Abdurrahman Dilipak
Teopolitik ve Ekümeniklik!
Geçen gün TEOPOLİTİK konusunda bir şeyler yazmıştık. Buyurun bu EKÜMENİKLİK konusu da bir başka TEOPOLİTİK konu. Hadi çıkın bakalım çıkabilecek misiniz bu işin içinden.
Osmanlı sultanları, Müslümanların halifesi, Türklerin hakanı, Arab’ın ve Acem’in padişahı, diğer halkların sultanı, Doğu Roma Bizans’ın imparatoru idi.
Bu topraklarda 600 yıldır “Ahi Evran duası” yapılır her Cuma Mudurnu’da, “Evrensel barış ve kardeşlik için” kimin umurunda. Bize çocukluğumuzda Bremen Mızıkacılarını, Lafonten’in hikayelerini öğrettiler ama Hay b. Yakzanı / İbni Tufeyl, Beydaba’yı öğretmediler. Hindistan’da 300 yıl süren Babür Şahlığını anlatmadılar, Ne Beytül Hikme’yi bilir bizim gençler, ne Timbuktu’yu. Endülüs’ün “Cennet-ül Arifanı”nı da bilmezler. Ne Bostan’ı bilirler, ne de Gülistan’ı. Media’yı İngilizce zannederler, Rey şehrini anlamını, önemini de bilmezler. Mitoloji deyince Yunan gelir akıllarına, Mitolojinin anayurdu olan Kaf dağı/Kafkasya, Babil ve Mısır’dan haberleri yoktur. Eflatun’un Çanakkale’li olduğunu, “Devlet” kitabının, Urfa/Harandaki tıp ve astronomi mektebinin kütüphanesine Büyük İskender tarafından hediye edildiğini de bilmezler. “Noel Baba” dediklerinin Ashab-ı Kehf döneminde yaşamış “Derviş Nikalaus” isimli bir İncil hafızı olduğunu da bilmezler. Ne Aya Yorg,den haberleri vardır, ne Aya Sotri’den ne de Aya Ayani’den (Allah onlardan razı olsun). Trilye onlar için bir zeytin markasıdır sadece. “Samandağı”nın adı niye Samandağı’dır, onu da bilmezler. “Simon dağı’nın” adını Saman dağı yaparak Türkleştirdiklerini sanıyorlar. Gavur dağının adı niye “Gavur Dağı”dır, hiç düşündünüz mü? Ya da “Gavur Gölü” niye Gavur Gölüdür. Orasının diğer adı “Amik Ovası”. Orada gelecekte ne yaşanacak?
Bunlara bizim buraya 1071’de geldiğimizi söylemişler. Bizi öz yurdumuzda yabancı yaptılar. Biz, Yafes oğulları Hz. Nuh’dan beri buradayız ya hu! Kimimiz hiç gitmedi, kimimiz gitti-geldi, gitti-geldi. Kimimiz gitti gelmedi.. Yakut oldu, Bering’den geçip Kızılderili oldu.
Ahiyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum, Gaziyan-i Rum ne demek sorsanız bilmezler. Rumi Takvim’den, Rumi Sanat’tan haberleri yoktur. Mevlana ya da Eşrefoğlu niye Rumi’dir onu da bilmezler. Burası Arz-ı Rum’dur. Rumeli neresi ya da Urumiye, Rumeli Türküleri ne oluyor? Rumeli beylerbeyini, Rumeli Hisarını geçtik, Trakya’yı ne yapacağız şimdi, Orası da Trek’lerin. Tabi Trek uygarlığını öğretmezseniz herşey sorun olur.. Meşruiyet temelinde bu toprağın tarihine’de, insanına da sahip çıkmayı öğreneceğiz. Hadi Erzurum’un adını da değiştirelim. Adana’yı da değiştirin gitsin, Adanüs de kim oluyor. Kayseri niye Kayzer’in şehri olsun değil mi? Rum olmak bu anlamda, herhangi bir din ya da etnik kimliği ifade etmez. Bu topraklarda yaşayan herkesin ortak sıfatıdır.
İşte bize PKK’yı kurdurtup, onun üzerinden Komkar ve Rızgari’yi tasfiye etme aklı verirler, biz de kanarız. PYD’i Türkiye üzerinden Suriye’ye taşıma aklını veren kimse, bu işi başımıza bela edenler de onlar. O “derin aile”den, o “boğazdaki aşiret”ten yakamızı bir türlü kurtaramadık gitti. Artık işin aslını ne Türklere ve ne de Kürtlere anlatabilirsiniz. FG’yi kim kurdu ve iş nereye geldi. Hadi anlatın bakalım, artık zor. Trans Humanizm’le insanı dönüştürme gayretin deler, Ulusu da, devleti de kaldırmak istiyorlar, bizimkiler tam gaz yola devam.
Sahi Fatih, İstanbul’u Bizans’tan aldı mı, yoksa Bizans’ı Latin işgalinden kurtardığı için Bizans İmparatoru mu ilan edildi. Ayasofya’yı kılıç hakkı diye mi aldınız. Hak bizde Kılıçla değil, adaletle belirlenir. Kılıçla korunur.
Sahi Ekümenik ne demek? Ekümeniklik, global anlamda, din kardeşliği temelinde kişisel ve kurumsal birliği ve bunun tabii sonucu olarak da “dinî çoğulculuk”u ifade eder. Bu anlamda bütün dinler Ekümenik bir karaktere sahiptir. Mesela bütün Müslümanlar, mezhep, dil, ırk, coğrafya, kültür farklılıklarına bakılmaksızın “kardeş” kabul edilir.
Ekümenizm’in Kemalistler tarafından Alerjik bulunmasının sebebi, şuuraltları ile ilgilidir. Çünkü bugün dünyada, Global anlamda temsiliyeti olmayan tek din, tek topluluk İslam dünyasıdır. Katoliklerin, Ortodoksların, Yahudilerin, Hinduların, Budistlerin Global temsili konusunda bir merkezleri vardır ama Müslümanların yoktur. Hristiyanların vardır ama mesela Ortodoksların yoktur. Çünkü her ikisinin de temsil edildiği makam Osmanlı devleti idi. Ortodoksları da başsız bıraktılar ki, Katoliklik ve Protestanlık karşısında sahipsiz kalsınlar, Katoliklerin ve Protestanların himayesine girsinler. Öyle de oldu. Laik Fransa bile mesela Ermenileri sahiplendi. Hatta Osmanlının son döneminde, açılan kolejlere bakın anlarsınız. Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan misyoner okulları her yerde idi. Hatta daha İsrail yokken “Alliance israélite Universelle” vardı Anadolu da. 1860 yılında kurulmuş, Paris merkezli uluslararası bir Yahudi örgütü olan bu kuruluş, Ekümenik karaktere sahipti. Bu okullar Azınlıkları Osmanlıya, Osmanlıyı onlara karşı kışkırttılar. Bu toprakların insanlarının kanları ve gözyaşları üzerinden birileri kendilerine iktidar ve servet üretti.
Hale bakar mısınız, kimi Doğu Roma’yı yok sayarken, kimi de Romus Romülüs, Etrüskler üzerinden Batı Roma’yı Türkleştirmeye çalışıyor.
Rum “Doğu Roma” yaşayanların ortak adıdır. Din, mezheb, ideoloji, herhangi bir ırkı ifade etmez. Anadolu’da yaşayan herkes Kur’an-ı Kerimdeki Rum suresinde de ifadesini bulduğu gibi, Selçuklu ve Osmanlı döneminde de Rum’dur. Bunu da sildiler, tarihten ve zihnimizden..
Hilafet aslında kaldırılmadı, Makamı kaldırılırken, misyonu, Cumhuriyetin şahsı manevisinde, içinde mündemiç, tahtında müstetir olarak TBMM ve Cumhurbaşkanlığına emanet edildi. Ama Laikçi kafa, onu da işlevsiz hale getirmek için Laikliğin kavram olarak içini boşaltarak farklı bir uygulama geliştirdi.
Elbette Türkiye’deki bir kilisenin devlet gibi hareket etmesi, ya da batılı ülkelerin davet ve himayelerinde uluslararası konferanslarda, diğerlerinin yokluğunda sürece müdahil edilmesi asla kabul edilemez. Bunu onların niye yaptığını anlamak zor değil, ama bu istismara kapı aralayan akılsızlık, bizimkilerin tarihi yanlışlarından, TeoPolitik cahilliklerinden kaynaklanmaktadır.
Evet, Hadi, Müslüman toplulukların birliğini İstanbul’da gerçekleştirelim. Hilafet fonundan İş Bankasına aktarılan parayı bu fona aktaralım. Kapı kapı para arayacağınıza Hilafet fonunun kaynakları meşru tasarruf için, Türkiye’ye de yeter, diğer Müslüman ülkelere de.
Sahi, Evengelik örgütlenme ABD demokrasisine zarar mı veriyor, Ya da Katolik Örgütlenme İtalya’nın şansı mı, riski mi? Angilikan Kilisesi İngiltere’nin şansı mı, baş belası mı? Şintoizm Japon’ların , Hinduizm Hindistan’ın talihsizliği mi. Musevilik İsrail için bir tehdit mi? Herhalde bizdeki kadar hiç bir ülke halkı, kendi dinini tehdit olarak görmemiştir. Bunun en büyük müsebbibi de o Laikçi kafa, darbeler, BÇG kafası ve CHİP’dir. Mustafa Kemal bile ilk yıllarda hemen Türk Ortodoks patrikliğini kurdurdu.
Yahudiler Türkiye ve Azerbaycan üzerinden “Karay Birliği”ni kurmak istiyor. Biliyorsunuz, Karaimler Musevi olan bir Türk boyudur. Onlara Karay deniyor. Bunu tehdit olarak gören kimse görmedim. Gagavuzlar da Hristiyan, onlar Gök Oğuzlar. Buyurun Türk Ortodoks birliği üzerinden Balkanlar’daki diğer akraba toplulukları toplayalım. Bunları konuşmak için yeni bir İznik konsülü toplansın. Ortodoks Birliği kurulsun. Onları Kapitalizmin ve Protestanlığın, ABD, İngiltere, Fransa ve diğer AB ülkelerinin tasallutundan kurtaralım.
Sahi, HABAT KKTC’ye yerleşti, Türkiye’ye göçmen göndererek Türk Hahambaşılığının yönetimini ele geçirip İstanbul merkezli, Kırımdan, Kafkaslar ve Hazarın iki yakasından geçip, Basra’ya kadar, Arap, Fars, Kürt, Ermeni, Türk ve Rus Yahudileri birleştirerek, İsrail’in kontrolünde HAZARA DEVLETİ kurmak için çalışıyor, kimsenin sesi çıkmıyor. İslam Birliğine hayır, Ortodoks birliğine hayır, Türk Ortodokslara hayır, İsrail’in örgütlediği Yahudi birliği için EVET öyle mi?
Evet, onlar da Ekümenik. Dünya Yahudi Birliğinin kontrolünde bir çalışma bu.
Türk hariciyesinin TEO POLİTİK bilgisi sıfır. Bunlar herhalde “Yuhanna Vahyi”ni ya da “Edok’un kitabı”nı bile okumamışlardır. Şansları olan imkanları tehdit zanneden bir sürü “aydıncık” ya da “siyaset esnafı” kaçtığını zannettiği şeye doğru koşuyor günümüzde. Trollerin dolduruşuna gelip Şecaat arz edeyim derken cahilliklerini ortaya seriyorlar.
Batıdan ödül alan politikacılar ödülü veren kuruluşu, aldıkları ödülün manasını biliyorlar mı aceba. ADL neyin. Nesi, kimin sesi. HABAT nasıl bir örgüt, Chatham House neyin nesi mesela. Ya hu, Fuller RAND Corp. Üzerinden Türkiye’de FETÖ yi Halife ilan etmeye kalkıyor, dinlerarası diyalog safsatası ile bir sürü senaryolar yazıyor, kimsenin gıkı çıkmıyor, hatta “ne istediler de vermedik” noktasında iktidarı ve muhalefeti bu konuda iş birliği yapabiliyor, ama aynı şeyi, adalet temelinde yapmak isterseniz, birileri bunu tehdit olarak gösterebiliyor.
Heybeliada ruhban okulu açılamaz da Türkiye’de onlarca, batılı ülkelerin Hristiyan misyoner okulları, mezhep okulları dün de vardılar, bugünde. Türkiye’de İmam Hatiplere, Kur’an kurslarına karşı çıkarlar da Bayar’ın Alliance İsraélite’den mezun olması, Abdulhamid’in Selanik’e evine sürgüne gönderildiği Yahudi iş adamı Alatini Efendi’nin sahibi olduğu Sabatay Şimon Zwi’nin Kabbala mektebi sorun olmaz. Sahi, Türkiye’de Hristiyan İlahiyatı olmadığı için Avrupa’dan, Amerika’dan, Rusya’dan Ruhban ithal etmek nasıl bir şey, bunun üzerinde de düşünmek gerek biraz.
Sonuçta, 3 çeyrek asırdır, Yavrularını emziren domuzun ağılına girip kendisi de emmek için bekleyen koyun misali 3 çeyrek asırdır bekletilen bir halktan zaten ne bekleyebilirsiniz ki. Evet cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür. Selam ve dua ile.
Not:Yukarıda adı geçen, Aya Yorgi, Aya Sotri, Aya Ayani, İznik konsülünde kabul edilen 4 İncil dışında Teslis’i reddeden, Tevhid temelli İncillerin imhasını önleyen ve onları alıp, Mudanya’daki Trilye /Triana bölgesindeki 3 manastırda öğreten ‘Aryus’cu 3 İncil hafızı Aziz’in isimleridir.