Türkiye tarihi misyonuna dönmeli
Kudüs Seriyyelerinin Komutanı Gerçek Hayata konuştu...
İsrail İşgaline karşı Filistin'de mücadele veren direniş gruplarından biri de İslami Cihad Hareketi. Son Gazze Savaşı'nda İslami Cihad Hareketi'nin silahlı kanadı olan Kudüs Seriyyeleri tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonucu 18 İsrail Askeri hayatını kaybederken, 56 asker de yaralanmıştı. Fikri yapı ve siyasi çizgi olarak Hasan el Benna, Seyyid Kutup, İzzettin el Kassam ve İmam Humeyni gibi İslamcı önderlerden etkilenen İslami Cihad Hareketi Amerika tarafından tehlikeli bir terör örgütü olarak kabul ediliyor. Bu nedenle Amerika tarafından her yıl yayınlanan terör örgütleri listesinde ilk sıralarda mutlaka İslami Cihad Hareketi'nin de ismi geçiyor.
Fethi Şikaki ve Abdülaziz Avde tarafından 1980'li yıllarda kurulan İslami Cihad Hareketi'nin şu anki liderliğini entelektüel ve devrimci kimliğiyle ön plana çıkan Dr. Ramazan Şallah yapıyor. İslami Cihad Hareketi'nin Askeri Kanadı Kudüs Seriyyeleri'nin Genç Komutanlarından olan Ebu Mahmud ile başta hareketin yapısı olmak üzere Filistin'deki son gelişmeler, Kahire'de yapılan görüşmeler, tekfir düşüncesi, Türkiye'nin Filistin konusundaki tavrı çerçevesinde bir röportaj gerçekleştirdik. Ebu Mahmud'un sorularımıza verdiği cevaplarla sizleri baş başa bırakıyorum.
- Öncelikle sizin kişisel yaşantınızla başlayalım. Örneğin Kudüs Seriyyelerine nasıl katıldınız?
Mülteci Kamplarında geçen çocukluk yıllarımızda bir çok acıyı bir arada yaşadık. Mesela sokakta birlikte oyun oynadığımız arkadaşlarımızdan bazıları işgalci düşmanın saldırıları nedeniyle sakat kaldılar. Yakın akrabalarımızdan şehit düşenler oldu. Filistinli bütün çocuklar gibi ben de mahallemizin mescidine gidip Kur'an dersleri almaya başladım. İlerleyen yıllarda mescidde bize ders veren hocalarımız sayesinde İslami Cihad Hareketi'nin fikriyle ve mensuplarıyla tanıştım. Hareket, Filistin'in sadece direniş ve cihadla kurtulacağını savunuyordu. İslami Cihad Hareketi'nin askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri ile irtibata ilk defa 21 yaşımda geçtim. Kudüs Seriyyeleri eğitime, gizliliğe ve hareket mensuplarının seçilmiş gençlerden olmasına büyük önem veriyor. Bu nedenle Kudüs Seriyyeleri ile irtibata geçmek son derece zor oldu. Kudüs Seriyyeleri'ne katılarak Allah'ın bizlere farz kıldığı cihad vazifesini yerine getirmeye başladım.
-Kaç yıldır askeri kanat içerisinde faaliyet gösteriyorsunuz?
Yaklaşık 13 senedir Kudüs Seriyyeleri'nin bünyesinde düşmana karşı savaşıyorum. Bu süre zarfında mücahit arkadaşlarımla birlikte işgalci düşmana etkili darbeler vurduk. Mücadelemiz esnasında yüzlerce arkadaşımız şehit ve gazi oldu. Kudüs Seriyyeleri'ne bağlı direnişçiler olarak Yahudilerin hepsini topraklarımızdan atıp, başkenti Kudüs olan bir İslam Devleti kurana kadar Siyonist Düşmana karşı savaşmayı sürdüreceğiz.
"ÖZERK YÖNETİMİ TANIMIYORUZ"
-Filistin'de işgale karşı mücadele veren bir çok silahlı direniş grubu bulunuyor. İslami Cihad Hareketi'nin askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri ile diğer direniş grupları arasında fikri ve mücadele tarzı bağlamında ne tür farklar var?
Kudüs Seriyyeleri'nin siyasi olarak bağlı olduğu İslami Cihad Hareketi ortaya çıktığında Filistin'de işgale karşı verilen mücadeleyi milliyetçi, komünist ve laik gruplar sürdürüyordu. İslami Cihad Hareketi dışındaki İslami Gruplar ise vaktin cihad vakti değil; davet vakti olduğunu savunuyorlardı. Bu nedenle işgale karşı verilen mücadele tamamen milliyetçi, komünist ve laik direniş gruplarına bırakılmıştı. İslami Cihad Hareketi işgalci düşmana karşı verilen mücadelenin İslami ve devrimci bir mücadele olması gerektiğini ilan ederek işgale karşı mücadele başlattı. İslami Cihad Hareketi'nin önderleri Kudüs'ün özgürlüğü için savaşmanın Müslümanlar için itikadi bir zorunluluk olduğunu savunuyorlardı. Hareketimizin düşman karşısındaki cesur ve dinç duruşu Filistin'deki diğer İslami Grupların da mücadele saflarına katılmalarını sağladı. Böylece Filistin Direnişi, İslami bir direnişe dönüştü. Ayrıca Kudüs Seriyyeleri olarak başta Oslo Antlaşması olmak üzere Siyonist İşgal Devleti ile yapılan bütün antlaşmalara ve görüşmelere karşı çıkıyoruz. İşgalcilerin tek kanunu güçtür. Bu nedenle düşmanlarımızla görüşmek yerine onlarla savaşmalıyız. Oslo Antlaşması sonucu kurulan Filistin Özerk Yönetimi'ni de tanımıyoruz.
-Niçin?
Çünkü bu yönetim işgalin gölgesi altında kurulmuştur. Filistinli Direniş Grupları güçlerini, işgalcilerle yapılan antlaşmalarla oluşturulan yönetimlere hakim olma mücadelesi vermek yerine, düşmana saldırarak harcamalılar. İşgal sona erene kadar kesintisiz bir devrim ve mücadeleyi savunuyoruz. Direniş projemiz İslami, devrimci ve işgal altındaki vatanımızı savunma projesidir. Tıpkı Siyonizm gibi Amerikan Emperyalizmi de bizim düşmanımızdır. Siyonist düşmana karşı vurduğumuz her darbe Amerikan Emperyalizmini de zayıflatmaktadır. Çünkü Siyonizm Emperyalizmin nefes borusudur. Eğer Siyonist düşmanı yenmeyi başarırsak, Amerika'nın nefes borusunu da kesmiş olacağız ve böylece emperyalizm de çökecek. Bu nedenle biz Filistin'de sadece kendi vatanımız için değil; bütün Ümmetimiz adına, hatta emperyalizmin sömürüsü altında olan ezilen dünya halkları için savaşıyoruz.
-Kudüs Seriyyeleri'ne maddi olarak hangi devletler yardım ediyor?
Dünyadaki Müslüman Halklarla dayanışma içerisindeyiz; fakat herhangi bir devletten yardım almıyoruz. Kudüs Seriyyeleri'ni maddi olarak destekleyen kesim daha çok Filistin Cihadı'na sempatiyle bakan Müslümanlardan ve Filistin'in içindeki taraftarlarımızdan oluşuyor. Bir Müslüman kendisi cihad edemiyorsa cihad eden mücahitleri malı ve duasıyla desteklemeli. Bu şiarı bize İslam öğretiyor. Bu şiara uyan Müslüman kardeşlerimiz de bize destek veriyorlar. Peygamberimiz; "İnsanlara teşekkür etmesini bilmeyen, Allah'a da şükredemez" diyor. Kudüs Seriyyeleri olarak Filistin Direnişi'ne destek veren bütün Müslümanlara teşekkür ediyoruz.
"Şİİ DEĞİL; SÜNNİYİZ"
-İslami Cihad Hareketi'nin İran'la olan ilişkileri sık sık gündeme geliyor. Kimileri hareketin İran tarafından yönetildiğini iddia ederken, kimileri de İslami Cihad Hareketi'nin bazı mensuplarının Şii Mezhebi'ni taklit ettiğini gündeme getiriyor. Gerçek nedir? İran'la olan ilişkileriniz hangi boyutta?
İslami Cihad Hareketi ve hareketin askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri'nin bütün fertleri Sünni Mezhebi'ni taklit etmektedir. Şii olduğumuz yönündeki iddialar tamamen gerçeğe aykırıdır. Fakat ister Şii, ister Sünni olsun Filistin Direnişi'ne destek veren herkese saygı gösteriyoruz. Mısır sözde Sünni. Fakat ne Mısır, ne de diğer Arap Devletleri Şii olan İran ve Hizbullah kadar Filistin Direnişi'ne siyasi olarak destek vermiyorlar. İran'ın ve Hizbullah'ın İsrail İşgali karşısında takındığı tavır, saygı ve hürmet gösterilmesi gereken bir tavırdır. Ayrıca Müslümanlar arasında mezhep ve kavim tartışmaları çıkarılmasına karşıyız. Bugün yapmamız gereken güçlerimizi birleştirip, Siyonist ve Emperyalistlere karşı mücadele etmektir.
-Şu an Gazze'ye sizin gibi İslami bir hareket olan Hamas hakim durumda. Hamas'ın Gazze'ye hakim olması aranızdaki dayanışmayı daha da arttırdı mı?
Siyonist Düşmana karşı mücadele eden her grupla dayanışmaya hazırız ve İsrail işgaline karşı mücadele eden bütün direniş gruplarını kendimize yakın görüyoruz. Ayrıca herhangi bir grup direnişten uzaklaşırsa biz de o gruptan uzaklaşırız. Hamas da işgale karşı mücadele veren bir İslami direniş hareketidir. Bu nedenle Hamas'ı kardeş hareket olarak görüyoruz. Fakat Hamas'ın Gazze'ye hakim olmasıyla çok fazla ilgilenmiyoruz. Filistin'in şu an bir hükümete değil; güçlü bir direnişe ihtiyacı var. Hükümetler Filistin'i asla özgürleştiremeyecek.
Hamas'ın askeri kanadı olan İzzettin el Kassam Birlikleri ile aramızdaki dayanışma ve irtibat en üst düzeyde. Kudüs Seriyyeleri ile İzzettin Kassam Birlikleri'ni birbirine bağlayan güç ise cihad ve şehitlerimizin kanıdır.
-Hamas'la Mahmud Abbas'a bağlı olan El Fetih arasında ciddi problemler var. Hatta bu iki grup arasında dönem dönem silahlı çatışmalar da yaşanıyor. Siz fikir ve mücadele tarzı olarak Hamas'a yakın olmanıza rağmen Hamas ile El Fetih arasında yaşanan çatışmalarda taraf olmuyorsunuz. Niçin?
Filistin sahasında iki türlü proje var. Birincisi düşmanla masaya oturarak bir takım haklar elde etme projesi. Diğeri de onurlu bir şekilde direnerek zafere kadar savaşmak. Siyonist düşmanla masaya oturulmasına karşı çıkıyoruz. Her kim düşmanla masaya oturup bir takım antlaşmalar yaparsa, Filistin Davası'na ihanet yoluna girmiştir. Siyonist işgalcilerin hakkı kurşun, bomba ve öfkedir. İşgalci düşmanla masaya oturan Mahmut Abbas asla Filistin Halkını temsil etmemektedir. Abbas'ın siyasi çizgisi ihanet çizgisidir.
-Abbas'ın siyasi çizgisini ihanet çizgisi olarak görmenize rağmen niçin Hamas'ın Abbas ve grubuna yönelik verdiği mücadeleye katılmıyorsunuz?
Çünkü şu anki aşamada yapılması gereken güçlerimizi iç çatışmalarla harcamak değil; bütün gücümüzle İsrail'e vurmaktır. Filistinlilerin arasında meydana gelen veya gelecek olan her çatışma direnişe zarar verir. Her şeyden önce direnişin Müslümanların gözündeki imajı sarsılır. İnsanların Filistin'deki mücadeleyi bir iç çatışma olarak görüp, direnişe duyulan sempatinin zayıflamasını istemiyoruz. Kanlarımız akacaksa Filistinlilerin attığı kurşunlarla değil; düşmanın attığı kurşunlarla akmalı.
"GELECEK SAVAŞA HAZIRLANIYORUZ"
-Son Gazze Savaşı hakkında da sorular sormak istiyorum. Hamas, Gazze Savaşı'nda İsrail'e karşı zafer kazanıldığını savunuyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
İşgalci düşman Gazze'ye saldırmadan önce bir takım hedefleri gerçekleştireceğini açıklamıştı. Fakat bu hedeflerin hiçbiri gerçekleşmedi. Bu açıdan baktığımızda direniş, işgalci düşmanı Gazze'de hezimete uğrattı. İsrail gelişmiş savaş teknolojisi açısından bizden daha da ilerde. Bunu biliyoruz. Fakat biz de sürekli olarak askeri teknolojimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Direnişin füzeleri ve imkanları her geçen gün daha da gelişiyor. Gece gündüz sürekli olarak "düşmanımıza daha fazla zararı nasıl verebiliriz?" diye düşünüyoruz. Ayrıca direniş güçleri strateji olarak sürekli olarak kendilerini yeniliyorlar. Daha önce düşmanımıza büyük acılar yaşatan şehadet eylemi silahını kullanmıştık. Son savaşta ise yeraltına kazdığımız tünellerden ani şekilde yaptığımız saldırılar sayesinde İsrail Ordusu'na büyük kayıplar verdirdik. Şu an ise gelecek savaş için yeni bir taktik ve strateji hazırlıyoruz.
-Kudüs Seriyyeleri'nin son savaşta gerçekleştirdiği saldırılar hakkında genel bilgiler verir misiniz?
Kudüs Seriyyeleri olarak bu savaşta Siyonist düşmana 158 füze ve 87 havan topu attık. Askalan, Sderot, Kefar İzze, Nahil Uz, Biri, Nir Uz, Nirim, Meftahim ve Aşkol gibi bölgelere fırlattığımız füzeler sayesinde onlarca Yahudi işgalci yaralandı. Kudüs Seriyyeleri'nin evlatları ayrıca 27 adet RPG tanksavar füzesi ve 35 adet el bombasını da İsrail Askerlerine karşı kullandılar. 22 günlük savaşta 18 İsrail Askeri'ni öldürdük ve 56 İsrail Askeri de bizim saldırılarımız sonucu yaralandı.
-Sizin kayıplarınız hangi boyutta?
Kudüs Seriyyeleri'ne bağlı 34 direnişçi son savaşta şehit düştü. Şehit olanlar arasında üst düzey komutanlarımız da bulunuyor. Şehit olan kardeşlerimizin önemli bir kısmı savaş esnasında İsrail Uçakları tarafından gerçekleştirilen hava saldırıları sonucu hayatlarını kaybettiler. Kudüs Seriyyeleri'ne bağlı bir kardeşimiz de Zeytün Bölgesi'nde İsrail Askerleri'ne karşı gerçekleştirdiği Şehadet Eylemi sonucu şehit oldu.
-İsrail, Gazze Savaşının ardından ateşkes ilan etti ve şu an Kahire'de Mısır'ın arabuluculuğuyla görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerden herhangi bir beklentiniz var mı?
Hayır. Hiçbir beklentimiz yok. Filistin'deki en etkili strateji direniştir. Bu nedenle biz yeni bir savaş için hazırlıklarımıza başladık. Görüşmelerden çıkacak sonucu değil; füzelerimizin Tel Aviv'e nasıl ulaşacağını düşünüyoruz. İşgalci düşman mutlaka tekrar saldıracak ve bu sefer onlara daha büyük acılar yaşatacağız.
"TEKFİRCİLİK DİRENİŞİN İNTİHARIDIR"
-Başta Irak olmak üzere direniş adına gerçekleştirilen bir takım eylemlerde siviller de hedef alınıyor. Ayrıca bazı direniş grupları tekfirci fikirler öne sürerek insanları kafir ilan edip, kolayca öldürebiliyorlar. Sivillere yönelik gerçekleştirilen eylemler ve tekfirci düşünce hakkında fikirleriniz nelerdir?
Her kim sivil insanların kanını akıtırsa o direnişçi değil; katildir. İslam sadece Müslümanların değil; bütün insanların canını kutsal kabul ediyor. Bu nedenle hiçbir Müslüman Direnişçi sivil bir insanın canına kıyamaz. Eğer böyle bir olay gerçekleşirse ahirette bunu hesabı çok ağır olur. Tekfirle ilgili sorunuza gelince: Tekfir düşüncesi direnişin intiharıdır. İşgale karşı mücadele verilen bir bölgedeki Müslüman Direnişçiler arasında tekfir fikri yayılmaya başladığı andan itibaren o bölgedeki direniş güç kaybetmeye başlar. Tekfir fikri tehlikeli bir mikroptur ve bir an önce bünyeden atılmazsa bünyeyi zayıf düşürür. Bunun günümüzdeki örneğini de Irak'ta gördük. İşgal altındaki bölgelerde mücahitler tarafından sürdürülen direniş İslam'ın savaş hukukunu gözeten, mutedil, kapsayıcı ve insani olmalıdır.
-Kudüs Seriyyeleri olarak Türkiye Halkı ve Hükümeti'nin Filistin Davası'na yönelik tavrını nasıl buluyorsunuz?
Şunu açıkça söylemek istiyorum: Bugün İslam Dünyası'nda Filistin Davası'na en çok sahip çıkan ve Filistin Direnişi'ne maddi ve manevi olarak en fazla destek olan Türkiye Halkıdır. Özellikle son savaşta Türkiye Halkı'nın Filistin Direnişine verdiği destek bize güç ve moral verdi. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi duruş olarak Filistinlilerin yanında yer alması da bizi son derece sevindirdi. Bu tavır 2. Abdülhamid'in Torunlarına yakışan bir tavırdır. Osmanlı, başta Filistin olmak üzere yıllarca İslam Topraklarını ve Müslümanları kâfirlerin saldırılarına karşı korudu. Türkiye bugün Osmanlıyı kendine örnek alıp tarihi misyonuna dönerek Filistin'i ve Müslümanları koruma altına almalıdır. Türk Hükümeti'nden ayrıca İsrail'le aralarında olan bütün askeri antlaşmaları ilk fırsatta sona erdirmelerini talep ediyoruz. Biz inanıyoruz ki Türk Halkı ve Hükümeti bunu gerçekleştirecek güçtedir.
Adem ÖZKÖSE - Gerçek Hayat