Aralık söylemine zıt olarak “eski içişleri bakanının oğlunun para sayma makinası” işinin seslendirilmesi ne anlama geliyor?
Soylu’nun daha programın hemen başında Davutoğlu ve Babacan hakkında öne sürdüğü iddialar, bu konunun Beştepe’de alıcı bulacağı inancından kaynaklanan bir pey akçesi midir?
Uzun yıllar -iltisaklı- eylemler içinde bulunulan bir suç örgütü lideri ile savaş veriyor gözükürken diğer bir suç örgütü liderinin iktidar ortağının lideri ile dava arkadaşı rolünde arzı endam etmesinin, Türkiye manzarasına yansımadığı mı düşünülmektedir?
Dubai’den gelen ses, -dönüş bileti işi gerçekleşse-, şu olsa bu olsa ve bir şekilde sussa, her şey güllük gülistanlık olacak mıdır? Geçmiş zamanlar, 90’lar, faili meçhul cinayetler, uyuşturucu baronları, Susurluk…. vs geldi oturdu memleketin gündemine. Bugün düne bağlandı çoktan. Bütün bunlar Sedat Peker sussa keenlem yekün – olmamış gibi mi olacak?
ÇOK VAHİM: “…. gelin hanıma, memleketim Rize’de gayet güzel bir ders veriliyor….. Bu daha bir. Daha neler olacak neler, daha dur bakalım. Bunlar iyi günler. “ Bunlar Cumhurbaşkanının sözleri. Burası Türkiye. İnsanlar canlarını kime emanet edecekler?