Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Suriye’de kazananlar, kaybedenler

Türkiye memnun, çünkü 30 km güvenli bölge talebi gerçekleşti ve PKK’nın bölgedeki uzantısı olan PYD kısmen de olsa bu bölgeden geri çekilmek zorunda kaldı. Doğudaki PYD unsurları da geri çekildi ve oraya rejim kuvvetleri yerleştirildi.

Türkiye memnun çünkü sınır güvenliği bir ölçüde güvenliğe alındı. Yine aynı şekilde, Türkiye kendi kontrolünde 30.000 kişiden oluşan, Suriye’nin geleceğinde önemli bir konumda olacak, müttefik bir orduya da sahip artık Suriye’de.

Evet Türkiye memnun, çünkü ABD ve İsrail hayallerini gerçekleştiremedi. Ne “Arap NATO”su kurulabildi ve ne de “Yüzyılın projesi” gerçek oldu!

Suriye memnun, çünkü fiilen bölünmüş durumdaki ülkede rejim daha geniş bir bölgeyi kontrol etmeye başladı. Zayıflatılmış bir DAEŞ ve geri çekilmiş kontrol altında bir PYD var. Türkiye ile ise Rusya ve İran üzerinden bir temas noktası sağlanmış durumda.

Rusya memnun, çünki artık sadece rejimle anlaşmalı bir ülke değil, Suriye’nin geleceğinde masada olacak olan bir ülke var. ABD’nin başarılı olamadığı bir toprakta rol üstleniyor. Tartus ve kendi üslerine hapsolmuş bir Suriye değil, garantör ülke olarak Fransa ve Sycos-Picot anlaşmasında taraf olan İngiltere’den ve bu ülkelerin işgalindeki Almanya’dan bölgede daha aktif bir Rusya var.

İran memnun, çünkü orada ABD ile birlikte PYD geri çekilmiş durumda. Kürt koridoru başarısız oldu, Şii koridoru için onlara göre bir fırsat doğdu. Bu anlamda Esed’in kontrolündeki bölge genişledi ve DAEŞ etkisiz hale geldi.

ABD memnun, çünkü artık ABD askerini daha fazla geri çekebilecek. Sıcak çatışma bölgesinden geri çekilerek, bölgede hayati anlamda ehemmiyetli, kilit role sahip petrol bölgelerini ve diğer stratejik koridorları ABD adına koruyacak, SDG ile kamufle edilen PYD diye, 30.000 kişilik bir ordusu var. Kendi eğitiyor, kendi donatıyor. Bölgede oluşturduğu “Haçlı ordusu / Chiristianity Army”nin parası ile beslenen eğitilip donatılan, askeri ya da gönüllüsü gibi askeri güç. Onları TSK’nın elinden kurtardı. Zaten temel politikaları ABD askerleri, Pentagon belirliyor. Hatta yeni komutanını da onlar tayin ettiler. PKK tasfiye edilirken, ABD son on yılda 30 bin gerilla imal etti her yaştan! PYD Eylül 2003’de kurulmuştu aslında. SDG içindeki diğer unsurlarla birlikte bir ara 65.000 silahlı kişiden söz ediliyordu. Şimdi eğitilmiş, donatılmış bunun yarısı civarında bir birlikleri var. Kalanların kimisi bırakıp gitti, kimi kayıp, kimi çatışmalarda öldü, kimi yaralandı sakat kaldı, kimi teslim oldu. Ama şimdi yine 30.000 civarında bir güç var.

PYD memnun, sırtını ABD’ye, kiliseye, AB ülkelerine, NATO’ya  dayayan, Rusya ve Şam yönetimi, Irak’daki silahlı Kürt grubları ile temas noktaları olan, ABD tarafından eğitilip, donatılan 30.000 kişilik bir orduya sahip bir örgüt var.

İsrail memnun. Çünkü artık dünya gündeminde ve Hristiyan dünyasının desteklediği, kendi oluşumlarını model alan ve kendileri ile stratejik ortak olacak olan, İslam coğrafyasının kalbinde bir “ARAMCO” benzeri bir “KÜRAMCO” ile  petrol bölgelerini ve stratejik bir koridoru kontrol edecek, bölge devletlerini yola getirmek için sopa olarak kullanılacak bir “Kürdistan Projesi” var. Bu koridorla aynı zamanda Türkiye ile Arap coğrafyasının arasına bir barikat da kurulmuş olacak. Altında bir Şii koridor oluşturulmaya çalışılacak. Bu İsrail için bir saadet vesilesidir. Hele de Selahaddin’in çocuklarını, Siyonistlerin ve Haçlıların ordusuna asker yapmak onlar için çok anlamlı bir kazanım olacaktır.

Suudiler, Mısır, Abudabi memnun. Dahlan memnun, Kushner memnun. Çünkü böylece Türk ve İran tehdidine karşı ABD ve İsrail’in gayreti ile bir barikat oluşturulmaya çalışılıyor. Netanyahu sandıktan çıkmayı başaramadı, onun için Trump’ın hayali olan “Yüzyılın projesi” hevesi kursaklarında kaldı. Ama ABD’nin orada PYD askeri gücünün varlığını korumayı başarması, Kushner’in hayallerini koruması için tarihi bir fırsat oluşturuyor.

İngiltere, Fransa, Almanya memnun, çünkü ABD’nin tek başına emrivaki politikası ile baş etmek zorunda kalmayacaklar. Ruslar, Türkler ve İran devreye girince ABD İngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğine ihtiyaç duyacak.

Peki herkes kazandı ise kaybeden kim? Herkes kazandı ise, bölge gelecek için daha güven verici bir durumda mı? İşte bu sorunun cevabı çok kolay değil. Ve herkes birden kazanmış olamaz.

Lübnan’da olaylar yaşandı ve Başbakan istifa etti. Ardından Irak’ta da bir hükümet krizi yaşandı.

ABD bir yandan geri çekiliyorum diyor, bir yandan yeni askeri birlikler geliyor ve Pentagon silah yığmaya devam ediyor bölgeye.

ABD şaşkın ördek gibi. Bir yandan Trump’ın azil süreci devam ediyor, bir yandan gelenin gideni aratmasından endişe ediliyor.

Rusya bölgeye daha fazla asker getiriyor.

Çin Körfez’de Kuveyt’e ait “Fav adası”nı 49 yıllığına kiraladı. Çin geldi Körfez’e yerleşti. Çin’den artık İran’a, Türkiye üzerinden Avrupa’ya trenle gitmek mümkün.. 

Bölge çok da sessiz değil ama, yarını düşününce bugünler çok sessiz. Fırtına öncesi sessizliği yaşıyormuşuz gibi sanki. Kasım aralıkta da bir şey olmazsa, ocak sonuna bakmak gerek. Ama “Mümkünlü’de her şey mümkün”. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 877 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar