STV Oyuncusundan Flaş İtiraflar...
Son olarak ‘Hıyanet Sarmalı’ dizilerinde rol aldım… Burada ordu içinde ihtiraslı bir generali oynattılar bana" diyen Başar'ın sözleri şöyle:
Son olarak ‘Hıyanet Sarmalı’ dizilerinde rol aldım… Burada ordu içinde ihtiraslı bir generali oynattılar bana" diyen Başar'ın sözleri şöyle:
FETÖ’nün dizileri manipülatif kurguları yüzünden gündemden düşmüyordu. Senaryolar size nasıl geliyordu?
‘Mavi Rüya’ ve ‘Yeşeren Düşler’de anormal bir şey görmedim ama, ‘Kollama’ ve ‘Hıyanet Sarmalı’nda gariplikler oluyordu. ‘Kollama’ dizisinde ‘İsimsiz Kahramanlar’ diye bir teşkilat vardı. Burada bu teşkilatın kurucusu Sabit karakterini oynattılar bana. Senaryolar günlük yazılıyordu, oynarken farkında olmuyorduk. 60 kişi sete çıkıyoruz parça parça A4 kâğıtlarında senaryolar geliyordu. Bir yerden sonra tıkanıyorduk. Bir iki telefon görüşmesinin ardından senaryonun yenisi geliyordu. Meğer bir denetim kurulu varmış. O kurulun onayından sonra senaryo geliyordu.
DİZİDEKİ HER KARAKTERİN GERÇEK HAYATTA KARŞILIĞI VARDI!
Bunlar meslekte sıradan olaylar değildi yani?
Neden itiraz ettiniz?Normalde yapımcının senaryoyu denetlemesinden daha doğal bir şey yok. Kurum olarak 10-12 kişi var. Ama hepsinin senaryo üzerinde söz söyleme hakkı varsa bu sıkıntılı bir durum. Örneğin Ergenekon ve Balyoz operasyonları daha gündeme gelmemişken dizinin senaryosunda ‘Erkenkondu’ örgütü işleniyor, dahası sonradan gerçekleşen operasyonların hepsi dizinin senaryosunda yazılı. Yani dizideki her karakterin gerçek hayatta bir karşılığı vardı. Bir tek ben ‘İsimsiz Kahramanlar’ teşkilatının kurucusu olarak Sabit karakterinin kim olduğunu bilmiyorum. Sordum, “Kim bu Sabit” diye? Sabit, derin devlete çalışıyor ama MİT’ten mi, polis teşkilatından mı, istihbarattan mı, belli değil. Senaryo geldi baktım askerin cami bombalaması gibi birçok detay var. İlginç olanı Balyoz operasyonu hiç gündeme gelmemişti. Ne gazetelerde böyle bir haber vardı ne de yer altından çıkmış bir silah. Fakat bizim dizide bunlar yer almaya başladı. Ben itiraz ettim, bu repliklerde oynamam dedim.
Balyoz ve cami bombalama repliklerinde askeri küçük düşürücü şeyler vardı. Yönetmene bu sahneyi çekmeyeceğimi söyledim. Yunus Aylıdere’ye söylediler. Aylıdere Hidayet Karaca’yı, o da Pensilvanya’yı aradı sanırım. Sonra telefon geldi “Ali Başar o kısmı biraz yumuşak oynasın” dediler.
Peki, çekinceniz neydi?
Oyuncu olmadan önce 15 yaşında Ankara polis kolejlerine girmek için imtihana girdim. Sanatçı olmasaydım polis olacaktım. Aile olarak vatana, millete, bayrağa ve askere bağlıyız.
OYUNCULARI PENSİLYANYA’YA GÖTÜRDÜLER
Bu çıkışlarınıza nasıl tepki veriyorlardı?
“Bilmediğiniz bazı durumlar var” diyorlardı. Balyoz ile olan kısmını ben söyledim ama cami bombalama kısmını rol arkadaşım canlandırdı. Zaten alt kadrolarım Amerika’ya Fetullah Gülen’in yanına da gittiler. Kısa bir süre sonra Balyoz operasyonu patladı…
Ne hissettiniz?…
O kadar rezil bir durumda hissettim ki, yani bana oyuncu değil kuklaymışım gibi hissettirdiler. Bizim işimiz oyunculuk ama bunlar bizi bir şeye alet ettiler. Çok büyük bir kurumdu, aklıma öyle bir şey gelmiyordu. İşadamları, büyük adamlar neden bir diziyle uğraşsınlar diyordum. Ancak 15 Temmuz’dan sonra allak bullak oldum. İlk rahatsızlığım Mavi Marmara’da başladı. “Otoriteyi dinlemek lazım” dediklerinde çok rahatsız oldum. 17-25’te bu yapıdan işkillenmiştim.
Setin arka tarafında ne konuşuluyordu?
O dönem STV içinde herkes sessizdi. Sanki onlara “Susun” demişlerdi.
BİZE 15 TEMMUZ’UN PROVASINI OYNATTILAR
Dizilerlerle yapacakları operasyonlar için algı oluşturuyorlardı yani?
Aynen. ‘Hıyanet Sarmalı’nda bana generali oynattılar. İyi oynadığımı zannediyordum bir baktım ki 15 Temmuz’un provasını yaptırmışlar bize. Adam hırslı, istekleri doğrultusunda kendi amacına hizmet etmeyen her şeyi bertaraf eden bir karakterdi. Biz bu karakteri 15 Temmuz’daki generallerde gördük. Dizilerin o bölümlerini izleseniz bana hak verirsiniz. Bana dizide askeriyenin içini yaktırdılar. Kurşun sıktırdılar. Askerlerin birbiriyle çatışması var dizinin içinde. 15 Temmuz’dan sonra ‘Eyvah! Bunlar bizi neye alet etmişler’ diye hayıflandım. Hayranlarımdan ve halkımdan bunlara alet olduğumuz için çok özür dilerim. Biz bunların bu niyetini o dönem bilemiyorduk. 17-25 Aralık sürecinde Ankara’daydım. O süreçten sonra çalışmadım.
GÜLEN BENİ YANINA ÇAĞIRDI
-Hidayet Karaca ile birkaç kere görüşmelerimiz oldu. Karaca, “Sen gelecekte, bizim için çok önemlisin” diyordu. Ben de zannediyorum ki çok büyük filimler çekeceğiz de Hollywood’a gideceğiz, Oscar alacağız falan filan… Derdim buydu ama onların hesabı başkaymış.
Pensilvanya’ya hiç gittiniz mi?
Bosna gezisine gittik. Okullarla alakalı ziyaretler yapıyorlardı. Önce bir hoşunuza gidiyor ‘bakın dünyanın birçok yerinde okullar’ diyorsunuz. Fikir olarak çok hoş acaba bir tuğla da ben koyayım mı diye düşünüyorsunuz. Orada insanları bu hesapların içine sokuyorlar. İyi niyetle temiz duygularla inşa ettiğiniz duyguları paramparça ediyorlar. Rıdvan Kızıltepe yanıma geldi, “Hoca efendi sizi görmek için yanına çağırıyor” dedi. Ben de “Dizilerde beni görüyor dini bilgim onunla yan yana oturmaya yetmez. Bosna’ya zaten zor geldim ağabey yeter ben başka yere gitmek istemiyorum” dedim. ‘Mavi Rüya’nın çekimleri sırasında da çağırdılar beni… Yine gitmeyeceğimi söyledim. Niye gelmediğimi sordular “Zamanım yok, gerek yok” dedim. Bir kere uçak bileti aldılar gitmedim bensiz uçtular…
İSTEMEDİĞİM HALDE HAFTALIĞIMDAN KURBAN PARASI KESTİLER
Ne zamana kadar STV ile çalıştınız?
‘Hıyanet Sarmalı’ndan sonra bitirdim. Bir şeylerin ters gittiğini, yanlış olduğunu düşünüyorsunuz ama adını koyamıyorsunuz. Öyle bir durum vardı. Kendi kendime “Paranoyak mısın” diyordum. İnsanların dinlendiğini 2007’de herkese söyledim. “Aman herkesin özel hayatı var konuşmalarınıza dikkat edin” dedim.
Neden bu kanıya vardınız?
Öyle bir durum vardı… Kanalın belli noktalarında bazı isimler var. Bunlar dolaylı veya dolaysız sizi manipüle etmeye çalışıyorlar. Mesela ‘Mavi Rüya’da oynarken senede iki kez büyük baş kurban kestirdiler bana. İstemediğim halde parasını haftalığımdan kestiler. “Arabistan’da kesiyoruz” dediler ama ne kurban ne de etini gördüm. Bana “Afrikalı iki öğrenci okutuyoruz” dediler. Bunun için senelik 5’er bin TL para aldılar. Hesapta bana hiç görmediğim iki öğrenci okutturdular. Parayı da yine haberim olmadan haftalığımdan kestiler. Ne bir öğrenci getirdiler, ne bir belge…
Hiç sormadınız mı?
Sormaz mıyım? Bunun için kanalın içinde birbirimize girdik.
KADİFE KESEYLE HİMMET İSTEDİLER
Peki, savcılar bilginize başvurdu mu?
Yok, çağıran olmadı gerek görmediler herhalde… Eğer çağırırlarsa da gider seve seve ifade veririm. O yapılanmanın içinde olmadım ama gördüklerimi yaşadıklarımı anlatırım. FETÖ’nün benim oyunculuğumu kullandığını 2012’den sonra anladım, 15 Temmuz’da ise çiviyle kafama çakıldı. “Senaryodaki bilgiler polis istihbarattan geliyor” diyorlardı. Ben de “Adamlar ne kadar güçlü” diyordum. Tabii o dönem hükümetle çatışmalar henüz kamuoyuna yansımamıştı. Ne zaman ki bu gün yüzüne çıktı o an kendinizi çırılçıplak açıkta kalmış hissediyorsunuz.
KENDİNDEN OLMAYANLARI YÜKSEK PARALARLA KULLANIYORLADI
Ekiplere farklı düşüncelerden insanlar serpiştiriyorlardı. Mesela çok ünlü bir sürü oyuncu var hepsi onların kanalından geçti. Onlara çok iyi paralar veriyorlardı. İşi götüren kişi olarak bu sefer kendi kendine soruyorsun ‘Başrol oynuyorum. Adama niye bölüm başı 15 bin, 20 bin lira ödüyorlar’ diyordum. Bize geldi mi, iki liranın üç liranın hesabını yapıyorlardı. Kendilerinden olmayanları kullanmak için çok yüksek paralar ödüyorlardı. Mesela ne işi var Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalışan duayen insanların ‘Şubat Soğuğu’ dizinsinde…