İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Terör ihaleleri, Londra ve Büyük Oyun!

Somali Korsanları'nı israrla gündemde tutmam bazılarına şaşırtıcı geldi. Bunu abartılı buldular, olaya hakettiğinden fazla önem atfettiğimi düşündüler, sıradan ve yerel bir olay üzerinden küresel okumalar yaptığımı düşündüler, endişelerimi küçümsediler. Somali'de bir karışıklık vardı ve bu istikrarsızlık korsanlığı doğurmuştu. Şimdi korsan çeteleri bu kıyılarda yabancı gemilere saldırıp fidye alıyorlardı. Kabul edilen gerçek buydu.

Oysa bize göre Süveyş Kanalı'ndan Hint Okyanusu'na kadar, hatta Hindistan'a kadar olan bölgede çok büyük bir oyun kuruluyordu ve korsanlar oyunun sadece bir parçasıydı. Zaman geçtikçe, yeni ayrıntılar ortaya çıktıkça, bizim endiselerimizin haklı olduğuna dair güçlü işaretler belirmeye başladı. Orta Afrika'dan Güney Asya'ya uzanan Orta Kuşak üzerinde 21. yüzyılın en tehlikeli çatışması şekilleniyordu. Aganistan ve Irak işgali bu büyük çatışmanın sonucuydu. Gürcistan savaşı böyleydi. Basra Körfezi ve Doğu Akdeniz'deki mücadele öyleydi. Sudan'ın bölünmesi ve Darfur yine bu oyunun parçasıydı. Pakistan'ı istikrarsızlığa sürükleyen son gelişmeler aynı oyunun parçasıydı.

En önemlisi de terör ve terörle mücadele söylem ve stratejileri bu Büyük Oyun'un aşamalarıydı. Terör ihale ediliyordu ve bu ihaleye sayısız örgüt katılıyordu. Terör bu sistemik çalışmaydı, devletti. Yeni tehdit söylemleri öyleydi, 21. yüzyılın güçler dengesi için gayri meşru bütün yöntemler ve araçlar kullanılıyordu.

Son haberlere bakıyorum; korsanlar kaçırdıkları gemiler hakkında bilgileri Londra'dan alıyordu, fidye pazarlığı Londra üzerinden yapılıyordu, İngiliz gemilerine saldırı olmuyordu, Süveyş Kanalı'ndaki trafik, gemilerin seyir bilgileri ve yükleri hakkında bütün bilgiler Londra'dan veriliyordu. Avrupa ortak istihbarat raporu öyle diyordu. Süveyş ve Hindistan arasında, İngiliz İmparatorluğu'nun eski nüfuz bölgesinde birileri tarafından kontrol edilen tuhaf gelişmeler oluyordu. "Büyük Ortadoğu"nun Doğu ve Batı ucunda endişe verici gelişmeler oluyordu, Afro-Asya kuşağının kuzeyinde enerji denklemi büyük restleşmelere yol açarken güneyinde, Suveyş'ten Malaka Boğazı'na kadar olan bölgede "uluslararası sistem" kontrolünde bir haydukluk besleniyordu.

Bize hep dar alanda uğraşmayı öğütlediler. Her olayı kendi özel şartlarıyla sınırlı olmayı önerdiler. Terörü de, işgali de öyle kanıksattılar. Böylece gözlerimizi kör etmeyi, bir adım sonrasına görmemizi engellemeyi, yeryüzüne bütüncül bakmamızı engellemeyi denediler. Afganistan işgaline Taliban derken Irak işgaline Saddam dedirttiler. Büyük güçlerin terör üzerinden hesaplaştığını, küresel sistem inşasının meşru olan yollarla denendiğini görmemizi engellediler. Bizi hep küçük oyuncular yaptılar. Zihinlerimizi rehin aldılar. Onlar küresel hesaplar, bizde böyle yapmak isteyenleri itibarsızlaştırdılar.

Korsanlık, çok daha büyük bir resmin bize yansıyan kısmı. Afganistan işgali sırasında Güney Çin Denizi'nde yapılıyordu. O gemiler işkence gemileri döndü. Hayalet gemiler oldu. Hint Okyausu'nda. Göreceksiniz, bunun altından daha çok şey çıkacak. Türk gemileri de kaçırıldı, korsanlarla mücadele için tezkere çıkarıldı, bölgeye savaş gemisi gönderildi. Talimatlar Londra'dan alınırken bölgede Batı donanması konuşlandırıldı. Hatırlamaya ihtiyacımız var. Zihinlerimizi diri tutmaya ihtiyacımız var. Ne demiştik o zamanlar..

"Korsanlık bir ihale" dedik. İhaleyi verenler terörle mücadele edenlerdi. "Korsanların hepsinin Somalili olduğunu düşünmüyorum. Çokuluslu bir korsan gücü söz konusu. Yakında bölgeye Blackwater gibi katliam ve pis işler yapan güvenlik şirketleri de gönderilir" dedik. Hani o, Irak'ta kaybolan 190 bin silahın nerelere dağıtıldığını bilen, dağıtımı yöneten, bir kısmını PKK'ya ulaştıran, Türkiye'de ortakları olan şirket! Öyle de çıktı, Blackwater daha sonra bölgeye gönderildi. Hem de McArthur adlı gemileriyle.

"Korsanları hareket alanları belli, üsleri belli, etki edebildikleri bölgeler belli. ABD'nin Cibuti üssü, Aden Körfezi'ndeki savaş gemileri, Avrupa Birliği ve NATO gemileri de bölgede. Korsanların üssüyle ABD üssü arasındaki mesafe hiç de uzak değil. Ama asla müdahale edilmiyor. En son Pentagon; 'Somali'de istikrar sağlanmadan müdahale edilemeyeceği'ni açıkladı. Amaç hiç de gizli değilmiş!"

Geçtiğimiz yıl Hindistan'ın ekonomi başkenti Mombay'a (Bombay) saldıraranların bu korsanlar olabileceğini söyledik. Saldıranlar denizden geliyordu, teknolojik silahnlarla donatılmıştı, BlackBerry telefonlar kullanıyorlardı, hepsi değişik ülke vatandaşıydı, yakalanan saldırganı ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratı sorguluyordu, aynı anda Mossad ajanları Pakistan içinde operasyonlara katılıyordu, ABD bu ülkeyi denetim altına almak için özel birlikleriyle gizli operasyonlar yapıyordu. "Tetiği çekenlere değil, arkasındaki güçlere bakın" dedik. Korsan-Mombay saldırısı arasında bağlantılar kurduk. Bize göre sadece saldırı anlamında değil, Kızıldeniz'den Hindistan'a uzanan bölgede çok karanlık olaylar oluyordu. Korsanları besleyenler Hindistan'ı vuruyor, Hint-Pakistan savaşı çıkarmaya çalışıyordu. Bir gizli el, ideolojik grupları da, toplumları da devletleri de yönlendirilor. Krizlerin haritasını çiziyor. Bölgesel savaş senaryoları hazırlıyor.

Eylül 2008'de Pakistan'ın başkenti İslamabad'daki Marriott Oteli'ne yapılan, onlarca kişinin öldüğü büyük saldırı sonrası "binadan çelik kasalar içinde çıkarılan malzemeler neydi" diye sorduk. Aylar sonra o bina, Pakistan içinde gizli operasyonlar yapan ABD özel birliklerinin karargahı çıktı. Patlama, karargah olarak kullanılan katta yaşanmıştı. Terör adı altında nasıl bir çatışma yaşanıyordu?

Korsanlarla ilgili her gelişmeye özellikle dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaman getçikçe, detay bilgiler sızdıkça ortaya nasıl bir harita çıkacağını az çok tahmin ediyorum. Çok büyük bir oyun oynanıyor ve bu oyunun bir yanı da bize dokunuyor. Londra merkezli "terörün efendileri" bakalım önümüze daha ne tür dosyalar koyacak!

Bu yazı toplam 1254 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar