Vakit'e susturma operasyonu

Vakit'e susturma operasyonu

Vakit'in Anakara bürosunda keyfiyete varan haciz işlemi akla değişik sorular getirdi. Vakit olayı şöyle duyurdu;

Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, gazetemizin, yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hürriyet Gazetesi'ne 4 bin YTL, Oktay Ekşi'ye ise 3 bin YTL olmak üzere toplam 7 bin YTL manevi tazminat ödemesine karar vermişti, fakat dava halen temyiz aşamasındaydı. Hürriyet Gazetesi ve Oktay Ekşi'nin avukatı Mutluhan Karagözoğlu tarafından açılan davanın dilekçesinde, 9 Haziran 2005 tarihinde Vakit Gazetesi'nde yayınlanan "Doğan Grubu'nun Amacı (Ömer) Dinçer'e Baskı" başlıklı haberde, gerçeğe aykırı beyanlarda bulunulduğu iddia edilmişti. Dilekçede, söz konusu ifadeler nedeniyle Ekşi'nin "kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu" ileri sürülerek, gazetemizden her bir davacı için 30 bin YTL olmak üzere toplam 60 bin YTL manevi tazminat talep edilmişti.



BİLGİSAYARLARIMIZ HACZEDİLDİ

Dün öğle saatlerinde beraberlerindeki polislerle gazetemizin Ankara Haber Merkezi'ne gelen icra memurları, bilgisayarlarımızı haczedeceklerini söylediler. Dava temyiz aşamasında olduğundan hukuken bunun mümkün olmadığını, ayrıca Anayasa ve İcra Kanunu'na göre böyle bir işlemin keyfilik olacağını bildirdiğimiz icra memurları "Biz emir kuluyuz. Bilgisayarlarınızı haczetmek durumundayız" dediler. Beraberlerinde davacı Oktay Ekşi'nin Avukatı Mutluhan Karagözoğlu'nun asistanı da bulunan icra memurları "Zorluk çıkartılırsa polisler zor kullanmak durumunda kalacaklardır" diye baskıda bulundular.


FAKSIMIZ BİLE GÖTÜRÜLDÜ

Bilgisayarlarımızdaki bilgiler ve dokümanları almamıza bile müsaade etmek istemeyen icra memurları ile muhabirlerimiz arasında tartışmalar yaşandı. Muhabirlerimizin hukuksuzluğu ve keyfiliği dile getirmelerine rağmen avukatımız Hacı Ali Özhan'ın büroya gelmesi de beklenilmeden icra işlemi başlatıldı ve bilgisayarlarımızla birlikte haber kaynağımız olan faksımız bile sökülerek haczedildi. Bilgisayarlarımızın haczedilmesiyle muhabirlerimiz haberlerini internet kafede yazmak zorunda kaldı.

ANAYASA AYAKLAR ALTINA ALINDI

Bilgisayarlarımız haczedilirken Anayasa ayaklar altına alındı. Anayasa'nın 28. Maddesi'nde "Basın hürdür, sansür edilemez" hükmü yer alırken, "Basın araçlarının korunması" başlıklı 30. Maddesi'nde şöyle deniliyor: "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz."

İCRA KANUNU HİÇE SAYILDI

İcra ve İflas Kanunu'na göre de, gazetemiz bilgisayarları haczedilemez! "Haczi Caiz Olmayan Mallar ve Haklar" başlıklı 82. maddenin 4. fıkrasında haczedilemeyecek mallar şöyle sayılıyor: "Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alet ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları"

AVUKATINDAN İTİRAF: HACİZ İŞLEMİ EVET

KANUNA AYKIRI OLABİLİR!

Davacı Oktay Ekşi'nin Avukatı Mutluhan Karagözoğlu, İcra İflas Kanunu ve Anayasa'nın sözkonusu maddelerini hatırlatmamız karşısında, büyük bir rahatlıkla keyfiliği kabul etti. Avukat Karagözoğlu, şu skandal ifadeleri sarf etti: "Doğrudur, olabilir. Bu kanunlara göre bilgisayarlarınıza el konulmaması gerekebilir. Böyle yorumlanabilir. Ancak bunun karşılığında yapılabilecek şeyler var. Şikayetçi olabilirsiniz. Böyle bir hakkınız var. Hakim karar verir."

OKTAY EKŞİ SORULARIMIZDAN KAÇTI

Oktay Ekşi ise sorularımızdan kaçtı. Basın konseyindeki sekretaryasından "Oktay Bey şu an burada değil" denilirken, cep telefonundan ulaştığımız Oktay Ekşi, "Şu anda bir toplantıdayım, sonra görüşelim" dedi, tekrar aradığımızda ise telefonunu açmadı.

KURUL ÜYESİ ŞAHİN: YAKIŞIKSIZ

Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi ve Radikal Yazarı Haluk Şahin ise, "İfade özgürlüğüne dayanan demokratik toplumlarda, gazetelerin yayın yapmasını engellemeye yönelik fiziki ve mali baskıları yakışıksız buluyorum. Maalesef bizim demokrasimizde çifte standartlar olabiliyor" dedi.

VAKİT SUSTURULMAK İSTENİYOR

GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz, gazetemize yönelik işlemi "özgür basını susturmaya yönelik açık bir hukuksuzluk" olarak değerlendirdi. Kıymaz,"Özellikle son haftalardaki haberleriyle Vali-Sav arasındaki skandal görüşmeyi ifşa eden, önde gelen bir bürokratın Ağlama Duvarı'nda dua ettiğini ve bu bürokratın aralarında çok sayıda mason üyenin de bulunduğu bir derneğe üye olduğunu ortaya çıkartan, Anayasa Mahkemesi üyelerinin bazı askerlerle gerçekleştirdiği gizli görüşmeleri korkusuzca sorgulayan Vakit, demokrasiyi, milli iradeyi hiçe sayan birilerini iyiden iyiye rahatsız etmiştir."dedi.

SÖZLEŞMELERİNDE NE DİYOR?

Basın Konseyi Sözleşmesi'nin 1. maddesi aynen şöyle: "Özgürlükçü bir demokratik sistemin temel taşı olan, 'halkın gerçekleri öğrenme hakkı'nı savunmak; özgür ve sorumlu basının ve basın mensuplarının, meslek uygulamalarını, özgür ve saygın bir basından beklenecek düzeyde sürdürmelerine yardımcı olmak üzere, bu amaçları Basın Meslek İlkeleri şeklinde düzenleyip benimseyen gazetecilerin imzaladıkları bu sözleşmeyle bir Basın Konseyi kurulmuştur."

Sansürcülerin avukatları

arasında ilginç isimler var

Sansürcü kafanın avukatları ise ilginç isimlerden oluşuyor. Davayı yürüten avukatlardan Ahmet Çörtoğlu, Danıştay eski Başkanı Sumru Çörtoğlu'nun yeğeni ve aynı zamanda CHP'nin de avukatı. Yine avukatlık bürosunun ortaklarından Şahin Mengü, CHP'nin Manisa Milletvekili. Davayı alan avukatların ayrıca Doğan Grubu'nun Danıştay ve Yargıtay'daki davalarına bakıyor olması da dikkat çekiyor.

İŞTE O HABERİMİZ

09.06.2005 tarih ve "Doğan Grubu'nun amacı Dinçer'e baskı!" başlıklı haberimizde, kartel medyasının, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in 'intihal' haberleri sebebiyle açtığı 6 tazminat davasıyla ilgili rapor sunacak olan bilirkişi heyetini baskı altına almaya çalıştığını gözler önüne sermiştik. Haberimiz şöyleydi, "Doğan Grubu gazeteleri tarafından Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer aleyhine yeniden başlatılan karalama kampanyasının sebebi ortaya çıktı. Kartel gazetelerinin, Dinçer'in 'intihal' haberleri sebebiyle açtığı 6 tazminat davasıyla ilgili rapor sunacak olan bilirkişi heyetini baskı altına almaya çalıştığı ileri sürülüyor."

AMAÇ, RAPORUN MAHKEMEYE VERİLMESİNİ ÖNLEMEK

"Dinçer'in Hürriyet ve Oktay Ekşi aleyhine açtığı tazminat davasının sonuçlanması için Mahkeme, dosyadaki bilgileri ibraz etmek üzere bilirkişi heyetine 7 günlük süre verdi. Bilirkişiler birkaç gün içinde raporlarını hazırlayıp Mahkeme'ye sunacaklar. Tam bu süreçte Doğan Grubu gazeteleri Hürriyet ve Milliyet'in yaptıkları aleyhte yayınlarla bilirkişiler üzerinde baskı oluşturarak, raporun Mahkeme'ye sunulmasını önlemeye çalışmaları dikkat çekiyor. Karalama kampanyasının arkasındaki ismin ise bizzat Hürriyet gazetesinin başyazarı Oktay Ekşi olduğu ifade ediliyor. Mahkemede aleyhlerine bir kararın çıkmasını önlemek amacıyla dün karalama kampanyası başlatan kartel gazetelerinden Hürriyet, 'YÖK yol verdi, unvan gidiyor' başlığıyla manşetine taşırken; Milliyet 'unvanını kaybedebilir' başlığıyla haberi birinci sayfadan verdi."