Selâhaddin Çakırgil
USA emperyalizmi kendisini bu entrikadan temize çıkaramaz..
Sadece faillerinin kendilerine değil, aile ve çocuklarına da üzerlerinden nesiller boyu atamayacakları bir utanç bırakan barbar ve kanlı 15 Temmuz 2016 askerî darbe teşebbüsü hıyanetinin üzerinden üç hafta geçtiği halde, dış odaklar bu konuda nasıl bir tavır takınacaklarını bir türlü net olarak hâlâ da ortaya koyabilmiş değiller..
Bu durum, hem bekledikleri sonucun tersi bir tablo ortaya çıkmasının hayal kırıklığından; hem de suç ortaklıklarının delillerini karartmak için zaman kazanma çabasından kaynaklanıyor herhalde..
B. Amerika’daki Ankara’daki b.elçisi John Bass’ın son açıklamaları da bunun son bir örneği.. Kendisinin darbeci subaylardan birisiyle Çengelköy’de çekilmiş fotoğrafını elbette ki basit bir tesadüf olarak niteleyecektir; CIA’in özellikle Ortadoğu konularındaki ünlü eski akıl hocası Graham Fuller’ın darbe öncesinde Türkiye’de bulunduğundan haberlerinin bile olmadığını, olsa bile bunun bir şeyi değiştirmeyeceğini, çünkü onun Amerikan devlet yönetimi içinde fiilen çalışan birisi olmadığını belirtmesinde olduğu gibi..
Ve darbeden haberleri olsaymış, bunu Türkiye’yle paylaşırlarmış..
Geçmişteki onca darbelerin hepsinde de bilgi ve ilgileri açık olduğu halde, bir tanesini bile paylaşmamış ve de daha geçen hafta, eski Gen. Kur. Başkanı İlker Başbuğ da bu yöndeki bir soruya, ‘Haberleri olmaz olur mu?’ demişken..
***
Bu arada, bu hıyanetin çökertilmesi konusunda, polisiye roman yazarlarının hayal gücünü bile zorlayacak izahlarla komplo senaryoları üreten bazı yabancı kalemlerin, bu başarısızlığın aslan payını kahraman halkımızın büyük fedakârlıklarından çalıp, ‘Putin’in Obama’ya attığı bir gol’ şeklinde izah etmeye kalkışmalarının sanki doğru imiş gibi görülmesindeki komikliğe de işaretle yetinelim.
Amerikan Hükümeti, Türkiye’nin F. Gülen’in iadesi yolundaki talebi karşısında, ipe un sermeye çalışıp, kesin deliller isterken; Rusya’nın da NATO ve Amerikan cebhesinde açılacak bir gedikten kendi pozisyonun güçlendirmek için faydalanmak isteyeceği / istemesi de tabiîdir.
***
11 Eylûl 2001’deki büyük saldırılardan hemen sonra USA emperyalizminin, aslî fail diye El’Qaide örgütünü ve Usâme bin Laden’i gösterip sanki ellerinde kesin deliller varmış gibi, Afganistan ve Irak’ı daha bir yerle bir ederken; dünyaya da, ‘Ya bizimlesiniz, ya da bize karşı..’ şeklinde gözdağı verdiğini unutmayalım..
***
Geçen hafta Ankara’ya gelen Amerikan Genelkurmay Başkanı Gen. Dunford, darbecilerce bombardıman edilmiş olan Meclis’i bile gördüğü halde ve darbecilerden bir kısmının F.G’nin talimatıyla hareket ettiklerine dair yığınla açık deliller ve hattâ itiraflara rağmen, TC Genelkurmay Başkanı Org.Hulûsî Akar’dan kesin delil istemesi karşısında, Gen. Akar, ‘Kesin delil, ben kendimim..’ diyordu.
Daha ne desindi. Darbeci subaylarca rehine alınmış ve onlar onu, 20 yıla yakın zamandır Pennsylvania’da USA emperyalizminin has adamı olarak korunan F. Gülen’le bile görüştürmek istemişlerken.. Amerikan emperyalizmi, güya da müttefik!.
Yarın bir savaş durumunda USA ne derse kesin delil olacak, ama sen söylediğinde işine gelmedikçe, ‘kesin delil göster!’ diye savsaklayacak.. Böyle ittifak, düşman başına..
***
Ahh, keşke NATO’ya olan bağlılıklardan kurtulmak imkanı da doğsa..
Maddî açıdan supergüç durumunda olan devletlerle dostluk ve ittifaklar, canavarla aynı yatağa girmek gibidir. Acıkınca veya keyfi istediğinde sizi yutmayı diler.
***
Müslüman halkımızın, bu hıyanet karşısında sergilediği ve bu çapta büyük ve kanlı bir başka örneği dünya tarihinde pek yaşanmamış olan bir direniş ve kahramanlık karşısında topyekûn bir ideolojik savaşla karşıya olduğumuz görülmeli ve bu savaşın bütün müslüman halklara ve coğrafyalara karşı verilirken, asıl merkez üssünün daha bir gözetlendiği de gözden ırak tutulmamalıdır.
stargazete