Tarihî bir yolculuk

13 Ekim 2009, Salı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve 9 bakan arkadaşı, 30'un üzerinde milletvekili, 100 civarında bürokrat, içlerinde benim de bulunduğum bir o kadar da gazeteci, yazar ve sivil toplum temsilcisi, sabahın erken saatlerinde tarihi bir yolculuğa çıktı. Bütün Türkiye, bütün Dicle-Fırat havzası, bütün Ortadoğu da onlarla beraber çıktı yolculuğa. Bu toprakları bölüp parçalayan suni sınırların kalktığı bir geleceğe doğru"

Öğle saatlerinde Halep Dedeman Oteli'nde Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Toplantısı yapıldı. Türkiye'den 10 bakan, Suriye'den 10 bakan; bir nevi ortak hükümet provası. "Öyle mi?" diye sorduğum İçişleri Bakanı Beşir Atalay hiç tereddüt etmeden "Aynen öyle" dedi.

Toplantıdan sonra düzenlenen basın toplantısında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "tam entegrasyon" yolunda ilerleyen Türkiye ile Suriye arasında "ne mayın, ne duvar, ne de sınır kapısı" kalacağını müjdeledi, "ortak kader, ortak tarih, ortak gelecek" vurgusu yaptı ve bunun sadece Türkiye-Suriye için değil bütün kardeş bölge ülkeleri için geçerli olduğunu ifade etti.

Davutoğlu'nun Suriyeli refîki Velid Musallim de "Biz Türkiye ile kaynaşma yoluna girdik, bütün bölge ülkelerini de bize katılmaya davet ediyoruz" diye konuştu.

Sonra Halep'ten Selamet/Öncüpınar Sınır Kapısı'na geçildi. Davutoğlu ve Muallim, burada düzenlenen törende vizelerin kaldırılmasıyla ilgili anlaşmayı imzaladı. Bununla yetinmeye niyetli olmadıklarını göstermek için de sınırdaki bariyeri kaldırdılar. Sınırı kaldırma iradesini ortaya koyan sembolik bir jest.

Muallim'e "Neler hissediyorsunuz?" diye sordum. "Türkiye ve Suriye'nin bayramı mübarek olsun. Yakında bu bayramı inşallah bütün kardeş bölge ülkeleriyle beraber kutlayacağız" dedi.

Bir rüya gerçek oluyor. Rüya gibi bir gerçek. Bugün tam benim günüm. Ama, tuhaftır, ne yazacağımı bilmiyorum.

Türkiye doğumlu Suriyeli Kürt İslam Alimi Ramazan El-Buti'nin Ramazan Bayramı Hutbesi'ndeki sözleriyle bitireyim: "Suriye-Türkiye kaynaşması Allah Subhanehu ve Teala'nın bize lütfettiği bir hediyedir. Bu hediye için Allah Subhanehu ve Teala'ya şükredelim."

Bu yazı toplam 2846 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar