Hasan Karakaya
TOKİ Konut Kurultayı... Büyük insanlar, büyük işler yapar!
Dün; TOKİ tarafından düzenlenen "2011 Konut Kurultayı"na davetliydim... Kurultayı izlemek üzere İstanbul Kongre Merkezi"ne gittim...
Kurultay Salonu"na girip, etrafa şöyle bir göz gezdirdiğimde, "3 yıl önce yapılan tartışmalar" geldi aklıma... Gazetelerdeki "haber"ler ve "köşe yazıları" bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden!..
"Kafaları 1946"da donmuş", donuk beyinlerinin "buzu hâlâ çözülememiş" olanlar, her "yeniliğe" karşı çıktıkları gibi; "Muhsin Ertuğrul Sahnesi"nin yıkılıp, "yenisi"nin yapılmasına da karşı çıkıyorlardı!..
Öylesine "paranoya" içindeydiler ki;
"Muhsin Ertuğrul Sahnesi"nin yıkılıp gömüleceğini, yerine bir cami yapılacağını, bu hükümetin sanat düşmanı olduğunu" söylüyorlardı.
Düne kadar "ortanın solu" diyenler, bugün "cuntanın solu" olmuşlar, hep birlikte "hükümet karşıtlığı" yapıyor, Başbakan Tayyip Erdoğan"ı yerden yere vurup, "sanat düşmanı" ilân ediyorlardı...
MUHTEŞEM BİR BİNA!
Başbakan Tayyip Erdoğan ve İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş; sanat dünyasındaki ve medyadaki "Bremen Mızıkacıları"nın höykürmelerinin ne kadar "yersiz" olduğunu göstermek için, 3 yıl önce "ilk kazma"yı vurmuş, o binayı yıkıp, yerine "yepyeni bir bina" dikmek için ilk harcı attıktan "tam 21 ay sonra", ortaya "mükemmel bir bina" çıkarmıştı.
Tarih, 16 Ocak 2010...
Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım; yıkılan ama 21 ay sonra yenisi yapılıp, "perde" diyen Muhsin Ertuğrul Sahnesi"ndeydi... "Keşanlı Ali Destanı"nı izliyorlardı.
Erdoğan, o gün; haklı olarak "yeni bina"ya karşı çıkanları eleştiriyordu:
¥ "İlk kazma vurulduğunda ne söylesek kabul edilmedi... İnanılmadı... Sanki biz Muhsin Ertuğrul Sahnesi"ni yere gömüyorduk. Halbuki durum böyle değildi. Çok ileri gidildi ve neler söylenmedi ki. Buraya cami inşa edeceğimizi bile iddia ettiler. Bu iddiaya inanan yazarlar oldu. Ciddi ciddi köşelerinde, sayfalarında, ekranlarında bunları ifade ettiler. Sanki biz tiyatro düşmanıyız..."
¥ "Bizim sanata yönelik düşmanlığımız olamaz... Tam aksine bunu yaygınlaştırmanın gayreti içindeyiz ve Türkiye genelinde bütün tiyatroları yıktığımızı söylediler. Hepsini kaldıracağımızı söylediler. Ama bizi böyle göstermeye kimin ne hakkı var? Üstelik bu sürekli yazıldı."
¥ "Öyle bir şey ki; siz adım atıyorsunuz, pat yargı karşınızda!.. Bizim yargı benim bu ifadelerime kızacak biliyorum. "Olamaz." Ya niye olamaz? Bunun niyesini söyleyin!.. Proje ise proje. Hizmet ise hizmet. Ülkeye hizmet. Bunu ülkemiz için yapıyoruz. Ciğerlerimize kadar bize kan ağlatıyorlar, kan. Bunu yapmaya hakları yok!"
Dün, işte "o bina"daydık!..
İlk defa görüyordum...
Gerçekten "mükemmel" bir bina...
"Kompleks bir bina!"
İçinde her şey var!..
"Tiyatro salonu" da var, "şov merkezi" de... "Kongre salonu" da var, "yemek salonları" da!..
En önemlisi de; altında, "4 bin araçlık" bir "otopark" bulunması...
Kısacası; hem "İstanbul"un silüeti"ni bozmayan, hem de "çok amaçlı" hizmet veren, "ferah" bir bina!..
Emeği geçen herkese teşekkür...
TOKİ, BİR DÜNYA MARKASI
Dedim ya; işte o binada, dün Toplu Konut İdaresi tarafından düzenlenen "2011 Konut Kurultayı" vardı...
Kürsüye ilk çıkan TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar oldu... "TOKİ"nin faaliyetleri"ni anlattı, "şehircilik" ve "çevre"ye verdikleri önemden, "kentsel dönüşümün zarureti"nden söz etti...
Onu dinlerken, "sade" hâli çekti dikkatimi... Oysa, TOKİ gibi, bir "dünya markası" haline gelen "dev bir kuruluş"un başındaydı... Buna rağmen, hiç "hava atmıyor", sıradan bir insan gibi konuşuyordu kürsüde!.. Son derece "mütevazı" idi...
Bir ara; "Son 8 yılda 483 bin konut yapan adam, bu adam mı" diye geçirdim içimden...
Sonra, "askerlik" esnasında öğrendiğim bir "kural" geldi aklıma..
Komutanlar, şöyle diyordu:
"Savaş; uçaklar, tanklar ve toplarla başlar ama, zafer, piyadenin süngüsünün ucundadır!"
Yani, "teknoloji"de ne kadar üstün olursan ol, sonucu belirleyen "insan"dır!..
Adam!.. Adam... Adam!..
İşte Erdoğan Bayraktar...
TOKİ, onun döneminde, bir "dünya markası" oldu... Öylesine "hızlı ve çok konut" yaptı ki; dünya ülkeleri sıraya girip; "Bize de konut yapın" diyorlar!..
BAŞARILI BÜROKRATLAR
Ya, diğerleri?..
"Siyasi bağnazlık" ve "ön yargı" ile, daha göreve başladıkları ilk günlerde haklarında "linç kampanyaları" açılan, "itibarsızlaştırılmak" istenen bazı "bürokrat"lar daha var ki, onlar, yaptıkları "başarılı iş"lerle, dünyaya parmak ısırtıyorlar.
¥ Dünyadaki muadilleri krize teslim olurken, Türkiye"yi selamete çıkaran Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, evinin önündeki "ayakkabı"larla tartışılmıştı.
¥ Dünyada havayolu firmaları global krizden dolayı zarar ederken, "terlik" giymekle eleştirilen Temel Kotil"in THY"si şaha kalktı, yüksek kârlar açıkladı.
¥ TRT"nin, Genel Müdürlüğüne getirildiğinde eleştirilen İbrahim Şahin, TRT Şeş"in Güneydoğu"daki başarısı ve kurumu "üçe katlaması" ile dikkat çekti.
¥ Bu "liste"ye YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan"ı da dahil etmek gerekir... Çünkü, o da, attığı "cesur adım"larla, üniversiteleri "kışla" olmaktan çıkarıp, "bilim yuvası" haline getirdi.
Bu liste, uzar gider... Vakti saati geldiğinde, onları da yazarız inşaallah...
Dedik ya;
Adam!.. Adam!.. Adam!..
İşte bu "adam"lar;
Birilerinin "yer"lere baktığı, baktıkları yerlerde "terlik" ve "ayakkabı" gördükleri bir dönemde, başında bulundukları kuruluşları "başarıdan başarıya uçuran" adamlardır.
TOKİ, NİYE ÖNEMLİ?
Düşünebiliyor musunuz;
TOKİ"nin kurulduğu 1984 yılından 2002 yılına kadar geçen 19 yıllık sürede "sadece 43 bin konut" yapılabilmişken, Erdoğan Bayraktar"ın göreve başladığı 27 Aralık 2002"den bugüne kadar, "483 bini aşkın konut" yapılmış... Hedef, 2011"in sonunda, bu rakamı "500 bin"e çıkarmak!..
Bunu, çok önemsiyorum.
Zira, 1980"in ikinci yarısında bir "kooperatif"e üye olmuştum... Kooperatiflere, devletten o kadar az para aktarılıyordu ki, oturmuş; o günlerde verilen "kredi"yi, kooperatif ve konut sayısına bölüyor, üyesi olduğum kooperatife ne kadar pay düşeceğini hesaplıyordum.
Bununla da yetinmiyor; kooperatifin bu parayla ne kadar "daire" yapabileceğinin hesabını yapıyordum.
Çünkü ben o yıllarda "kirada" idim ve "49 metrekarelik ev"de oturuyordum...
İyice bunalmıştım... Kooperatif, oturacağım evi bir an önce bitirmeliydi ki, bir an önce taşınayım!..
Tam 8 yıl bekledim.
Bazıları, 11-12 yıl!..
Düşünebiliyor musunuz;
O yıllarda "ev sahibi" olabilmek için; o da, kooperatifler; "yan yattı, çamura battı" demezler, "dolandırıp kaçmazlar" ise "8-10 yıl" beklemek gerekirken; bugün TOKİ; hem de "bitmiş ev"leri pazarlıyor!..
Hem de "kira öder" gibi!..
Hayır, hayır;
"100 lira taksitle ev!"
Neredeen, nereye?..
"O günleri" yaşamayanlar, "bugünler"in kıymetini bilemez... Dünün "kiracı"ları, adeta "ev sahibinin köleleri" gibiydi...
Bugün ise insanlar sadece "ev" almıyorlar, bir "yaşam alanı"nın sahibi oluyorlar, "insanca" yaşıyorlar!.. "Ağaç"lar "çim"ler, yani "yeşillikler" içinde!..
Şimdi gelin de;
Erdoğan Bayraktar"a teşekkür etmeyin!
O, bütün "övgü"leri hak ediyor!..
ERDOĞAN"A BİR ERDOĞAN GEREK
Hani, derler ya;
"Süleymaniye"yi yapmak için, sadece Mimar Sinan yetmez... Bir de Sultan Süleyman"ın olması lâzım."
"8 yılda 483 bin konut" yapmak için elbette Erdoğan Bayraktar olmak yetmez... Bir de arkasında Tayyip Erdoğan olması lâzım... "Varoş"ları bilen, "kimsesizlerin kimi" olan bir Erdoğan!..
İşte bu Erdoğan şimdi "varoşlara vefa borcu"nu ödüyor... Onların "gecekondu"lardan kurtulup "insanca yaşamaları" için, TOKİ eliyle, onlara "konut"lar yaptırıyor.
Dün, TOKİ"nin düzenlediği "2011 Konut Kurultayı"nda konuşan Erdoğan; "Konut, bir insan hakkıdır" diyor ve şöyle devam ediyordu konuşmasına:
"Şehirleri şekillendiren insandır... Ama, insan da şehirler tarafından şekillendirilen bir varlıktır!.. Dünyaya; Süleymaniye Camii'nin penceresinden, Ayasofya'nın avlusundan, Sultanahmet Çeşmesi'nden, Galata Kulesi'nden bakmakla, bir gecekondunun penceresinden bakmak asla ve asla aynı değildir.
Takdir edersiniz ki;
Cıvıl cıvıl bir sokakta, tabiatla, çevreyle dost bir ortamda, mimari eserler arasında büyüyen bir çocuğun ufku ile çamur içinde, çöp içinde, yıkık dökük evlerde yetişen bir çocuğun ufku da aynı değildir... Derilerinin rengini seçme şansları olmayan çocukların; doğacakları evi, büyüyecekleri mahalleyi seçme lüksü de yoktur!.. İşte onun için; konut, bir insan hakkıdır. Biz, her çocuğun, her insanın, insanca yaşam şartlarına, insanca yaşayabileceği konutlara, sokaklara, mahallelere sahip olmasını bir insan hakkı olarak görüyor ve bunu yerine getirmenin, bu hakkı sağlamanın mücadelesini veriyoruz.''
ÖNCE MİLLET... ÖNCE İNSAN!
Kim, ne derse desin;
Erdoğan, "önce insan" diyor!..
"İnsana yatırım" yapıyor, "insan için yatırım" yapıyor.
Onu "büyüten" de bu olsa gerek...
"Büyüyen", sadece Erdoğan değil...
Onunla birlikte;
"Hedef"ler de büyüyor.
Meselâ, bu yıl "500 bin konutu bitirmeyi" hedefleyen TOKİ, Cumhuriyet"in 100. yılı olan 2023"te "1 milyon konuta ulaşmayı" hedefliyor...
Aynı TOKİ;
"Dar gelirlilere öncelik" verdiği ve "100 lira taksitle" satacağı 45-55 metrekarelik konutların sayısını da, yıl sonuna kadar "55 bin"e çıkarmayı hedefliyor!..
Demek oluyor ki;
"Küçük" insanlar "küçük ve basit işler"le uğraşırken, "büyük" adamlar, kendilerine "büyük hedefler" koyuyorlar!..
Başbakan Tayyip Erdoğan"ın;
Belediye Başkanı seçildikten sadece 2 yıl sonra, yani 1996"da "Deprem Müdürlüğü" kurdurması, onun, nasıl "öngörülü" olduğunun bir göstergesidir.
Onu "Başbakan Tayyip Erdoğan" yapan da; "öngörü"leri, bu "hedef"leridir!
"1 milyon konut" hedefi de asla hayâl değildir.
==============
"Tanırım, iyi çocuktur!"
Kesinlikle "rövanş almak" ve "misilleme" yapmak amacında değilim... "İntikam hissi" beslemediğim gibi; "Oh oldu" diyenlerden de değilim... Ama, "kartel medyası"nın uyguladığı "çifte standart"a isyan ediyorum... Yazılanlardan iğreniyorum...
1999 yılında "ben" gözaltına alındığımda; hem de 9 sütuna "Hasan dehşeti!.. Teşhis edildi" diye "orgazm" halinde başlıklar atanların, bugün kalkıp da; "operasyonların gazetecilere yönelik olduğunu" iddia etmeye hakları yoktur!.. Ne yani, ben "gazeteci" değil miydim?.. Tam aksine, "sürekli basın kartı" sahibiydim... Ama, bir "mafya bozuntusu"nun "iftira"larına sarılıp, "linç" etmeye kalktılar beni!..
Peki, aradan 11 yıl geçtikten sonra, değişti mi bu kafa?.. "İllegal eylem" iddialarından dolayı değil; sadece "fikir"leri ve "yazı"larından dolayı haklarında "dâvâ" açılan, "hapis cezaları" alan, dahası; "kurşunlu tehdit mektupları"na ve "suikast plânları"na maruz kalan "gazeteci"lere sahip çıktılar mı?.. Evet; Şamil Tayyar"dan, Adem Yavuz Arslan"dan, Mehmet Metiner"den ve Orhan Miroğlu"ndan söz ediyorum... Sorarım; bu "gazeteci"ler için kaç kişi kalem oynattı?..
Dürüst ve samimi iseniz; ya "bütün gazetecilere" sahip çıkacaksınız ya da içinizdeki "çürük elma"ları ayıklayacaksınız!..
Aksi halde; "Benim teröristim, iyi gazetecidir" derseniz, hiç bir yere varamazsınız... Malûm; "kitabevi bombalayan Ali" de, Yaşar Büyükanıt"ın nazarında "iyi çocuk"tu!.. "İyi çocuk"(!)ları, "gazeteci" diye yutturmaktan vazgeçin artık!..
yeniakit