Abdurrahman Dilipak
Şu “aile cinayeti”ne artık bir son versek!
Bakın, bu işten her seviyedeki insan zarar görüyor. Kadın metresi ile yaşıyor, metresinin parasını eski kocası ödüyor. Kadın bir erkeğin başına musallat oluyor, adamın servetini alıp gidiyor. Tersi de oluyor elbette. Kız kardeşinin mirasındaki payını gasbedenden tutun da, evlendiği kadının mihrini ödemeyen, kadının malını kendine sermaye edip sokağa atan, ya da karısına zulmeden erkek yok mu?
Ne numaralar dönüyor? Balkanlardan, Kafkaslardan kadın getiriyorlar. Özellikle de o bölgede yatırımı olan, o bölgelere ihracaat yapan bir işadamını gözlerine kestiriyorlar.
Ya da yüksek lisans yapıyor, ya doktora güya. Türkçe ya biliyor ya da öğreniyor. Ya Müslüman, İslam’ı daha iyi öğrenmek istiyor, ya da açık ama İslam’a ilgi duyuyor. Hikaye böyle başlıyor. İlginç bir hikayesi de var kızcağızın, ama çalışması da gerek. Dindar, Milliyetçi, Solcu, Liberal, fark etmiyor, herkese göre bir hikayeleri var. Kızcağız iş başvurusu yapıyor, onu tezkiye eden birileri de bulunuyor, içeriden-dışarıdan. Hocalar, ya da yurtdışındaki diplomat ya da politikacılar.
İşe başlıyor, her şey yolunda. Kız, patronun hep yanında, gözde, çalışkan.. Kız patronun zaaflarını öğrenip ona göre yaklaşıyor. İcabında damat, oğul, ortaklardan biri, kim uygunsa ona yaklaşıyor. Bir tek beraberlik, ardından kızda bir utanç, agresifleşme.. Nasıl oluyorsa annesi hasta, her gün onu arıyor. Daha sonra hamile kaldığını öğrenince, dönmeye karar veriyor. Gittiği yerde çocuğu doğurunca, kızın avukatından bir mektup. Yanınızda çalışan kıza tecavüz etmişsiniz ve kız doğurmuş. Tabii adamın saç teli, kan örneği bir şekilde alınmış. DNA testinde çocuğun adama ait olduğu anlaşılmış. Avukat dostane çözüm teklif ediyor. Eğer buna yanaşmazsa, konu mahkemeye intikal edecek ve ülkeye girdiği anda gözaltına alınacak ya da o ülkedeki alacak ve yatırımlarına tedbiren el konulacak.
Mafia artık “iyi” çalışıyor. İktisadçısı, Hukukçusu, her şeyi var. İş dünyası, Siyaset ve Bürokrasi Mafyalaşınca “seviye yükseldi” (!).
Üstelik iş mahkemeye intikal ederse, eşiniz-dostunuz da duyacak. Zaten kaybedeceğiniz belli. Türkiye’de 2-3 çocuğunuz varken bir tane daha eklendi. Bunun anlamı şu: Bakmanız gereken ve mirasta pay sahibi bir çocuğunuz daha var. Bir de bir eşiniz daha var. Eğer uzlaşmazsanız, tazminat ödeyecek bir de hapse gireceksiniz. Ülkeye gelmezseniz, zaten mal varlığınıza el konulacak.
Zaten Avukat da anlayışlı biri (!). Kızla beraber yaşamayı teklif ediyor. Olmuş bir kaza, kız aslında patronunu seviyor. O ülkede ona bir ev tutar, o ülkedeki işlerin başına geçirir ve oradaki yatırımın makul bir hissesini kıza devrederseniz, kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. İsterseniz Türkiye’ye de dönebilir, ama o zaman oradaki yatırımınızın başına yine bu tezgahı kuran bir “baba-yiğid”in oturması şartı ile. Mafia ile ortak çalışacaksınız. Belki o oradaki işlerinizin daha hızlı görülmesini de sağlayabilir. Belki o yapı istihbaratla ilişkilidir, bilinmez. Artık arkası çorap söküğü gibi gelebilir.
Milli sermaye bu şekilde yabancıların, Mafyanın eline geçiyor. Yurtdışındaki varlıklarımız da. Yarın bir gün bir şekilde adamın başına bir iş gelirse o yatırımların kimi hesabına tescil edileceğini bilemeyebiliriz. Zaten şimdiden bunların bazıları birilerinin kasasına intikal etmeye başladı bile. Kimileri de Mafia ile masaya oturunca, şirketin hisse senetleri kumar masasında bizimkilerin kasasından çıkıp, başkasının kasasına geçiyor. Hal böyle olunca ister dizini döv, ister oğlunu, ister kızını! Bu örnekte kadına mı acırsın, adama mı. Bu işin suyunu çıkarttık. Kadın da, erkek de, aileler de, çocuklar da bu işten muzdarip.
Vali yardımcısı da var bu konuda gadre uğrayan, profesör de, din görevlisi de.
Bir doçent bir üniversitede, geç vakit koridorda elinde sigara ile giden öğrencisine, “bu ne hal kızım, elde sigara, şu kıyafete bak” diyor, kız gidip rektörlüğe “beni taciz etti” diyor, adamı açığa alıyorlar. Disiplin kurulu olarak atanan 3 muhakkikden ikisi “suçsuz” diyor, başkan taciz var, kızın beyanı esas ve yeterli diyor. Rektör, “sen bana oy vermemiştin, senin hakkında YÖK karar versin” diyor. Çık işin içinden çıkabilirsen. Hoca ile öğrenci arasındaki herhangi bir temas bile “cinsellik” ve “taciz” üzerinden sorgulanmaya başladı ya hu! Babasını “taciz” ile suçlayan kızlar var, hem de aslı astarı olmadan, kendi “hovarda” yaşam tarzına müdahale ettiği için.
Bakın, siyaset üzerinden, yasa, polis, savcı ve yargı marifeti ile bürokrasi yolu da kullanılarak yürütülen bir ifsat hareketi var!
Mafia kötüdür, ama yargı, siyaset, bürokrasi, yerel yönetim, Mafyalaşırsa, bu en kötüsüdür. Mafya bu yolları kısmen kullanır. Diğer şekli ile balığın baştan koktuğu noktaya ulaşılmış demektir. Bazı belediyelerde, siyaset ve bürokrasi ya Mafyalaşmış, ya da adeta, diğer Mafyayı kendi kanatları altına almış, merkeze doğru yürümektedir. Bunu görelim. Bunun sağı-solu, liberali-milliyetçisi yok. Siyaset dejenere olunca Mediayı da satın alıyor, Akademiyi de. Bunlarla mücadele etmek için istihbarat, polis, adliye de kalmıyor. Bu noktada iş metastaz yaparak bünyeyi sarmış demektir.
İşin ilginç yanı, bu işe bulaşmış olanlar için bir süre sonra sağ-sol, milliyetçi, ulusalcı, dindar, ateist fark etmiyor, hepsi KANKA oluyorlar. Ortaklık yapıyorlar. İt iti ısırmıyor netekim! Birinin kuyruğuna basıyorsun, bakıyorsun ses başka yerden çıkıyor. Ama sahnede oynanan tiyatro başka, sloganlar başka.
Tamam ekonomi çok önemli. Adalet hepsinden önemli. Adalet erozyona uğruyor. Aile aynı şekilde hayati öneme sahip. Bilişim konusunda operasyon olarak çok şey yapılıyor ama, Milli Bilgi Merkezi, arama motoru, süper bilgisayar, bunların mirror’leri ve milli güvenlik yazılımımız yok. Ya da çok yetersiz. HW, SW ve bilgi çöplüğüne döndük / dönüyoruz. Ahlaki durum felaket, yolsuzluklar da öyle. Gıda Politikası ve sağlık politikalarında temel yaklaşımlarda ciddi sorunlarımız var.
Hâlâ Serbest finans bölgemiz yok. Blockchain konusunda bir altyapı ve altın karşılığı sanal para, e-para konusunda da ciddi bir ilerleme sağlayamadık.
Bakın, uluslararası sistemin elinin altında, Şeyh de var, fahişe de.. O paralarını yurtdışına kaçıranlar, ya da villaların altında konteynerle döviz ve altın stoklayanlar var ya. Bir gün için birileri onları Kaşıkçı gibi ortadan kaldırıp, o “paracıklar”a el koymaları benim için sürpriz olmaz. Bunlar kim, bilinmiyor değil efendiler!? Sağcınız da, solcunuz da, büyük ihtimalle biliniyor ve izleniyorsunuz. Tezgaha düştüğünüz gün, dostunuz olmadığını da anlayacaksınız. Kazandıklarını kusturacaklar!
Dünya “hintkeneviri”ni tartışıyor, ama bu konu ile ilgilenenler, daha yetkililerden randevu bile alabilmiş değiller.
Amaan, yaz yaz bitmiyor. Dert bir değil ki!
Seçime giderken, Adalet, Aile ve Yolsuzluk konusunda iyileşme sağlayamazsanız, işiniz zor. Hele bir de adaylarınız bu kirli oyunun bir parçası ise, daha da zor. Selâm ve dua ile..