Hasan Karakaya
TOFAŞ’tan POAŞ’a... Üçkâğıt’tan ağıta Aydın Falcon!
Hani, bir söz vardır ya;
“Akşamdan yenilen hurmalar,
Geceleyin mideyi tırmalar!”
Merak ediyorum;
Aydın Doğan’ın bugün yaşadığı “midesindeki tırmalama”nın sebebi, geçmişte yediği “hurma”lar mıdır?..
“Hurma”nın günahını almayalım...
Aydın Doğan, geçmişte; hem “abur-cubur” hem de “çok yemiş” olmalı ki; bugün hem “mide”si, hem de “canı” yanıyor!..
Sadece onun değil,
“Etrafı”nın da!..
İşin şakaya gelir yanı yok!..
“TOFAŞ bayiliği” ile yıldızı parlayan Aydın Doğan’ın, geçmişte, “bedavaya”aldığı POAŞ’la başı dertte!..
“Kâğıt Üçkâğıdı” dâvâsı ile başı dertte!.. Hem de, fena halde dertte!..
Neredeyse, “cezaevinin eşiğinde” ki, “içeri” bir girerse; sadece “itibarını”değil, “tüm mal varlığını” da kaybeder!..
Hani, bir gün gelir, “Doğan Holding’e de kayyum atandığını” duyarsanız, hiç şaşırmayın!..
Bir bakmışsınız;
Kaynak Holding, Bugün TV ve Kanaltürk’ü nasıl ki “kayyum”lar yönetiyor,Hürriyet’i, Posta’yı, CNN Türk ve Kanal D’yi de “kayyum”lar yönetmeye başlamış!..
Ne dersiniz, “olmaz” mı?..
Burası Türkiye!..
Bu ülkede olmaz, olmaz!..
3 SAAT POAŞ SORGUSU
Malûm; Aydın Doğan, tıpkı kızı Hanzade Doğan Boyner gibi, 16 Kasım Pazartesi günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne gitti ve “tam 3 saat”boyunca, “POAŞ Dosyası”nı yeniden açan “Terör Savcısı Adem Meral”in sorularını cevapladı...
Suçlama konusu:
“Akaryakıt kaçakçılığı!”
Aydın Doğan, “2007-2008 yılları arasında akaryakıt kaçakçılığı yapmakla suçlanıyor!..”
Olayın özü ve özeti şu:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı; 2008’de Doğan Grubu yöneticileri”nin de bulunduğu 50’ye yakın şüpheli hakkında açılan Petrol Ofisi (POAŞ)soruşturma dosyasını yeniden açtı.
Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu, şüphelilerin ifadelerini almaya başladı.Gümrük vergisini eksik ödeyerek akaryakıt kaçakçılığı yapmakla suçlananşüpheli ve müştekiler, bir bir adliyeye çağrıldı.
İşadamı Hayyam Garipoğlu da müşteki olarak geçtiğimiz Cuma günü ifade vermiş, Aydın Doğan’dan şikayetçi olmuştu...
Soruşturma kapsamında, Pazartesi günü ise, Aydın Doğan şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Saat 10.00’da İstanbul Adliyesi’ne protokol kapısından giren Doğan, 7 avukatı ile birlikte 7. kattaki Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’na çıktı.
Soruşturma Savcısı Adem Meral’in sorularını cevaplandırdı. Yaklaşık 3 saat sorgulanan Doğan’ın ifadesinde, kaçakçılık iddialarını reddettiğiöğrenildi.
Soruşturma kapsamında 13 Temmuz 2015 tarihinde de Doğan’ın kızı Hanzade Doğan Boyner’in şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıştı... Boyner,“Soruşturmaya konu olan Point ve Pouk şirketleri Petrol Ofisi’nin bağlı kuruluşlarıdır. Ancak benim görev aldığım süre içerisinde şirketlerin her ikisi de tasfiye aşamasındaydı” diyerek iddiaları reddetmişti.
Terör Savcısı Adem Meral, Aydın Doğan’ın sadece “Akaryakıt Kaçakçılığı”nı mı sordu, yoksa “POAŞ’ı nasıl aldığını” da gündeme getirdi mi bilmiyorum, ama bana göre; “POAŞ’ın satın alınması” konusu,“kaçakçılık” konusundan çok daha önemli!..
POAŞ’IN ALIŞ-SATIŞ SERÜVENİ
“POAŞ’ın satın alınması” sürecine geçmeden önce, bir “Aydın Doğan portresi” sunmakta yarar var...
45 yıllık gazeteci Akgün Tekin; 2006 yılında yazdığı bir kitapta, Aydın Doğan için diyor ki; “Aydın Doğan, önce patrondur!”
Yani; “Her şeyin hesabını-kitabını yapan, etrafında olan-biteni gören biri”ydi!..
Aynı zamanda; “Gazete kaç paraya çıktı, ne oldu?.. Şu manşetin yararı, bu manşetin zararı ne olur?”
Bunların hesabını iyi yapar!..
Doğrusu, Akgün Tekin, çok iyi bir “Aydın Doğan portresi” çizmiş!..
“Önce patron!.. Her şeyin hesabını-kitabını yapan!.. Etrafında olup-biteni gören!.. Manşetlerin yararı ve zararını hesaplayan bir patron!..”
Eğer öyle olmasa, “POAŞ’taki kâr kokusu”nu alabilir miydi?..
Peki, ne olmuştu POAŞ’ta
Hele hatırlayın o süreci:
l 21 Temmuz 2000 tarihinde Petrol Ofisi hisselerinin yüzde 51’i, açılan özelleştirme ihalesinde 1 milyar 260 milyon ABD doları bedelle Türkiye İş Bankası ve Doğan Şirketler Grubu Holding A.Ş.’den oluşan Ortak Girişim Grubu tarafından satın alındı.
l Ağustos 2002’de; grup Petrol Ofisi’nin devlete ait olan yüzde 25.83oranındaki hissesini de satın aldı. Aynı yıl Aralık ayında İş-Doğan ve Petrol Ofisi’nin birleşmesiyle İş Bankası ile Doğan Holding eşit olarak Petrol Ofisi’nin yüzde 47.42’sine sahip oldular.
l 2005 yılı Şubat ayı içerisinde, Türkiye İş Bankası Grubu Petrol Ofisi’ninyüzde 44.06’sına, Doğan Şirketler Grubu Holding ise yüzde 44.31’inesahip oldular.
l 2 Eylül 2005 tarihinde İş Bankası’nın sahibi bulunduğu ve toplam sermayenin yüzde 44.06’sına karşılık gelen Petrol Ofisi hisse senetleri Doğan Holding tarafından 616 milyon dolar karşılığında satın alındı.
l Aydın Doğan, son olarak 13 Mart 2006 tarihinde elindeki POAŞ hisselerinin yüzde 34’ünü 1 milyar 54 milyon dolara Avusturyalı OMV şirketine peşin olarak sattı.
İyi satış, iyi para!..
Haa, unutmadan söyleyeyim; sadece 2005 yılının ilk 9 ayında Petrol Ofisi’nin yaptığı “ciro” miktarı “6 milyar 560 milyon dolar” civarındaydı iyi mi?..
Demek ki, doğru söylüyorlar!..
Aydın Bey, gerçekten de “etrafında olan-biteni gören” biriymiş!..
“Nereden ne geleceğini” iyi bildiği, POAŞ’tan da anlaşılıyor zaten!..
DIŞBANK, FORTİS, TEB
Sadece POAŞ mı?.. Şimdiki adı Türkiye Ekonomi Bankası yani TEB, ondan önceki adı Fortis olan Dışbank’ta da; nasıl “kaz gelecek” yeri gören bir“patron” olduğunu ortaya koymuştu zaten!..
Olayın özü ve özeti şuydu:
İş Bankası;
Dışbank’ı, önce Lapis’e satmıştı.
Ancak Lapis; taksitlerini ödeyemeyince İş Bankası, bankayı geri almıştı...
Sonra Doğan Grubu’na; 20 Kasım 1994’te, Frankfurt şubesi kanalıyla libor artı 2 faizli; biri 6 yıl, diğeri 7 yıl olmak üzere 7’şer milyon dolarlık iki kredi verdi.
Doğan Grubu da bu krediyi peşinat yaptı ve “90 milyon dolar”a Dışbank’ı satın aldı.
10 yıl önce; 1 milyar 280 milyon dolara satılan banka, işte bu bankadır!..
Artık Fortis’i TEB’e satanlar ne kadar “kâr” etti, orasını bilmiyoruz!..
Görüyor musunuz hesabı-kitabı;
“90 milyon dolar” yatır, “1 milyar 280 milyon dolar”a sat!..
Doğrusu var ya; sihirbazların, “şapkadan tavşan çıkarması”, hiç de büyük bir marifet değildi!.. “90 milyon dolardan, 1 milyar 280 milyon dolar çıkaran” Aydın Bey’e ancak ve ancak şapka çıkarılır!..
Çünkü, ortada az-uz bir başarı yok!..
KÂĞIT ÜÇKÂĞIDI!
Gelelim, Aydın Doğan Bey’in “korkulu rüyası” haline gelen “kâğıt üçkâğıdı” meselesine...
Önce olayı hatırlayalım:
Aydın Doğan, kızı Hanzade Vasfiye Doğan Boyner, İmre Barmanbek ve Ali Rıza Temuroğlu hakkında, “kâğıt ve baskı malzemesi temin eden şirketlere haksız kazanç sağlandığı” gerekçesiyle “Sermaye Piyasası Kanununa muhalefet” suçundan İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı.
Mahkeme, 23 Haziran 2013’te; suçun yasal unsurları oluşmadığıgerekçesiyle Aydın Doğan’ın da aralarında bulunduğu 4 sanığın beraatine karar vermişti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 7. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozmuştu. Yerel mahkemenin kararında direnmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gelmişti.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da, 23 Haziran 2015 tarihli kararında;“dâvânın usulen bozulmasına” hükmetmişti...
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Erhan Şengün ise, 4 Kasım 2015 tarihinde; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun dâvânın usulüne uygun açılmadığınayönelik kararına itiraz etti ve Aydın Doğan, kızı ve iki üst düzey yöneticinin suçunun sabit olduğu gerekçesiyle mahkûm edilmesini talep etti.
Son durum şu:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebini işleme koydu. Kurul; Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Şengün’ün talebini onarsa, Aydın Doğan mahkûm olacak...
DOĞAN NE, FALCON NE?
Efendim, herhalde hatırlarsınız;
2008 yılında, bir “iddia” atılmıştı ortaya... Aydın Doğan’ın “60 milyon dolarlık kâğıt kaçakçılığı” ile suçlandığı ve bu yüzden de SPK tarafından Aydın Doğan hakkında “inceleme” başlatıldığı haberleri yansımıştı kamuoyuna...
Peki, olay neydi?..
Efendim; Aydın Doğan, “kâğıt ithalâtı” yapmak için Virgin Adaları’nda kurdurduğu “tabelâ” şirketi 1997’de faaliyete geçirmiş ve 4 yıl sonra da bu şirket vasıtasıyla “kâğıt kaçakçılığı” yapmakla suçlanmıştı... İddialara göre, kaçakçılığın boyutu “60 milyon dolar” civarındaydı!..
O günlerde sormuştum:
l Aydın Doğan’ın “kâğıt ithali” işinde kullandığı şirketin adı “Falcon”mudur?..
“Falcon” kelimesinin Türkçe karşılığı “Doğan” demek midir?..
Türkçe karşılığı “Doğan” demek olan “Falcon” şirketi, 2001 ve 2002’lerde“Aydın Doğan’a mı ait”ti?!?
Aydın Doğan, kâğıt işlerini “Aydın Falcon” üzerinden mi yapmaktaydı?..
l Bilebildiğim kadarıyla, Virgin Adaları; bir başka ifadesiyle British Virgin,19-20 bin nüfuslu küçük bir ada. Kişi başına milli geliri 15-16 bin dolar. Çünkü kara para aklayıcıları, vergi kaçakçıları ve halka açık şirketini dolandırıp kâr transfer etmek isteyen patronlar, bu adayı mesken tutuyor.
Şimdi, sormak istiyorum:
l Aydın Doğan, Falcon adlı “şaibeli” bir şirketi, neden Virgin gibi “sabıkalı bir ada”da kurma ihtiyacı hissetmiştir?..
Virgin Adaları’nda “kâğıt üretimi” mi yapılıyor ki, Aydın Doğan; Rusya’dan aldığı kâğıdı, “Virgin’deki şirket üzerinden” Türkiye’ye getiriyor?..
l Adı Virgin olan bu ada; Aydın Doğan’ın kâğıt aldığı “Rusya’dan onbinlerce kilometre uzakta” değil mi?!?
... Ve, son soru:
l Aydın Doğan’ın, 2000’li yılların başında kâğıt aldığı Shawcliff Trading Ltd. ve Sortal Trading Ltd. şirketlerinin “bağlantı” adresinin “Falcon’la aynı” olması bir “tesadüf”(!) müdür?.. Adı geçen bu 2 şirkette, “Falcon”un, yani “Doğan”ın “ortak hesabı” var mıdır?..
Samimi olarak soruyorum Aydın Bey;
Falcon’un yanısıra, bu iki “tabela şirket” de size mi aitti?..
Değilse; Rusya’dan aldığınız kâğıt; niye onbinlerce kilometre uzaklıktakiVirgin Adaları’nda bulunan bu iki şirket üzerinden Türkiye’ye girmekteydi?..
YATACAK MI, KAÇACAK MI?
Heyy Aydın Bey!..
Eğer, dün bu “karıncalı” işlere girmeseydiniz, bugün hiç karnınız ağrır mıydı?..
Merak ediyorum;
Bir “B Plânı”nız var mı?..
Hakkınızda “hapis” kararı verilirse “yatacak” mısınız, yoksa “firar” mı edeceksiniz?..
Öyle sanıyorum ki;
“Önümüzdeki haftalarda, Bir İmparatorluğun Çöküşü’nü izleyeceğiz!”
Buna değer miydi Aydın Bey?..
****************************************************************************************************
Paris’te çırılçıplak gözaltı... Bu mu medeniyet?.. Bunlar mı insan?!
“Demokrasi... Özgürlük... İnsan Hakları” ha!..
Bunların ne anlama geldiğini bilmek isteyen, hemen atlasın uçağa, gitsinParis’e!.. Tabiî, gidebilirse!..
Çünkü efendim;
“Fransa, bütün dünyaya sınırlarını kapattı!”
Dahası;
“Türkiye’nin 1990’lı yıllarda bıraktığı Olağanüstü Hal uygulamasını, 3 ay daha uzattılar” iyi mi?..
Twitter kısıtlandı!.. Sokağa çıkma yasağı konuldu!..
Polise; mahkeme kararı olmadan ev basma ve gözaltına alma yetkisiverildi...
Öyle bir yetki ki, polis dün “Kilise”yi bastı!..
Gerisi değil de, şu “çıplak gözaltı” olayını ne insanlığa sığdırabildim, ne hayvanlığa!..
Düşünebiliyor musunuz; Fransız polisi evi basmış ve “suçlu” olduğu iddiasıyla bir şahsı gözaltına almış!.. Olabilir!.. Gözaltına da alabilir, bileğine kelepçe de takabilir!..
Ama, birader, “adamı çırılçıplak soymak anadan üryan hâle getirmek” de neyin nesi?!?..
Neymiş; “canlı bomba” olabilirmiş!..
Ulan hayvan;
Adam, bombayı “donunda” mı saklayacak?..
Adamın donunu niye çıkardın?..
Hasılı kelâm, “medeniyetin başkenti” dedikleri Paris’te; nasıl bir“barbarlık”, nasıl bir “hayvanlık” sergilendiğini dün gördüm!..
“Diktatör” arayanlar Hollande’a bakın!..
yeniakit