Selâhaddin Çakırgil
Tayyip Bey olmasaydı da, bu değişikliğe ‘Evet!' denilir. Çünkü..
Muhalefet, referandum kampanyasında, mitinglerden kaçınan, sessiz ve derinden bir kampanya yürütme taktiğinin netice verip vermeyeceği denemesinde.. Benzer bir taktiğin uygulanmasının bir ay kadar önce Barolar Birliği BaşkanıM. Feyzioğlu imzasıyla gönderilmiş mesajlarda da tavsiye edildiğini görmüştüm. O da kimseyle tartışılmamasını, tartışmadan kesinlikle kaçınılmasını istiyordu.
Anamuhalefet lideriKK ise halkla yüz yüze konuşulması usûlünü tavsiye ediyor ve halka istikrarsızlık olacağı korkusu vermeden netice almaya çalışıyor ve referandumun bir seçim olmadığını, konuya bir seçim havası içinde yaklaşılmaması gerektiğini söylüyor. Böylece, hem 'Evet..' sonucu çıkarsa, yeni bir yenilgi daha almış duruma düşmemeyi; hem de halk kitlelerinin bir istikrarsızlık korkusuna düşmemesi sûretiyle 'Hayır' demesini sağlamaya çalışıyor. (Hayret, iktidar partisi yetkilileri de 'Hayır!' bile çıksa, her şey normal olarak devam eder şeklinde görüşler belirtiyorlar. Halbuki, öyle bir durumda hemen o gece, KK'nın, bütün şerr odaklarıyla nasıl yıpratıcı bir muhalefet geliştireceğini, 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında kendisi yüzde 25 oy aldığı halde, yüzde 41 oy alan AK Parti'nin artık ülkeyi yönetmek yetkisinin olmadığı şeklindeki sözlerinden de çıkarabiliriz.)
Anamuhalefet partisi,muhalefet yöntemlerini geliştirmek için, Şili'de 1973- 1992 arasında 20 yıla yakın diktatörlük yapan General Augusto Pinochet'ye karşı geliştirilen mücadele yöntemlerini burada da uygulayalım diye Şili'den de bir uzman getirmiş. Ama, adam buraya gelip toplumun bir topoğrafyasını çıkarmaya çalışırken şaşırmış ve 'Yahu, arada hiçbir benzerlik yok.. Orada bir diktatörlük vardı, burada seçimle gelmiş bir lider var.. Ayrıca, bir haftadır buradayım, 'Hayır' oyu isteyenlerin topluma ne önerdiğini anlamış değilim..' demiş..
Konu sadece Tayyip Bey’e güven açısından ele alınmamalı
Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum konusunda söylenenlerin bir kısmı, 'Biz Tayyip Bey'i 15-20 yıldır tanıyor, güveniyor ve destekliyoruz..' şeklinde.. Amma, devamında 'Bu açıdan anayasada yapılmak istenen değişikliğe, ona olan itimadımız açısından bakıyoruz. Ama, ya, o geniş imkanlar kötü bir adamın eline geçerse.. İşte ondan korkuyoruz!' deniliyor.
Ölçü halkın iradesi ise halkın iradesine ipotek koymaya kalkışmada, neticeyi baştan kabullenmek gerekir.
***
Kaldı ki, sosyal değişimin ezelî kanununu Kurân bize Ra'd Sûresi’nde, ‘Bir halk kendi halini değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmez..' meâlindeki 11. âyetindebildirmektedir. Kezâ, Resul-i Ekrem'den (S) gelen bir rivayette de, 'Nasılsanız öyle idare edilirsiniz' işareti vardır.
Yani, bir toplum iyiye doğru da yönelse, kötüye doğru da yönelse, Allah'u Tealâ onun sebeplerini halkeder. O halde gereksiz korku ve vehimler yerine, daha iyi noktalara yönelmek cehdi ile hareket etmemiz gerekmektedir.
***
İkinci nokta, yapılan değişiklikle getirilen yeni düzenleme, her haliyle mevcut anayasadaki düzenlemeyle mukayese bile edilemeyecek kadar olumlu özellikjler taşıyor. Elbette ideal olması mümkün değil.. Çünkü, her şeyden önce AK Parti’nin MHP ile güç-belâ sağladığı bir uzlaşma sonunda ancak bu kadar yapılabilmiştir.
Meselâ, mevcud anayasa Cumhurbaşkanı’na vatan hainliği suçlaması dışında bütün siyasî karar ve tasarruflarından dolayı tam bir sorumsuzluk getirirken; yeni düzenlemeyle her uygulamasından dolayı Meclis’in murakabesine açık, sorgulanabilir- yargılanabilir bir cumhurbaşkanlığı getirmekte ve -Meclis içi ve dışı politik denge oyunları veya entrikalarla değil- direkt halkın oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı‘nı, sadece Meclis değil, halk tarafından da sorgulanabilir bir statüye kavuşturmaktadır.
O halde, ‘Ya, Tayyip’ten sonra kötü birisi gelirse..' gibivehimler yerine, ülke yönetimine istikbalde gelecek olanların da iyi insanlar olması için çaba harcamaya yönelmek gerekmektedir.
stargazete