Vakit"in uyarılarını dinleyin... Ama, vaktinde!

Herhalde farkındasınızdır... Sık sık şu hatırlatmayı yapıyoruz: "Vakit"in haberlerine kulak verin!.. Ama, vaktinde."... Bunu, hem "medya" için söylüyoruz, hem de "haberin muhatapları" için...

 

Gerçekten de, Vakit"in haberlerine "vaktinde" kulak verilip, gereği yapılsa; medya "nal toplamak" zorunda kalmaz!.. Haberin muhatapları da, "mağduriyet" veya "mahkûmiyet" yaşamak durumunda kalmaz... Ama, siz değerli okurlarımızın da gayet iyi bildiği gibi; "Vakit"in haberleri"ni ya "görmezlikten geldikleri" ya da "Vakit"i yokluğa mahkûm etme" stratejisi uyguladıkları için, "geliyorum" diyen "felâket"lerin farkına varamıyorlar!.. Farkına vardıklarında ise; iş işten geçmiş, Üsküdar"da sabah olmuş oluyor... Oysa, "Vakit"in haberleri"ni, bir "uyarı" kabul etseler ve kendilerine "çekidüzen" vermiş olsalar, belki de "mağduriyet" veya "mahkûmiyet" yaşamayacaklar!..
Malûm, "bazı işadamları" vardı ki; "gittikleri yolun yol olmadığını" defalarca yazıp, yaptıkları "yolsuzluk"larla "tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını yediklerini" söyledik...
Umursamadılar!..
"Yolsuzluk" yapmaya ve tabiî bizi de "dâvâ bombardımanı" ile susturmaya çalıştılar...
Sonunda, tutuklanıp, "bileklerine kelepçe" takılıp, "hapis"lere düşen, onlar oldu... "Onur"larının ve "unvan"larının "beş paralık" olması da, cabası!..
YOLSUZLUK, SOYSUZLUK GETİRİR!
Hemen şunu söyleyelim... Biz bu haberleri yaparken, kesinlikle bir "önyargı" içinde bulunmuyoruz...
Yani, kimseye karşı bir "garez" veya "kin" besliyor değiliz... Herhangi bir insanın "gözaltı"na alınmasının, ya da "tutuklanıp hapse atılması"nın bize bir yararı yok... Biz, sadece ve sadece "ülke"mizi ve bu ülkede yaşayan "insan"larımızı düşünüyoruz...
İnanıyoruz ki; bir "yolsuzluk" yapıldığında göz yumacak olursak, "toplum katmanlarında yaygınlaşacak ahlâksızlığa" da zemin hazırlamış oluruz!..
Hani, bir söz vardır ya;
Bir "çivi" bir nal, bir "nal" bir at kurtarır, bir "at" bir komutan, bir "komutan" da bir savaş kurtarır.
Tabiî, savaş da "ülke"yi kurtarır!..
İşte, "bir yolsuzluğa göz yummak" da öyle...
Eğer bir yolsuzluğa göz yumarsak, biliyoruz ki, bu yolsuzluk, "ülkenin batması"na bile yol açabilir!..
"Yolsuzluklar" konusundaki hassasiyetimizin temeli, işte bu düşünceye dayanır!..
Kısaca ifade etmek gerekirse;
Bizler, "ahlâksızlık" ve "soysuzluk"ların temelinde "hırsızlık" ve "yolsuzluk" bulunduğuna inanıyor, işte bundan dolayı da yolsuzlukları büyük bir dikkatle takip ediyoruz!..
Tekrar edelim;
"Yolsuzluk" yapanları deşifre etmemizin sebebi, onların "hapse atılmasını" istiyor olmamızdan değil, "tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının yenilmesine" vicdanımızın elvermediğinden!..
UYARILARIMIZA KULAK VERSELERDİ!
Haberlerimizdeki "temel düşünce"yi bu şekilde açıkladığımıza göre, gelelim "somut örnek"lere!..
Geçen hafta bugün, yani 19 Ekim Pazartesi günü, "Haberal"a da trilyonlar aktarılmış" başlıklı bir haberimiz vardı.
Sözkonusu haberimizde; "Ergenekon Terör Örgütü"nün firarî sanığı Bedrettin Dalan"ın Yeditepe Üniversitesi"ne "7 Trilyonluk kaynak" aktaran YÖK"ün, bir başka "Ergenekon sanığı" olan Prof. Dr. Mehmet Haberal"ın Başkent Üniversitesi"ne de "kanunlara aykırı" olarak trilyonlar pompaladığı dile getiriliyordu!..
Haberin ayrıntısı şöyleydi:
"Sayıştay müfettişleri, yaptıkları teftişler neticesinde, ETÖ sanığı Mehmet Haberal"ın Başkent Üniversitesi"ne kanunsuz aktarılan trilyonlarca liralık kaynaklar hakkında 1998 ve 2000"de tespitlerde bulundu. Müfettişler, paraların Hazine"ye iadesini talep etti. Hazine Müsteşarlığı, bu tespitlere dayanarak defalarca bu haksız aktarılan paraların tahsilini istedi.
Bu paraların Hazine"ye geri döndürülmesi bir yana, üniversitenin devlet yardımından aldığı pay her geçen yıl arttı."
Hemen ifade edelim ki;
Gerek Bedrettin Dalan"la, gerek Mehmet Haberal"la ilgili "şaibe"lere Ergenekon olayından çok çok önce de yer verdik...
Ama onlar; ya bunları "görmezden gelme"yi tercih ettiler, ya da "bu devran böyle döner" diye düşündüler!..
Ama, sonunda ne oldu?..
"Keser" döndü, "sap" döndü,
Bir gün geldi, "hesap" döndü!..
Oysa, Vakit"in haberlerine vaktinde kulak verip de, "düzgün işler" yapsalardı, bugün; "Ne olacak bizim halimiz?" diye kara kara düşünmek zorunda kalmazlardı!..
MEDYANIN SÜNGÜSÜ DÜŞTÜ, ÇÜNKÜ!
Her ne kadar, sadece "yolsuzluk"ları konu etmiş olsak da; Vakit"in, zaman zaman "daha başka konular" hakkında; meselâ "PKK"lıların gövde gösterisi" konusunda DTP"ye, DTP"liler dolayısıyla hükümete yüklenen "muhalefet"e veya "darbe plânları" sonrasında "asker"e yaptığı "uyarı"lar da oluyor...
Ama, ne yazık ki; ya Vakit"e karşı "üç maymun"ları oynadıklarından, ya da "yokluğa mahkûm" etmek istediklerinden, sonunda zor durumda kalan ve "fatura"yı ödeyen, yine kendileri oluyor.
Meselâ, "medya"ya yıllardır söylüyoruz;
"Önyargılı haber yapmayın!.. Yalan yazmayın!..
Milletin inancıyla savaşmayın!.."
Ama, kimin umurunda!..
Geçtiğimiz günlerde, eski bakan Vehbi Dinçerler"in "manşet"ten verdiğimiz sözlerinde olduğu gibi;
Bir zamanlar; "bakan"ların, "hakkımızda neler yazacaklar?" diyerek korktuğu medya, bugün kimsenin umurunda değil!..
Medya, hem "tiraj" kaybetti,
Hem de "itibar!"
Peki, neden?..
Vehbi Dinçerler"in de dediği gibi;
¥ "Türkiye"deki medya ticaretle uğraştığı için, gazetecilik yapmıyor. Ticaretle gazetecilik bir arada olmaz. Siyasetle gazetecilik birlikte yürümez. Siyaset yapmak istiyorlarsa, gitsinler parti kursunlar."
¥ "Türkiye"de her gazetenin bir partisi var.
Vakit gazetesinin ise inancı var. Siz inancınızı erkekçe, cesurca söylüyorsunuz. Medyanın, ticarete, çıkara bulaşmaması lazım. Bulaşırsa, çıkarı doğrultusunda habercilik yapar."
Bu "tesbit"ler, son derece önemli
Öyle ya; ya "gazetecilik" yapacaksınız,
Ya da "ticaret"le uğraşacaksınız!..
Eğer "ikisini birlikte" yürütmek istiyorsanız da; "gazeteciliği, ticaretinize alet etmeyeceksiniz!"
Ederseniz, çuvallarsınız!..
O HABER, SADECE VAKİT"TE VARDI!
İşte, Aydın Doğan"ın düştüğü durum!..
"Vakit"in haberi"nden de okuduğunuz gibi; 22 Ekim Perşembe günü, Aydın Doğan ile 7 üst düzey yöneticisinin, "sahtecilik" ve "muhasebe hilesi" suçlarından yargılandıkları davanın ikinci duruşması Küçükçekmece Adliyesi"nde görüldü...
Ve yine, "sadece Vakit"ten" okuduğunuz gibi; bu duruşmaya sadece Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Doğan Grubu"nun üst düzey yöneticilerinden Ahmet Toksoy katıldı...
Evet, özellikle "sadece Vakit"ten" diyoruz...
Çünkü bu duruşmayı, Vakit muhabiri İbrahim Acar dışında; ne "gazete"lerden, ne de "televizyon"lardan hiçbir muhabir takip etmedi.
Tabiî, bu da enteresan!..
Diyelim ki; duruşmayı takip etmek üzere, "Aydın Doğan medyası"ndan kimsenin gelmemesi normaldir!
Peki, "projektör"lerini Aydın Doğan üzerine çeviren medya nerede?..
Bu ilgisizliğin sebebi ne?..
Bu vurdumduymazlık neden?..
Bu "ilgisizlik" yüzünden olmalı ki; duruşma "kapalı kapılar ardında" yapıldı... Dahası, "sanık listesi"nde, Aydın Doğan"ın ismine yer verilmedi!..
Bu "skandal" da, maalesef Vakit dışındaki gazeteler tarafından pek fazla dillendirilmedi!..
Enteresan!.. Çok enteresan!..
En başta dedik ya;
Bizim hiç kimseyle olmadığı gibi, Aydın Doğan"la da bir alıp-veremediğimiz yok!..
Bizim meselemiz, "milletin paraları"dır!..
Daha doğrusu, "yetim"lerin hakkı!..
İşte, bir defa daha söylüyoruz;
Aydın Doğan ve kurmayları, "Vakit"in haberleri"ne kulak vermeli ve "yanlış"larını bir an önce düzeltmelidirler!.. Tabiî; iş işten geçip de, "kelepçe" aşamasına gelmeden!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetleri

Bu yazı toplam 1816 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar