Hakan Albayrak
Türkiye İran'ı satmıyor
Amerikalılar İran'a saldırı konusunda zihin jimnastiği yaparken, Türkiye İran'la safları sıklaştırıyor. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye-İran sınırında "serbest sanayi ve ticaret bölgesi" kurmak için hazırlık yaptıklarını açıkladı. Müthiş bir gelişme. Ama daha müthişi de var. Başbakan Erdoğan, New York'ta düzenlediği basın toplantısında, İran'ın nükleer santrallerine yönelik saldırı ihtimalini hatırlatan bir gazetecinin sorusunu cevaplandırırken, İran'a, 'diplomatik lisanı aşan' bir netlik ve kesinlikle sahip çıktı. Bunu yaparken, Müslüman bölge ülkelerine genel olarak da sahip çıktı; ABD'nin işgal ve saldırı siyasetine açıkça cephe aldı; resmen "1 Mart"çılara katıldı. Şöyle: 'Biz böyle bir şeyi bölgede temenni etmeyiz, yani bu çok çok yanlış bir şey olur, yani bundan bu çılgınlığa teşebbüs edenler salt olarak zarar görmez. Bakın Irak'la ilgili süreci yaşıyoruz, bunun bize ders olması lazım, yani şimdi sormak gerekir, kendi kendimize soralım yani Irak'ta neyi hallettik? Şu anda bir ülke bir medeniyet bana göre çöktü, milyonu aşkın insan öldü. Şimdi aslında bir Irak medeniyeti Irak'taki bu medeniyeti yeniden inşa etmek acaba bizim kaç yılımızı alır, veya yeniden inşa edebilir miyiz, veya oradaki medeniyet artık çöken medeniyetler arasında mı yer alır? Daha bu bir yere oturmadan, böyle bir şeyi çözemeyen dünya, şimdi İran üzerinde devamlı böyle bir şeyi düşünüyor, tek bahanesi nükleer silah. Tamam da bu nükleer silahın bulunduğu başka ülkeler var, niye bunlar konuşulmuyor?" Bu noktada, Başbakan'a, UAEK toplantısında "İsrail'in nükleer silahlarını da konuşalım!" diyen ülkelere Türkiye'nin niçin katılmadığını, İsrail'in nükleer çalışmalarının uluslararası denetime açılmasıyla ilgili karar tasarısının görüşülüp görüşülmemesiyle ilgili oylamada Türkiye'nin niçin çekimser oy kullandığını ve karar tasarısının görüşüleceği sırada Türkiye delegasyonunun niçin toplantı salonunu terk ettiğini sormak lazım; ama bu skandal, Türkiye'nin İran'a kararlılıkla sahip çıktığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor tabii. Bu aslında yeni bir şey değil. 2007'de "ABD Kongresi'nin yaptırım kararından etkilenebileceği" tehdidine rağmen İran'la yeni doğalgaz anlaşmaları imzalanmamış mıydı? O anlaşmalarla ilgili demeçlerde "Üçüncü ülkeler İran'la ilişkilerimize karışamaz" mesajı verilmemiş miydi? Hatta, "Türkiye-İran ilişkileri ABD'nin tarihinden daha eskidir" gibi şeyler söylenmemiş miydi? Bölgesel entegrasyon siyasetinin 'kurumsallaştığını' gösteren bir tabloyla karşı karşıyayız. Güzel bir tablo.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.