Selâhaddin Çakırgil
Tefekkür ve sanatların başkenti İstanbul’dan kesitler
İstanbul başlı başına bir büyük devlet gibi.. Nüfusuyla, Avrupa’nın küçük 6-7 ülkesinin nüfuslarını içinde barındırıyor. Ülkemiz nüfusunun da en azından 5’te 1’i bu şehirde yaşıyor ve özellikle, dünya tarihinin en hassas bölgesi olan Balkanlar- Kafkas- Ortadoğu üçgeninin de cazibe merkezi.. Tarihin iki büyük imparatorluğuna payitahtlık yapmış olması yüzünden, tabiî konum ve güzelliklerinden ayrı olarak, tefekkür, edebiyat ve mimarî başta olmak üzere, hâlen de kültürel faaliyetlerin başkenti..
Bu şehirde herkes, kendi iştigal sahası içinde bitmeyen bir koşuşturma içindedir. Öyle ki, insan bazı proğramlara yetişemediğinden dolayı hayıflanıyor. Bu koşuşturmanın bir parçası olarak, bazı kesitleri okuyucularla paylaşalım..
***
Ama, hafta içinde, Özgürder’in İstanbul- Başakşehir Şubesi’nde yoğun ilgisiyle geçen ve 2 saati aşkın bir sohbet nasıl özetlenebilir ki.. Kezâ, evvelki gün Beyan Yayınevi’nin Cumartesi Sohbetleri’ geleneğinde de, fakir’e ayrılan 2 saati aşkın bir süre içinde, ‘Müslümanların hele de son 100 yılından bugün ve yarınlara..’ etrafındaki sohbetin özetlemesi de..
***
Geçen hafta sonunda Üsküdar- Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde büyük bir kitleye hitaben ilginç bir konuşma yapan (Sırbistan’ın) Sancak eyaleti müftüsü Mevlûd Dudiç’in, (Prof. Metin İzzetî tarafından tercüme olunan) boşnakça sözlerini özetlemek de kolay değil..
Ama, yine de bir nokta bilhassa aktarılmalı herhalde..
Müftü Efendi, Sırbistan’da ünlü Drina Köprüsü civarında ‘Türk köyü’ diye anılan ve daha önce gitmediği bir yerleşim birimine gider.
Sözkonusu köyde 859 kişi yaşıyormuş.. Ama, hiç türkçe bilen yok.. (Balkanlarda türk, Müslüman demektir.. Sonradan Müslüman olana da, diğer Hristiyanlar, ‘O türk oldu..’ derler. Müftü efendi bu köy halkının bir mescidinin bile olmadığını görür. Halkın hiçbir ibadetten haberi de yoktur. İnsanlar Kelime-i Şehadet’i bile bilmemektedirler.)
Müftümüz onlara sorar:
-Size birisi, ‘Siz Müslüman değilsiniz’ dese, n’aparsınız?
-Öldürürüz onu!!
Evet, İslam’dan bu kadar habersiz ve amma kendilerini İslam’a yine de bu derece bağlı hisseden bir halk kesiti..
Mevlûd Efendisözünü şöyle bağladı: ‘Öyleyse kardeşlerim, Allah’tan, Allah’ın dininden kopmayanlardan, -ne kadar zaafları olursa olsun- biz de kopmayalım, onları terketmeyelim..’
Bu arada, Mevlûd Efendi, ‘Dışardaki Müslümanlarca başka ülkelere ve liderlerine değil de, beşer planında, en fazla da bu ülkeye ve Tayyib Erdoğan’a umut bağlandığı’na ve bunun mânâsının iyi kavranmasına dikkat çekiyor.
***
2 Aralık Cumartesi akşamında, Türkiye Yazarlar Birliği’nin Divanyolu’nda bulunan İstanbul Şubesi’ne ulaştığımda, hele de son günlerde çokça konuşulan film yönetmeni Semih Kaplanoğlu konuşmasının bitirmek üzereydi. Ondan sonra da ‘kanun virtüözü’ Göksel Baktagir’den nefîs bir ‘kanun..’ dinletisi..
Kaplanoğlu,hatırlanacağı üzere, birkaç ay önce, ‘Buğday’ isimli filmiyle ilgili bir ödül töreninde çok müptezel bir sunucu tarafından küstahça bir saygısızlıkla dışlanmaya kalkışılmıştı.
(1 Aralık günü,‘Son yüzyılın modern sanatlarından Müslümanların nasıl istifade etmeleri gerektiği’ne dair, Üsküdar’da üniversiteli kardeşlerle sohbet ederken Kaplanoğlu’nun ‘Buğday’ filminin bu yönde olumlu bir örnek olduğu sözkonusu olmuştu. Bu vesileyle,Staryazarı Bedir Acar’ın bu filmle ilgili, 1 Aralık tarihli makalesi tavsiyeye şayandır.)
Kaplanoğlu’nun anlattıkları içinde ilginç bir nokta da şuydu: Bir sabah, saat 06.00 sularında, bir telefon.. Telefondaki ses Cumhurbaşkanı’dır ve Kaplanoğlu’nu tebrik ve karşılaştığı saygısızlıktan dolayı da teselli eder.
***
Ve gecenin 21.30’una doğru, İstanbul AK Parti m.vekili Hasan Turan’la Fatih’te buluşup gecenin saat 02.00’sine kadar uzuun bir sohbet.. Çünkü, Hasan Bey Meclis’teki ‘Türkiye - Filistin Dostluk Grubu’nun başkanı olarak geçenlerde 22 kişilik bir m.vekili grubuyla Kudüs ve diğer Filistin merkezlerine bir gezi yapmıştı, anlatacakları çok şeyler vardı.
Bu sohbetin özetini de, inşaallah bir diğer yazıda paylaşmak ümidiyle..
stargazete