Ahmet Taşgetiren
Trump’lı veya Biden’lı...
Anladık ki Amerikan seçimleri Amerikan seçimlerinden daha öte bir şey. Çünkü Amerika Amerika’dan daha öte bir şey.
Anladık ki Amerika’da olan bitenler bütün dünyayı ilgilendiriyor. Evet “Dünya 5’ten büyük” ama diyelim 5’ten biri olan Amerika’nın büyüklüğü gene de farklı. Hatta anlaşılıyor ki Amerika, diğer 4’ten de büyük. Çünkü onların da gözü kulağı Amerikan seçimlerinden gelecek sonuca ayarlı.
“Dünya 5’ten büyük” sözünü Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi. Bu bir “kalb sözü”, gönül öyle istiyor demek bu, ama hayatın gerçeği maalesef o değil. Belli ki Türkiye olarak ABD seçimleri ile ilgilendik, belli ki iktidar cenahının gönlünde Trump’ın kazanması vardı ve belli ki bunun altında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump’ın daha iyi anlaştığı” kanaati bulunuyordu. Muhalefete göre ise “Erdoğan ile Trump’ın üslubunun, iş tutma tarzının benzeştiği” kanaati.
Aslında ABD seçimleri ile ilgilenmememiz normal olmazdı. Tamam biz “Dünyanın yeni ekseni” olmak istiyoruz, tamam, Cumhurbaşkanı’nın son bakanlar kurulu toplantısından sonra yaptığı konuşmada söylediği gibi “Dünyanın geleceğinin bir kez daha bu coğrafyada görüldüğü bir süreç yaşanıyor” ama bu coğrafyanın dizaynında da Amerikan iradesinin maalesef tayin edici olduğunu görüyor, tedirgin oluyoruz.
Üstelik telefonlarımıza çıktığı için gönlümüzün kazanmasından yana durduğu Trump dizayn ediyor coğrafyayı ve hiç de bizim gönlümüze göre dizayn etmiyor.
İşin bir başka boyutu, Amerikan seçimlerinde taraf oluşumuz, yani “Trump bizim için daha iyi” dememiz, Amerika adına bizim coğrafyamızda daha doğru – dürüst – adil – hakkaniyetli işler yaptığı için değil, Amerika’nın bir işi de, ülkelerin demokrasi, insan hakları, hukuk düzeni konusunda tavır koymak ya, bu konuda Trump daha esnek, daha toleranslı, daha ihmalkar, bizde olan bitenleri daha az görür, demokrasi - hukuk devleti -insan hakkı ihlali iddialarına daha duyarsız….. vs çünkü kendisi öyle bodoslama bir insan…. Ne dersiniz öyle bakmıyor muyuz – bakmadık mı Trump – Biden ikilisi arasında değerlendirme hatta tercih yaparken?
Ve ne garip bunu yaparken, kendi standartlarımızı “Trump tercihi” ile birlikte aşağıya çektiğimizi aklımıza getirmiyoruz, getirmedik. Hani insan bazen Amerika’da insan hakları ve demokratik kriterler noktasında daha duyarsız birisini tercih ediyor olmak yerine “Amerika gelsin bizden insan hakları dersi alsın” denilebilmesini istiyor.
Sadece bu sebeple Trump’tan yana olmak, ya da Trump’tan yana olmanın bir sebebinin de bu olması, çok dramatik bir şey aslında. Çünkü insan hakları ya da demokratik kriterlerin varlığı bizim insanımızın yaşama kalitesi ile ilgili, ABD’nin çıkarları ile değil.
ABD’nin çıkarları bizim de içinde yer aldığımız ve iddialarımızın bulunduğu bu coğrafyanın jeopolitik dizaynı ile ilgili. “Bu coğrafyada bize rağmen herhangi bir düzenleme yapılamaz” sözü pek çok siyasi liderimiz tarafından söylenmiş olsa da, pek çok şey bize rağmen yapılıyor, taşlar döşeniyor, döşeniyor ve aylar – yıllar geçtikten sonra bir gün bakıyoruz, coğrafyada yeni yapılar doğmuş, burnumuzun dibinde ete – kemiğe bürünmüş statüler oluşmuş.
İşte orada lazım stratejik ilişki planlaması… Amerika’sı, Rusya’sı, Çin’i, Avrupa’sı, İslam ülkeleri… “Yalnızlaşma” diyoruz ya… “Büyük oyun”da ona düşmeyeceksin. Evet bütün dünya Amerika’yı konuşuyor ama, Amerika da işlerini tek başına yürütecek “Güç”te değil. Kimi zaman bizim yanımızdaki birilerini alıp bize karşı kullanıyor. İşte ona imkân vermemek lâzım. Yanımızdakileri tutabilmek de siyasi – diplomatik zekâ gerektiriyor.
Biden veya Trump. Onlarla Türkiye gibi bir ülke olarak masaya oturmalıyız. Türkiye’yi oyun dışında görmeyi ve ona göre coğrafya dizaynını akıllarından bile geçirmemeliler. Ama ne oluyor ise oluyor ve bizim dışımızda operasyonlar yapılıyor. Öfke bunun çaresi değil. Bazen güç kullanıyor olmamıza rağmen olan oluyor. Neden? Hangi hesabı yanlış yapıyoruz ya da yapamıyoruz?
Dünyada birileri şeytana külahı ters giydirecek kumpaslar oluşturuyorsa, diplomatik – stratejik basiret, kumpası çözmeyi, oyunu bozmayı ve karşı hamle yapabilmeyi gerektirir.
Trump ya da Biden, olağanüstü varlıklar değil. Amerika da -haşa- her şeye kadir bir güç değil. Ama bir güç. Trump ve Biden, Amerika’yı yönetiyorlar ama tek başlarına değil. Bir sistemin içindeler. Dizginleneceklerini bildikleri bir sistem içinde. “İş adamı” mantığı içinde yönetim mantığına sahip Trump bile dizginleneceğini biliyordu, dizginlendi nitekim. Belki işin bu tarafına da bakmak lazım ABD’deki başkanlık sistemini değerlendirirken…
Yazıyı gazeteye gönderdiğim sırada tabela 264 - 214 Biden lehine gözüküyordu. Biden ipi göğüsleyeceği 270’e çok yaklaşmıştı. Sabah Trump’sız bir Amerika’ya uyanılabilir. Amerikan halkının dünyanın önüne koyduğu reel politik bu. Ülkelerin mutfağı bu malzemeyi kullanacak. Bakalım ne olacak?