Abdurrahman Dilipak
"Türkçe Olimpiyatları" ve "Shopping fest"
İkisi de aynı zamana denk geldi..
Türkçe Festivali başarılı bir organizasyon.. Shopping fest de öyle aslında..
Shopping Fest'i anlarım. Turist gelecek, onlara yönelik bir organizasyon ama, içeride içe dönük adı olması gerekmez mi idi, bu Şölenin. Türkçe Olimpiyat'ı da öyle.
Niye "Şenliği", "şöleni" değil de, "Olimpiyat". Madem Türkçe iddiamız var, yabancılar Türkçe konuşuyor, söylüyorken, biz niçin başka dilden konuşuyoruz.
"Dil", ağzımızda tad alan bir organ, lisan ve kalp anlamına gelen bir kelime..
Burada Türk dilinden söz ediyoruz. O zaman başka güzel örnekler de olması gerekirdi..
Kaç ülkeden insan geldi bu şölene, o kadar ülkede, Türkiye'den yazarların o ülke diline çevrilmiş eserleri de yayınlansaydı ne güzel olurdu. Türk'ü Türk'e övmenin ötesine geçmek gerek.. Türkçe'nin diğer ülkelerde de yaygınlaşması, özellikle Türk dünyasında bu yönde bir çaba olumlu. Farklı lehçelerin birlikte kullanılması ile Türkçe kendi havzasından beslenerek daha da zenginleşebilir..
Aslında ben bütün dillerin zenginleşmesinden yanayım.. Keşke diğer Anadolu halklarının dilleri de kendi içinde gelişse, zenginleşse.. Dillerin birbirinden etkinenleri de normal bir olay.. Kuşkusuz kendi dilinde karşılığı olan kelimelere öncelik verilmesi gerekir bu arada.. Hele de büyük bir gösteri için daha arı bir dil kullanılması iyi olurdu..
Yabancılar güzel Türkçe konuşuyor da, bizimkilerin hali ne durumda derseniz, aslında durum hiç de içaçıcı değil.. Özellikle Televizyon ve internet dilimizi katlediyor..
Bir de dilin uygarlık köklerinden koparılması ile anlam derinliği kayboluyor..
Harf devrimi Türkçe için büyük bir yıkım oldu.. Eczane, pastane, hastane, ne o öyle. "Haacer" diyemiyoruz. "Hacer" yani "taş".
Kermes, Şarküteri gibi bazı kelimeleri kendi bağlamından koparıp alıyoruz. Domuz kasabının bizimle ne alakası var. Ya da "Kirsche Messe" "Kilise pazarı" ile? "Hayır çarşısı" daha güzel bir tanım bana kalırsa..
Bu konuda TDK'ya büyük görevler düşüyor..
TDK Başkanı ile Malatya'da kitap şenliğinde karşılaştığımızda söylemiştim.. Aslında MEB ile bir anlaşma yapılmalı, Türkçe ve Edebiyat öğretmenleri kendi bölgelerinde dil taramaları yapmalılar ve Wikipedia formatında, uluslararası bir ansikloedik Türkçe dil ve lehçeleri sözlüğü hazırlayabiliriz. Bu yönde bir proje TDK nın gündeminde olsa gerek..
Türkçe filmler, şarkılar için de ayrı şölenler düzenlenebilir. Tiyatro şenlikleri, oyunlar, gösteriler.. Yani bu konunun sadece bir camianın kendi kurumlarındaki öğrencilerin başarılı çabaları ile sınırlı kalmaması gerek.. Hâlâ Eurovisionun peşinde İngilizce şarkılarla, bu toplumun inanç, gelenek ve kültüründen kopuk birtakım shovlarla kendimizi yabancılara beğendirmeye çalışıyoruz..
Sanıyorum AA'nın Türk dünyası ve İslam dünyası ile bir haber networku oluşturma çabası var. STK lar içinde aynı durum sözkonusu. Engelliler arasında bir uluslararsı network oluşturuldu sanıyorum. Geleneksel tıp alanında da Hekimzadenin çabaları ile bir Uluslararası geleneksel tıp Federasyonu oluşturma çabaları sürdürülüyor..
Ekim başında olacak İBF, MÜSİAD'ın organize ettiği "Uluslararası İş Forumu" nun CRR'de Fuarı olacak. Bütün bunlar güzel gelişmeler.. Birtakım eksiklikler ve yanlışlıklar olabilir, hep olacak, ama önemli olan istikamet doğru mu, ileri doğru bir hareket var mı? Yani iki günümüz birbirine eş değil mi?
Türk dünyası ile İslam Dünyası ile, Afrika ile ilişkilerimiz gelişiyor. Bu konuda yeni bir birim oluşturuldu. TİKA'nın çok güzel ve önemli çalışmaları var. Türkiye'de her gün bir uluslararası konferans düzenleniyor..
Bütün bunlar hepsi birbirini etkileyen işler.. Sonuçta hepsinin kazanımı aynı havuza akıyor..
Dil önemli. Ne düşündüğümüzü doğru bir şekilde ifade etmenin, söyleneni doğru anlamanın en temel aracıdır dil. Onun için dili doğru kulmadan dini de doğru anlayamayız, tarihi de, kültürümüzü de.. "İnsan konuşan canlıdır" (Batılılar hayvandır derler ya) diye bir söz vardır.. Konuşmak için dil bilmek gerekiyor. Üstelik bir dil bilen bir insan, iki dil bilen iki..
Burada kafama takılan bir şeyi daha not etmeden geçemeyeceğim. Bu işe destek veren, sponsor olan, etkinlikleri coşkuyla alkışlayan patronlar, aceba kendi tabelalarına, markalarına bu durumu ne zaman yansıtacaklar.. Tamam ihracat markasını anlarım da, ötesi ne oluyor?
İbadetin çok ya da cezbeli olanı değil, sürekli olanı makbuldür.. Bu şmölenden arta kalan şey ne? Bunun günlük hayatımızdaki işimizdeki karşılığı ne? Hani "Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bir seyyie bulunur hanelerinde" ya da "ele verir talkını, kendi yutar salkımı"na dönmesin de bu iş. 145 ülkeden insanlar gelmiş, önemli bir sayı bu.. Tunus Türkçe'yi seçmeli ders olarak Kabul etmiş, Gül'ün önerisi üzerine.. Hadi bakalım, sözde kalmasın bu işler..
Türkiye siyaset ve ticaretde, sanayi de global bir güç oluyorsa, bunun kültür ve sanatta da kendini göstermesi gerek.
Olimpiyadların finalı coşkulu idi. Erdoğan Hocaefendiyi davet etti memleketine. Camia ne Erdoğan'dan ne de Hocaefendiden vazgeçmeye niyetli!, dakikalarca süren alkıştan bunu çıkarmak mümkün.. Şimdi bakalım hocaefendi, Başbakanın davetine icabet edecek mi?
Selâm ve dua ile..
yeniakit