'Tekalif-i Milliye' mi? Allah korusun!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Tekalif-i Milliye” söyleminde ısrar ediyor.

 

Devletin bugünkü mali durumu, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Büyük Millet Meclisi Hükümetinin mali durumu kadar perişan mı gerçekten?

 

Öyleyse şayet, Koronavirüs’le milli mücadele için halktan toplanan bir iki milyar lira, haydi üç beş milyar lira diyelim, hatta 10 milyar lira diyelim, bu perişanlığı gidermeye yetecek mi?

 

Yetmeyeceğine göre, devletin iflası mı ilan edilecek?

 

Devletin iflası ilan edilecekse, devleti iflasa sürüklemenin sorumluluğu da kabul edilecek mi?

 

‘Son yıllarda ekonomiyi bu kadar kötü yönetmeseydik, ihalelerde eş dost kayırmacılığını bu kadar abartmasaydık, israfta bu kadar ileri gitmeseydik, Koronavirüs krizinin daha ikinci ayında Tekalif-i Milliye’ye başvurmak zorunda kalacak kadar acze düşmezdik’ denecek mi?

 

Bunların hiçbirisi söz konusu olmadığına göre, “Tekalif-i Milliye” deyip durmanın mantığı ne?

 

Toplumsal dayanışma çok önemli, kamunun sırtındaki yükü bir nebze de olsa hafifleten bağış kampanyaları çok değerli; fakat bu önem ve değeri vurgulamak için "Tekalif-i Milliye"ye kadar uzanmanın ne alemi var?

 

Devletin "Tekalif-i Milliye" ilan etmekten başka çaresinin kalmadığı intibaını uyandırmaktan nasıl imtina edilmez?

 

Önce devletin -kalan- bütün imkânları en akılcı, en doğru, en dürüst şekilde bir değerlendirilsin hele.

 

Diyelim ki bunu yaptınız ve fakat kriz öyle bir hal aldı ki durumu yine de kurtaramadınız (Allah korusun); "Tekalif-i Milliye"yi işte o zaman ilan edersiniz, millet de o zaman zekâtla sadakayla yetinmeyip varını yoğunu ortaya koyar.

 

***

 

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, dünkü konuşmasında, hükümetin başlattığı “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasının “Tekalif-i Milliye”ye benzetilmesini eleştirirken, finans sistemine duyulan güveni sarsacak söylemlerden kaçınmak gerektiğini belirtip, milleti rahatlatmak için, ama öyle zannediyorum ki aynı zamanda ‘ele güne karşı’ devletin kredibilitesini koruma içgüdüsüyle, “Hiç kimse tereddüt etmesin, Türkiye Cumhuriyeti bunu (koronavirüs salgınının yol açtığı, daha doğrusu iyice azdırdığı ekonomik buhranı) aşar” dedi.

 

Bugünlerde devleti kutsamak moda oldu; o modadan Allah’a sığınarak söylüyorum: Tam bir devlet adamı refleksi.

 

Ama sadece zevahiri kurtarmak için söylenmiş bir söz değil.

 

Devletin bu krizi aşmak için gerekli imkânlara sahip olduğuna gerçekten inanıyor, o imkânları görüyor, hükümete de gösteriyor Davutoğlu; ne var ki hükümet, ‘Bizi kullanın!’ diye bas bas bağıran o imkânlar -meselâ 100 milyar liralık “Korona Tahvili” imkânı- yokmuş gibi davranmakta ısrar ediyor.

 

100 milyar lira olarak ilan edilse de aslında sadece dörtte birlik kısmı nakit paraya tekabül eden “İstikrar Kalkanı” paketi ve milletten toplanan bağışlarla bu işin üstesinden gelinemeyeceğini koca devlet aklının almaması mümkün mü?

 

Neyi bekliyorlar?

 

Niye bekliyorlar?

 

“Davutoğlu’nun dediklerini yapmış olmayalım, aynı değerde başka şeyler arayıp bulalım” diye mi bekliyorlar?

 

Tamam, öyle olsun, ama biraz acele lütfen!

 

***

 

Okumadıysanız, aşağıda linklerini verdiğim iki haberi -bu yazının ‘mütemmim cüzleri’ niyetine- okumanızı tavsiye ederim.

 

https://ankaraekspresi.com/haber-davutoglu-hic-kimse-tereddut-etmesin-turkiye-cumhuriyeti-bu-krizi-asar-2886

 

https://ankaraekspresi.com/haber-neden-korona-tahvili-2887

Bu yazı toplam 862 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar