Abdurrahman Dilipak
Süreç devam etmeli
Barış süreci ne silahlı mücadele karşısında bir örgüte verilen bir taviz ve ne de imtiyazdır. Süreç iktidarın Kürtlere atıfeti de değildir.
Süreç, halkların hukuksuzluğa, zulme karşı uzun süren direnişinin sonunda bu milletin ortak kazanımıdır. Milli iradenin, derin devlet ve militarist vesayeti dışında meclis ve hükümeti tayin etmesi sonucu oluşan milli mutabakatın eseridir.
Devlet, halkına hizmet etmek onun malını, canını, inancını, namusunu, aklını ve onancını korumak için vardır. Devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyeti de bu temele dayanır.
Kürt halkının tek meşru temsilcisi BDP ya da PKK değildir.
Kürt halkı kendi içinde, dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıklarına sahip bir halktır.
Bugün PKK, Kürt Kemalizmi diyebileceğimiz bir noktaya savrulmuştur.. Tek partici bir anlayışla hareket etmektedir. Kendi parti, örgüt, liderlik ve ideolojisi dışındaki oluşumları düşman ilan etmektedir.. Bu, adına “Metodik Kemalizm” diyebileceğimiz anlayış maalesef bir çok, siyasi, örgütsel yapıya da sirayet etmiştir. İslamcı bazı gruplar da bu hastalıkla maluldür. Mutlakiyetçi, tek adamcı, tekfirci/dışlayıcı ve suçlayıcı bir anlayış giderek yaygınlaşmaktadır..
Kürt halkı “terörü bitireni bitirirler” anlayışından, “barışı bitireni bitiririz” anlayışına gelmiştir ve bu özgüvene sahiptir..
Gelinen noktada BDP içinde bile görüş birliği olmadığı, Kandil’in başka, Apo’nun başka şeyler söylediği bir yapıya dönüşmüştür. Bir yandan Barzani, öte yandan PYD farklı şeyler söylemektedir.. BDP ve PKK bu anlayışla, başkaları ile hesaplaştıktan sonra kendi içinde mollaları, aşiret reisleri ile hesaplaşmaya girecektir.
Davutoğlu’nun şu tesbiti önemli; “CHP ile HDP’nin Suriye’deki tek kaygısı Esed’i kurtarmak. Çünkü zihniyet aynı zihniyet. Esed Arap Baas’ı, CHP Türk Baas’ı, HDP Kürt Baas’ı “.. Suriye’de Esad işbaşında olsun ki, BDP’liler bu bulanık suda avlanabilsinler.
BDP emrivaki peşinde, macera arıyor. Marka krizler üretmeye çalışıyor..
Kürt halkının tek meşru temsilcisi PKK değil. AK Partili Kürtlerin sayısı BDP’den fazla.. HÜDAPAR da bir Kürt hareketi. Zaza’ları ne yapacaksınız? Barzani’yi ne yapacaksınız.? Bu sınırlar 100 yıl önce yoktu. Bu insanlar akraba topluluklar.. Kürt, Arap, Türk kendi arasında akrabalık ilişkileri olan halklar. Gürcü, Çerkez, Boşnak, Arnavut da öyle.. Şimdi birileri bir takım emrivakilerle krizi kronikleştirmeye çalışıyor. Birileri krizden siyasi rant peşinde, trajedilerle halkların öfkesini kışkırtarak bir yere varmak istiyor.
Geçen gün bizim akiller topluluğundan bir grub bir araya gelerek gelişmeleri müzakere ettik. Yakın plandan bakınca işler pek de iç açıcı değil. Ama bu işin umut verici bir yanı da var.. Geniş halk yığınları kışkırtmalara prim vermiyor.. Hatta provokatörleri dışlıyor..
Bizim, yüzümüzü Hakk’a ve halka dönmemiz gerek. Sonra iktidarla dirsek teması içinde olmamız gerek. Ve son olarak da sadece krizin tüm taraflarını değil, bu kavganın dışında kalan sessiz yığınların sesine kulak vermemiz gerek.
Açılım süreci, tek başına ne Kürtlerle ilgili, ne PKP, ne BDP, ne de Apo ile başlayıp biten bir süreç. Bu süreç silahların gölgesinde hayat bulmadı. Silahlara rağmen sürdürülmeye çalışılıyor. Bu süreç bütün Anadolu halklarının ortak kazanımıdır. Müslümanlar ağır bedeller ödedi. Bu kazanımda sağı ile solu ile, Alevi’si, Sünni’si ile, adalet, barış, özgürlük ya da demokrasi talep eden herkesin payı var..
Bazı insan hakları kuruluşu sahibinin sesi gibi.. Örgüt bildirisi gibi rapor yayınlıyorlar. Hani, şunlar şöyle diyor da, bunlar da böyle diyor. Sen çözümü söyle.. Şunlar şunlara şu konuda haksızlık yaptı, şunlar da şu konuda şunlara haksızlık yaptı de. Belli bir kesimin yanında belli bir kesimi suçlamak için değil, hakikati ortaya çıkartmak için çaba göster.. Sadece müdde-i umumi olmak değil, çözüm önermek zorundasınız.. Bu işler tek başına iktidara bırakılamayacak kadar ciddi işlerdir. Birileri iktidarı arkasına alarak rakibini cezalandırmaya çalışmaktan vazgeçmeli. Bekledikleri olmayınca, iktidarı karşı tarafla işbirliği yapmakla suçlamak da doğru değil..
Batılı çevreciler ve insan hakları örgütleri de bu anlamda kötü örnek.. Bizim kimi sözde STK’lar, başka ülkelerin hükümetlerinin Truva Atı paralel örgütlerle işbirliği yaparak, kendi hükümetine ya da sosyal, kültürel kimliklere sahip kişi ya da topluluklara karşı operasyon timine dönüştürülmeye çalışılıyor.. Siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid etmek ya da yabancı ülkelerin muhibbi olmak bugün için böyle bir şey olsa gerek.
Kuşkusuz doğuda da batıda da dürüst akıllı kişiler ve örgütler vardır.. Selam ve dua ile..
yeniakit