Selâhaddin Çakırgil
‘Suriye’ye gir de göreyim!’ ve ‘Irak’tan çekil!’ zorbalığı
Son hafta içinde özellikle Ortadoğu’da meydana gelen başdöndürücü gelişmeler en çok da Müslüman halkları hedef alıyor.
Bunların başında, Suûdî rejimi öncülüğünde olacağı belirtilen ve ‘Teröre karşı mücadelede İslam İttifakı’ diye oluşturulan eylem birliği, daha ilk anda, isimlendirmede bile özensiz davranıldığını sergiledi.
Ayrıca, İran’ın ve Arab dünyasındaki ihtilaflarda bir denge unsuru konumunu sürdüren Umman Sultanlığı’nın ve 240 milyon nüfuslu Endonezya’nın bu ittifakta yerini almaması bir büyük noksanlık içeriyor.
Hele bu oluşumun varlığının ilan edilmesinden bir gün sonra, ismi o listede olmasına rağmen, Pakistan Hükûmeti’nin, böyle bir oluşumdan haberinin olmadığını resmen açıklaması ise, tam bir fiyasko.
***
Mısır’da General A. Fettah Sisî liderliğinde askerî darbeyle iktidara gelen ve kendisine itiraz eden Müslüman halktan binlerce Müslüman’ı alçakça katleden ve on binlercesini de hâlâ askerî mahkemelerinde yargılayarak terör estiren ve bu yüzden Türkiye’nin şiddetli itirazıyla karşılaşıp, Türkiye’nin ticarî yollarını bile kesen bir rejimin bugün Türkiye’yle aynı ittifak içinde yer alması anlaşılır gibi değil.
Tahmin edilebilir ki, Suûdî’nin yeni kralı Selman Türkiye ve Mısır arasındaki soğukluğu gidermeye çalışıyor.
Nitekim, bu gelişmenin hemen ardından Mısır Dışişleri Bakanı, ‘Türkiye ve Mısır arasındaki münasebetlerin olumsuz bir çizgide devam etmesinden İran ve İsrail’in faydalandığını, bunun için kendilerinin, Türkiye’yle münasebetlerini eski seviyeye döndürmeyi arzuladıklarını ve bu yüzden, Rusya ve Türkiye arasındaki ihtilafta Türkiye karşıtı bir tavır almadıklarını’ belirtti.
***
Bu gelişmenin hemen ardından, siyonist İsrail rejimi de 2010 yılında Gazze Ablukasını kırmak için, bir insani yardım eylemi olarak yola çıkan Mavi Marmara gemisine, İsrail rejimince üstelik uluslararası sularda yapılan ve TC. vatandaşı 10 Müslüman’ın şehid edildiği kanlı saldırıyla başlayan gerilimi gidermek için, Türkiye’yle yapılan görüşmelerde anlaşma merhalesine gelindiğini medyaya sızdırdı ve bu arada, Kıbrıs Rum Yönetimi’yle birlikte işletmeyi planladığı Doğu Akdeniz’deki doğalgaz yataklarının işletilmesi ve dünyaya ulaştırılmasına Türkiye’yi de katmak istediğini dair bir menfaat de gösterdi.
Türkiye ise normalleşme için ileri sürdüğü şartların tamamının karşılanmadığını, müzakerelerin devam ettiğini açıklamakla yetindi.
Ama bu arada, Türkiye’nin HAMAS’ı sattığı gibi iddialara yol vermemek için, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Aralık akşamı Khâlid Meş’al’i Ankara’ya davet ederek bir görüşme yapması ilginçti.
***
Bu arada bir Rus savaş uçağının Türkiye hava sahasını ihlal etmesi sonucu düşürülmesiyle gücü ve karizması çizildiğinin kızgınlığı içinde olan Rusya Lideri Putin’in Türkiye’ye ‘Suriye’ye gir de göreyim’ diye efeleniyor ve Türkiye’yi NATO’nun arkasına sığınmakla çıkmaya suçluyor.
Dahası, ‘Türkiye’nin bugünkü yöneticilerinin Türkiye’yi İslamlaştırdığı’ndan yakınarak, ‘Atatürk mezarında ters dönmüştür’ ifadesini kullandı. ‘Mezarında ters dönmek’ Rusça bir deyim olsa gerek.. Bu duruma bakarak, Putin’in bu tavrıyla, Stalin’in de mezarında kalkıp Putin’i kutlamak istediği söylenebilir.
***
Bu arada Amerikan Başkanı Obama’nın 18 / 19 Aralık gecesi Tayyib Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinde Musul civarındaki askerleri çekmesini istemiştir. Dağdan gelenlerin bağda olanları kovması zorbalığı, yani.
Yani, bu bölgede Batılı devletler ve Rusya, hattâ İran da dilediği gibi cirit atabilir ama Türkiye asla. Çünkü bu coğrafyalarla 100 yıl öncesine kadar 400 yıl birlikte olmak gibi bir tarihî arka-plana sahib. O bütünleşmenin tekrarlanması ihtimali ürkütüyor.
Türkiye sadece DAEŞ’le ve sadece emperyalist güçlerin istediği şekilde savaşmaya çağrılmakta.
Bereket ki Türkiye’nin bugünkü yöneticileri, hemen, ‘Yes sir (sör)!./ Başüstüne efendim!’ demiyecek bir konumda...
stargazete