Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Vefatının 100. yılında, 2. Abdulhamîd

Zaman ne müthiş bir değirmen ve de öğretmen.. İstanbul’da üst veya alt geçitlerin giriş ve cephelerinde, ‘Vefatının 100. yıldönümünde Sultan  2. Abdulhamid Han’ı rahmet ve minnetle anıyoruz!’ şeklindeki yazıları görenler bu ibareleri ilk kez duyduklarının şaşkınlığını yaşıyorlar. 

100 yılı aşkın bir zamandır, ‘kızıl sultan, müstebid, zâlim, evhamlı’ gibi laflarla aşağılanarak, lânetlenerek anılan 2. Abdulhamîd, yeni bir simâ ile çıkarılıyor toplumun karşısına.. Abdulhamîd’e düşmanlık ve nefret duygularının bunca zamandır henüz de tatmin edememiş ve beyinleri ve duyguları bir asra yakın bir zamandır resmî ideolojinin ikonlaştırılmış bir ismine şartlandırılmış olanları alt-üst ediyor. Ama alışacaklar. Çünkü dünya hep onların güçlerine göre şekillenmeyecek ve zulmettikleri bir Müslüman halkın ‘ahh’ları, onların düzenlerinin sütunlarını çatlatacak ve temellerini sarsacaktı. 

*** 

Divanyolu ile Çemberlitaş arasında bulunan ve uzun zamandır restore edilmekte olan ve 2. Mahmûd ve Abdulazîz gibi Osmanlı Padişahlarının mezarlarının da bulunduğu mekânda, 2. Abdulhamîd, kabri başında, vefatının 100. Yıldönümü münasebetiyle, Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş’un da hazır bulunduğu bir törenle anıldı. 

O mekân, geçen asırda, ‘Duvel-i Muazzama /Büyük Devletler’ diye anılan emperyalist güçler nazarında ‘Hasta Adam’ olarak görülen ve amma, Müslüman tarihinin en uzun süreli ve son 700 yıl boyunca dünya siyasetini de en derinden etkileyen bir devletin çöküş öncesindeki nice meşhur isimlerinin ibret verici bir kabristanı durumundadır. Birbirleriyle rakip ve hattâ düşman olan nice anlı-şanlı şahsiyetler, orada şimdi, zâhiren kavgasız, gürültüsüz, sessiz bir derin uykudalar; uyandırılacakları âna kadar.. 

*** 

Dünkü töreni uzaktan endişeli gözlerle izlediğini yansıtan bir hanım, ‘Ne günlere kaldık.. Kemalistleşiyorlar derken, biz Abdulhamid’leşiyoruz’ diye hayıflanıyordu. 

‘Abdulhamîd hakkında ne biliyorsunuz ve ondan sonra iki padişah daha geldiği halde, niye en çok da Abdulhamid lânetlendi, düşündünüz mü bunu?’ sorusuna, Kemalist tarihin çoğu yalan iddialarıyla karşılık vermeye çalıştı. Kendisine, ‘Çünkü onun 33 yıllık iktidarı boyunca sergilediği icraat, emperial güçleri ürkütmüştü’ denildiğinde doğru bir noktaya geldi ve ‘Benim alanım tarih değil’ deyip çıktı işin içinden.. 

*** 

Bu mekân restore edilmişken, orada bir takım derneklere verilen kapalı mekânlar onlardan alınıp kütüphane, müze vs. gibi sosyal hizmetlere tahsis edilmelidir. (Kezâ, oradaki mezarların içinden arkadaki bir çayevine, başka bir geçiş yolu sağlanmalıdır.)  

*** 

Ve amma, Abdulhamîd konusunda, ‘bir yanlıştan kurtulmak’ isterken; Kemalist dönemde ‘kişiye tapıcılık’ şekline dönüşen utanç verici sapkınlıktan bir başkasına sürüklenilmemeli, devleti en muhataralı bir zaman diliminde 33 yıl ayakta tutmuş ve eğitimden, sanayileşmeye varıncaya kadar, o çağdaki gelişmeleri yakalamaya çalışmış, geniş ufuklu bir büyük 'devlet adamı’ olan Abdulhamîd, hiç değilse bundan sonra, doğru anlaşılmaya çalışılmalıdır. 

Abdulhamîd, emperial odakların yakıştırması olan bir ‘kızıl sultan’değildi, ama elbette hatasız birisi de değildi. O, Yıldız Camii’ndeki Cuma Selâmlığı’nda ermeni terörist Joris ve ekibinin başarısız bir bombalı saldırısına maruz kaldığında, o teröristleri, ‘Ey şanlı avcu, dâmını (tuzağını)beyhûde kurmadın, /Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın!.’ diye öven sadece Tevfik Fikret gibi, din karşıtlığı cereyanının öncü materyalist tipler değil, o dönemin seçkin Müslüman beyinleri olarak bilinen Mehmed ÂkifElmalılı Hamdi Efendi ve hattâ Saîd Nursî gibilerin bile, devletin yıkılışını önlemeye çalışan Abdulhamîd’e destek değil, köstek olmaya çalışmaları esef edilecek bir durumdur, ama, Abdulhamîd de kusursuz değildi. Nitekim, Müslümanların elindeki o büyük gücü ıslah etmekte başarılı olamamış ve kendisini lânetletecek olan nesilleri yetiştiren maarif sistemini düzeltememiş; o nesiller içerden, emperyalist güçler dışardan; meş’ûm emellerine varmışlardı. 

(Bu konuya yarın da devam edelim, inşaallah..)

Bu yazı toplam 929 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar