Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Suriye Buhranı’nda gelinen yeni merhale ve yarınlar..

Suriye’de son 7 yıldır yaşanan büyük buhranın Arab dünyasındaki büyük ‘halk patlamaları’nın devamı mahiyetinde geliştiği, dünkü yazıda anlatılmaya çalışıldı. Devam edelim.. 

100 yıl öncelerde, Osmanlı çökertilinceye kadar, 400 yıl birlikte yaşadığımız ‘Bilâd-ı Şâm (Şam beldeleri) diye anılan bugünkü Suriye, İngiltere tarafından bir dostluk nişanesiolarak Fransa’ya bırakılmıştı. 

2. Dünya Savaşı sonunda şeklen de olsa bağımsızlığını kazanmış ve bugünkü resmî sınırlarına kavuşmuş olan Suriye 1959’da Mısır’la birleşerek Birleşik Arab Cumhuriyeti adını almış, ancak bu birlik iki sene sonra dağılmış ve bu ülkede her altı ayda bir askerî darbe yapılır olmuştu. 

***

Haziran-1967’deki ‘6 Gün Savaşı’nda Suriye ordusu da, Mısır ve Ürdün ordularıyla birlikte korkunç bir yenilgi almış, Suriye’nin buğday ambarı vesu kaynağı olan Colan Tepeleriİsrail işgali altına girmişti.- Ki, 51 yıldır hâlâ da kurtarılamadı. Bu durum tabiatiyle içerdeki muhalefeti daha bir güçlendiriyordu. 

1970’de, Hava Kuv. Kom. Gen. Hâfız Esed askerî darbeyle iktidarı ele geçirdi. Hâfız Esed, ülkedeki yüzde 11-12’lik ve Nusayrîlik denilen bir inanç grubuna mensuptu. O, hem Baas Partisi örgütüne, hem de örgütlediği kendi inanç grubuna dayanarak sıkı bir kontrol sistemi kurunca, muhalefet direnişi daha da şiddetlendi ve 1982’deki Hama Qıyâmı ancak onbinlerce insanın katledilmesiyle bastırılabildi. Hâfız Esed, iktidarının 30. Yılında ölünce, yerine oğlu Dr. Beşşâr getirildi. 

***

Beşşar Esed başlangıçta, hele de Erdoğan Türkiyesi’yle çok sıcak ilişkiler geliştirdi. 

Ama, arap ülkelerindeki arka arkaya gelişen büyük protesto dalgaları  Suriye’ye de ulaşınca.. Erdoğan Türkiyesi’nin ona yardımcı olmasına sıcak bakmadı. Nitekim sonraları, Erdoğan’la dost idik,  ama o, İkhwankafalı birisiydi; İkhwan’ın sosyal hayata kazandırılmasını istiyordu.Biz ise bölgede sekularizmin tek bekçisi idik..’ diyecek ve Ürdün sınırındaki Derâa’da 50-60 bin kişilik bir silahsız protesto hareketi gerçekleşince, halkın üzerine bombalar yağdıracaktı. Böylece, Erdoğan’la Beşşar arasındaki ilişkiler koptu. 

Çok güçlü sayılan bir çok arab rejimi arka arkaya devrilince Beşşâr’ın ve Baas rejiminin de sonunun geldiği sanıldı. Ama, İran devreye girdi. İç savaşta milyonlar kaçtı ülkeden ve sadece Türkiye’ye sığınanlar 3,5 milyon idi. 

Nitekim, sonraları, İran makamları, ‘Biz olmasaydık, Beşşâr iki gün dayanamazdı..’diyeceklerdi.  Amma, İran gücünün yetmediğini görünce, Suriye’ye müdahale etmesi için Putin’i iknâ etti. Ve,  Rusya son 4 senedir var gücüyle devrede.. Gerçekte Suriye’yi yöneten Rusya, şimdi.. 

***

Bu kez de, Irak ve Suriye’deki buhrandan IŞİD (veya DEAŞ-Irak -Şâm İslâm Devleti) örgütü Irak ve Suriye’de büyük şehirleri ve bölgeleri kontrolü altına alıp, Hılâfet ilân ettiğini açıklayınca, Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri devreye girdi. Obama, ’21. asırda İslam Devleti’nin asla kabul edilemiyeceğini’ söylerken, B. Amerika ayrıca DEAŞ’a karşı savaşacakları gerekçesiyle PKK/YPG’yi güçlendirdi. Bu ise, Türkiye’ye yönelik bir büyük tehdit idi. 

Başkan Erdoğan, aylardır, bu duruma seyirci kalınamayacağını ısrarla ilân ederken, Trump Amerikası Türkiye için bıçağın kemiğe dayandığını görünce, ‘DEAŞ’ı yendik! Bundan sonra Suriye için biraz da başkaları savaşsın!’ diyerek sahneden çekildi. 

Bu, USA emperyalizminin ‘Küçük savaşlarla büyük zaferler elde etmek’ taktiğinin bir yeni örneği.. Şimdi, yeni entrikalar hazırlıyorlar. Fransa’nın ünlü ‘Le Monde’ gazetesi,ise, B. Amerika’nın  Suriye'den çekilme kararını yorumlarken, ‘USA Başkanı, muhtemelen Erdoğan'ın baskılarına yenik düştü’  ifadelerini kullandı. Ve, Trump, DEAŞ’la savaşın Türkiye tarafından yerine getirilebileceğini açıklıyor. 

Görelim, gecenin karanlığından neler doğacak.. 

 

Bu yazı toplam 700 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar