"Türkiye'de Aslında Herkes Kemalist"
Şeyh Said ve Derviş Vahdetinin İngiliz altınlarının parıltısıyla ayaklandığı iddiasına da yer veren Yargıtay Başsavcısı'na Said'in torunu cevap verdi: 'Devşirmeler tehlikelidir'
Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ilk büyük isyanı başlatan Şeyh Sait'in torunu Abdülmelik Fırat, yaşını 7 yıl büyüterek milletvekili olduğu Demokrat Parti'de, 3 yıl sonra askeri darbeyle tanıştı. Yassıada'da yargılanan 425 milletvekili arasında en genci olan Fırat, 2,5 yıl hapis yattıktan sonra tahliye oldu ancak 12 Mart ve 12 Eylül'de çeşitli suçlamalarla yeniden tutuklandı. Fırat, 1991'de DYP'den girdiği siyasette de Kürt sorunu yüzünden partisiyle yollarını ayırdı. 2001 yılında Hak-Par'ı kuran Fırat, sağlık sorunlarından dolayı, 2 yıl önce aktif siyaseti bıraktı. 74 yaşındaki Fırat, zamanın büyük bölümünü tedavisine ayırmasına rağmen güncel gelişmeleri yakından izliyor. Fırat'la son 50 yılı, ama en çok da bugünü konuştuk.
Türkiye'de sürekli krizlerin darbelerin yaşanmasını neye bağlıyorsunuz?
Yüzyıla yakındır Türkiye'yi yönlendiren sistemin ne menem olduğu biliniyor. Sistemin takipçileri kendilerine Laik-Kemalist diyorlar. Yunanca'da bunun adı Laikos-Kemalikos'tur. Ben de bu sisteme Laikos-Kemalikos diyorum. Adaleti temsil eden en üst mahkemenin verdiği son kararın hukukla ilgisi olmadığını ortaokul çocuklarına kadar, herkes görüyor. Bunlar bulmuşlar boş bir ülke, istedikleri gibi vurup kırıp sövüyorlar.
Ak Parti'nin kapatılacağını düşünüyor musunuz?
Türkiye'de olması gereken şeyler değil, olmaması gereken şeyler oluyor. Onun için kesin bir şey diyemiyorum. Ama görünen köye kılavuz istemez. Türkiye'de her şey olabilir. Ak Parti'yi de kapatabilirler. Bu Ak Parti'yi zayıflatmaz, tersine güçlendirir. Yeni parti daha çok rey alır. Ortaya kim çıkarsa çıksın, Erdoğan işaret etmediği sürece kimse rey alamaz. Erdoğan'ın gösterdiği adam rey alır. Veya bağımsız seçilerek yeniden partinin başına geçer. O yüzden Erdoğan çok rahat. "Partiyi kapatsalar bile beni içeri atamazlar, siyasi mücadelemi engelleyemezler" diye düşünüyor.
ERDOĞAN'I UYARDIM
Krizden çıkılması için Erdoğan'ın ne yapması gerekiyor?
Krizden çıkılması için Erdoğan'ın ne yapması gerekiyor?
Daha önce mektupla kendisine önerilerde bulundum ama bugün için önereceğim hiçbir şey yok. Yapılan oyunlar, senaryolar devreye konulacak. Erdoğan şanslıdır, bu sefer şansı nasıl dönecek bilmiyorum ama bir şiirden içeri girdi sonra Başbakan oldu. Bu herkese nasip olmaz. Belki yine şansı onu kurtarır.
Ne önermiştiniz mektubunuzda?
Ben Hak Par Genel Başkanı olarak iki kez randevu istedim. Randevu vermedi. Seçimden önce de partisinden bir milletvekiline el yazısıyla yazdığım bir notu verdim. Grupta Erdoğan'a versin diye. Sakıncalı bir şey de yoktu ama mahremiyeti vardı. Milletvekili bunu iki ay cebinde gezdirdi. Sonra dedi ki 'korktum' veremedim. Ben sonra mektubumu özel kalemine gönderdim. Ama özetle 'başınıza çorap örülecek' diye uyarmak istedim. 'Bir çok zorluklarla karşılaşacaksınız' dedim. Bugünkü durumu öngörerek önerilerde bulundum. Kendisinden bir yanıt gelmedi. Okuyup okumadığını bilmiyorum. Bana göre Erdoğan, 1950'den bu yana iktidara gelen parti başkanlarının en diktatörüdür, onun dışında bir hareket olamaz. İl başkanları, ilçe başkanlarını, encümenleri bile o seçiyor. Erdoğan diyor ki '70 Kürt milletvekilimiz var' ama biri çıkıp 'Kürt sorunu çözülmeli' diyemiyor. O kadar totaliter ve despot bir iradesi var. Partisindeki milletvekilleri de siliktirler. Biz madem gelip geçiciyiz, o zaman cebimizi dolduralım. Ne zamana kadar Kemalistler bizi tekmelerse o zamana kadar cebimizi dolduralım, diye düşünüyorlar.
AB VE ABD DARBEYE İZİN VERMEZ
Siyasi kriz, yeni bir askeri darbeye tehlike yaratabilir mi?
Bu Yargıtay'ın darbesi, yalnız onların değil. Kemalizm bürokrasinin darbe yapma imkanı yok. Avrupa ve Amerika buna izin vermez. Avrupa derken İngiltere'yi kastediyorum. İngiliz Kraliçesi niye geldi. AB'de karşı çıkanlara Kraliçe diyecek ki, Osmanlıyı biz ortadan kaldırdık. Devleti bu zatlara verdik, bunlar da bizim dediğimizin ötesine geçtiler. Bunlar bizim sistemin taklitçisidir de, bizim için tehlikelidir. Asıl sistemi yıkabilir, ters tepebilir. Onun için içimize almamızda fayda var, diyecekler.
AB karşıtları üyelik sürecini engelleyebilir mi?
Belki benim bu görüşüm bazılarının garibine gidecektir. Türkiye, ben AB'ye girmem dese de AB yine alacaktır. Onlar diyorlar ki bunları Avrupa Birliği'ne alalım. Fakat Atatürk'ün dediği doğrultuda 'Türkiye'yi muasır medeniyete taşıyacağız' diyenler şu anda hepsi ters dönmüş durumda. Kendi çıkarlarına ters düştüğü için... Çünkü onlar Avrupalıyız dedikleri zaman bile hiç bir zaman gerçekte Avrupalı olmadılar. Sanatını kültürünü almadılar. Yalnızca göbekten aşağı Avrupalı oldular. Gerici dedikleri Müslümanlar Avrupa Birliği'ne girmek istiyor ama ilerici geçinen Avrupalı geçinen Kemalistler girmek istemiyor. Nedeni belli. Çünkü ellerinde öyle bir imkan var ki, kanun nizam var ki, vurup kırıp kimseye hesap vermek istemiyorlar. Bugün bu hukuki mücadelenin, askeri mücadelenin arkasında AB'ye karşı bir tuzak kurmak, bir direnç yaratmaktır. Yoksa bu hakimler kendi başlarına bu kararı veremezler.
"TÜRKİYE'DE ASLINDA HERKES KEMALİST"
Siz 27 Mayıs'ta Demokrat Parti'den milletvekiliyken darbe oldu, Yassıada'da hapis yattınız. O günlerle bugünleri karşılaştırır mısınız?
O zaman muhalefetin başında Milli Şef İnönü vardı. Askerin üzerinde etkisi vardı. Demokratik mücadele zemini yoktu. Ama bugün Ak Partili olmasalar da demokratik mücadele verenler var. 50 yılda dünya çok değişti, toplum da değişti. Siyasi ortam aynı değil ama müdahalenin gerekçesi aynı. DP'yi de irtica diye kapattılar. Onların elindeki koz değişmedi. Ya irtica, ya da Kürtçülük deyip kendi gerekçelerini yaratıyorlar. 27 Mayıs'ta olduğu gibi 12 Mart ve 12 Eylül'de de tutuklandık. Askerler her geldiklerinde İspanyol boğası kırmızıyı görmüş gibi bize saldırıyorlar yani. Yassıada'da iki buçuk sene hapis kaldık. Yassıada'daki hakim Salim değil Zalim Başol diyorum ben ona. Samet Ağaoğlu birgün "Bu hukuka uygun değil" dedi; Zalim Başol dedi ki, "Sizi tıkayan kuvvet böyle istiyor." Bir hukuk sisteminde gelip orada sizi tıkayan kuvvet böyle istiyor diyorlarsa, bu iş bitmiştir. Bu sefer Anayasa Mahkemesi'ne ve Yargıtay'a talimat veriyorlar. Onlar da ellerinden geleni yapacaklar.
Yargı kurumları yönlendiriliyor mu?
Darbelerin temeli hep askerdi bugüne kadar. Bugün niye hakimler devreye girdi? Eskiden, bürokrasi, üniversiteler darbelerin alt yapısını hazırlardı. Sonra asker fiilen devreye giriyordu. Şimdi asker fiilen müdahale etme pozisyonunu kaybetti. Askerler Avrupa ve Amerika'dan darbe onayı alamadığı için darbe yapamıyorlar. Bu sefer yargı kesimini tahrik ettiler. Önce Cumhurbaşkanlığı seçiminde sorun çıkarttılar, sonra türban ve belki yakında kapatma kararı verecekler. İttihat ve Terakki bile daha onurluydu. Bunlar sanki sistemin kırbaçlı muhafızları.
Peki Türkiye'de neden darbeler gündemden bir türlü düşmüyor, demokratik bir kültür gelişemiyor?
Türk milleti bin seneden değil, çok öncesinden beri daima totaliter, başbuğ, padişah, paşa ve hâlâ paşa dönemi yaşıyor. Başında biri olduğu zaman ona uymak istiyor. Mesela hangi en demokrat insana sorsan 'biz asker milletiz' diye övünürler. Sen o zaman demokrat da olamazsın, sivil de olamazsın. Türkiye bugün Avrupa Birliği'ne girmek istiyor. AB nasyonalizme ve militarizme karşı çıkıyor. Çünkü asırlarca bu etnik ayrılıklardan dolayı savaşlar yaşamışlar. Türkiye'de parti olarak ortaya çıkan komünistler, liberaller, sosyal demokratlar, muhafazakarlar ve dindarların hepsi yalan. Hepsi halkı aldatmak için vardır. Aslında hepsi Kemalist'tir. Şimdi bizim meşhur komünistimiz kimdir? Doğu Perinçek. Türkiye'nin bu durumunu bilen Türk aydınları var ama çok az. Mücadele eden ise birkaç kişi var.
BAŞSAVCI HAFIZ GİBİ
Ak Parti iddianamesinde dedeniz Şeyh Sait'in de ismi geçiyor.
Başsavcı o kadar kapalı gözle konuşuyor ki insan şaşırıyor. Çıkmış diyor ki Şeyh Sait İngiliz altınlarıyla bu işi yapmış. Bir adam bu çağda, dünyada o kadar açıklık olmasına rağmen nasıl bunu söyler. Bugün onun taptığı Milli Şefi İsmet İnönü'nün 'Hatırat'ı var. Diyor ki "Biz o kadar uğraştık ki, Şeyh Sait'in İngilizlerle irtibatını tespit edemedik." O kadar yanlış konuşuyor ki savcı, birisini daha ekliyor. O adam İstanbul'da Derviş Vahdeti. O zatın Şeyh Sait'le ilgisi yok. Şeyh Sait'ten 10-15 sene önce İttihat Terakki'lere karşı çıkmış Vahdeti. Gözleri kapalı, önüne ne konulmuşsa onu yazmış savcı. Kuran okuyan hafızların yüzde 90'ı Kuran'ı Kerim'in ne dediğini bilmiyor. Bunlar da öyle. Kemalizm'e mensup olanlar, önlerine ne atılırsa gözü kapalı kabul ediyor. Aradan 80 küsur sene geçmiş hala bu ezberleri bozulmamış. Savcının ailesi Kürt kökenlidir. Urfa Suruçlu. Mühim değil ailesinin vasfı. Her halde okula gidene kadar Türkçe bilmiyordu. Şimdi okudu devşirme oldu. Devşirmeler çok tehlikelidir. Milli Şef İsmet Paşa da Kürt'tü. Ailesinin geri kalanı hâlâ Bitlis'tedir.
Neden tekrar gündeme getirildi Şeyh Sait isyanı?
Bizim ailemizin üzerindeki baskılar hiç bitmedi ki. Aşağı yukarı 80 yıldır bu sistemin örsünden ve kininden her daim payımıza düşeni aldık. 1925'te ailemin nesi varsa hepsi alınmış elinden. İkincisi de 1935'te menkul, gayrimenkul olarak nesi varsa alıkonulmuştur. Üçüncü kez de 1960 darbesinde bu 'kahramanlar' tarafından silip süpürülmüş, Sivas Kampı'na götürülmüş ailenin bireyleri. Türkiye'de asker ne zaman gelse bizim malımızı mülkümüzü, arazimizi, toprağımızı satmıştır. Ben milletvekili olarak bununla çok mücadele ettim. Bayar'ın ve Menderes'in bile gayrimenkulleri iade edildi. Partimdeki bakanlara söyledim, "Kanun emrediyor, niye vermiyorsunuz" diye. Bizim gücümüz buna yetmez, sizin hakkınızdır ama derin devlet buna müsaade etmez dediler.
Sizce Kürt sorunu da bu militarist kültür yüzünden mi çözülemiyor?
Kim Kürtlerden bahsederse, İslamcı, sosyalist, demokrat, liberal Kürt ise yaftasına 'PKK'lısın' diyorlar. Bu sistemin bütün hedefi düşman yaratmaktır. Kürtler, 100 senedir, İttihat Terakki döneminden beri hep öldürülmüş ama buna rağmen Türklere karşı hiçbir kin duymuyorlar. Ne Araplara ne de Perslere. Bu üç ülkede de Kürtler var. Daha önceki Şeyh Sait, Ağrı, Dersim başkaldırıları hep gizli kapaklıydı. Devlet vuruyordu, öldürüyordu. Tabi şimdi her iki taraf da yaldızlı törenler yapıyor. Ama her iki taraf da kayıplar vermesine rağmen, Türkler daha fazla kin duyuyor. Ama Türkiye, istese de istemese de Kürt sorunu halledilecektir. Kürt sorunu halledilir ama PKK sorunu ne olacak onu bilemiyorum.
TARAF