Ahmet Taşgetiren
Tepe tepe kullanırlarsa...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim beyannamesini açıkladığı toplantıda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yerden yere vuranlar, bugün aynı sistemi, ruhuna uygun olmayan at pazarlıklarıyla tepe tepe kullanmanın hesaplarını yapıyor!” gibi bir cümle de kurdu.
Cümlenin önemli kısmının “tepe tepe kullanmanın hesaplarını yapıyorlar” ifadesi olduğu açık.
Doğru, Millet İttifakı seçimi kazanırsa, en azından belli bir süre, yani Meclis’te sayısal imkânı bulup anayasayı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” istikametinde değiştirinceye kadar, mevcut sistemle yönetecek ve tabii, mevcut sistem içinde Cumhurbaşkanı’nın kullandığı bütün yetkileri kullanacak.
Kim kullanacak?
Tabii ki Kemal Kılıçdaroğlu.
Aslında bu ihtimalin gerçekleşebileceğini biz, taa bu sistem oluşturulur ve “Denge”si “Denetleme”si olmayan olağanüstü yetkiler, bunları “Tayyip Erdoğan kullanacak” mantığıyla – gerekçesiyle meşrulaştırılır, içe sindirilirken, Tayyip Erdoğan bunları talep etmekten çekinmez, Parti’de “Efendim, bu başkanlık sistemi değil padişahlık sistemi, bu yetkiler yarın başkalarının eline geçerse memleket için iyi olmaz” diye uyaracak bir Allah kulu çıkmazken, ya da o tür itirazlar kulak arkası edilirken, ifade etmiştik.
Üstelik tam da adını koyarak… “Bu yetkiler Kılıçdaroğlu’nun eline geçerse…” gibi ifadelerle…
O günlerde Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmasını kimse aklına getirmiyordu. Ne de olsa Adam, bilmem kaç seçimdir Tayyip Erdoğan karşısında yeniliyordu. CHP’nin oyu epi - topu yüzde 25’i geçemiyordu.
O zaman “Cumhurbaşkanı’na bu yetkileri verenler seçimi hep onun kazanacağından emin olanlar” diye de yazmıştık.
Kaldı ki Erdoğan da fani idi ve her insanın bir “siyaset ömrü” vardı. O bu yetkileri “düzgün” kullansa bile, sonra gelenler nasıl kullanacaktı? Bir anayasa kişiye göre yapılır mıydı?
Bunlar hep yazıldı ama mantık “Hele bir Tayyip Erdoğan olağanüstü güçlerle donatılsın” şeklinde ilerledi.
Sonra sonra da bu yetkilerin keyfe ma yeşa (keyfi nasıl isterse) kullanılmasına itiraz edildi, ama hepsine bir mazeret bulundu.; değil mi ki karar veren ve uygulayan Tayyip Erdoğan’dı.
Erdoğan uygulamalarına yönelik uyarıları, özellikle adaletsizliklerin alıp başını gittiği, yargının çok kötü kullanıldığı zamanlarda da yaptık. Dedik ki: “Yarın iktidar değişir getirdiğiniz çarpık uygulamalar bizzat size karşı kullanılır, bunları yapmayın.” Yargıdaki çarpık uygulamaların “Bumerang” gibi sahibini vuracağını yazdık. Dinleyen olmadı. “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz” dendi. Yargı ile oynandı, oynandı, oynandı. En tepeden fütursuz konuşmalarla insanların devam eden yargılamalarına müdahale edildi.
Erdoğan bu sözü niye söylüyor?
İktidar değişimi ihtimali var da onun için. “Mülakatı kaldırmak” 20 yıl sonra bugün akla geldi. Anayasa değişikliği yapılıp Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi’nin aksayan yönleri revize edilecekmiş. Belki “partili cumhurbaşkanı” düzenlemesinden de vaz geçilirmiş… Ufukta iktidar değişimi ihtimalleri belirince, normal düşünmeye başlanıyor demek ki…
Kılıçdaroğlu, 2017’nin Kılıçdaroğlu’su değil. Seversiniz sevmezsiniz, samimiyetine inanırsınız inanmazsınız, ama Adam bir oyun kurdu. “Helâlleşme” dedi, “CHP olarak yanlışlar yaptık” dedi, yeni kitlelere açılma çabası içine girdi. İnandırmakta çok zorlandı. Kendi partisinde bile zorlandı. Evet, CHP oylarıyla Cumhurbaşkanlığını kazanması mümkün değildi. Başka bir şey yapması gerekiyordu. İktidarda bir ittifak vardı; Cumhur İttifakı. Acaba muhalefette de iktidar alternatifi olacak bir ittifak gerçekleştirilebilir miydi? Muhalefette CHP ile benzeşmeyen partiler vardı. Benzeşmeyenlerden bir ittifak. Bir anlamda “Helâlleşmeyi önemseyenlerin ittifakı” gibi bir şey.
Çalıştı, çabaladı ve seçim öncesinde bunu gerçekleştirdi. Vakıayı durduğunuz yerden çok olumsuz görebilirsiniz. Ama ortada Tayyip Erdoğan’ı endişelendiren bir rakip Yapı var.
Ve evet, seçimi kazanırsa o Yapı kullanacak yetkileri…
Ama sanıyorum Tayyip Erdoğan gibi “Tek başına” değil. Herkes biliyor ki şu an Tayyip Bey’i sınırlayacak bir “Denge” de “Denetleme” de yok. Ne var? Seçim var işte. Ama “Yeni Yapının Cumhurbaşkanı Adayı” 6 partinin denetimi ile kendini daha şimdiden bağlamış durumda. “Başına buyruk bir Cumhurbaşkanı” olamayacak Kemall Kılıçdaroğlu. İşin ilginci, Anayasa değişikliği gerçekleştirilebilirse, “sınırlı yetkiler” içine çekilmeyi daha şimdiden taahhüt etmiş durumda.
2017 – 2023. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen süreçten bugüne… Çıkarılacak ders ne? Sadece kendin için Anayasa – Yasa yapmayacaksın, hep iktidarda kalacağım diye haksız - adaletsiz uygulamalara gitmeyeceksin. Bumerang döner seni vurur. Yakınmak da fayda vermez.
“CEHENNEM SOĞUYUNCAYA KADAR…”
Başlıktaki ifade Prof. Ebubekir Sofuoğlu’na ait. Ak Parti grup başkanvekili Özlem Zengin’e, yönelik söylenmiş. Kendisinin içi soğumamış, üç kere de tekrarlamış “Cehennem ateşi”ni…
Özlem Zengin bir süredir boy hedefi. Bakıyorum, mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir savunma yok ona karşı.
Zengin feryat ediyor: “Kendini ‘Allah’ zanneden insanlara söylüyorum. Ben elhamdülillah Müslümanım, şu anda abdestliyim, oruçluyum ve cennete kimin gidip gitmeyeceğine sadece Allah karar verir.”
Ne dersiniz? Nerelere geldik? Bilmem Ebubekir Sofuoğlu’nun yüreği, “Cehennemin soğuması” ile yetinir mi? Yoksa ateşler yapıp Özlem Zengin’i ateşlere atmak mı keser içindeki öfkeyi? Nerelere geldik?