Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Vehn bataklığına düşmeyelim de

Resulullah’a sordular: Vehn nedir ey Allah’ın Rasûlü? O, cevap verdi: “O dünya sevgisi ve ölüm korkusudur!” Ölümü hatırlamak canınızı sıkıyor mu? Korkmayın, o saat geldiğinde gideceğiz. Ne önce ve ne sonra. Korkunun da ecele faydası yok. Resulullah: “Ağzınızın tadı (Keyfinizi) nı kaçıran ölümü sıkça anınız” der. Gerçekte ölüm, “asude bir bahar ülkesidir”. Şeb-i arustur! Dünya sürgününün sona ermesi, kavuşma günüdür. Korkanların korktukları bir gerçek, cehennem gerçeği de var elbette. Onu da korkanlar düşünsün. Cenneti umut edenler için ise o ölümlü dünyanın acılarından kurtulma günüdür.

Resulullah Vehn ile ilgili hadisin başlangıcında şöyle bir uyarıda bulunur: Yabancı düşman kavimlerin (İslam düşmanlarının), Müslümanların üzerine çullanıp, tıpkı sofraya çağıran yiyiciler gibi birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.” O “yakın olan zaman” bugün mü? Kıyamet fitnesinin çıktığı zamana ne kadar benziyor zamanımız. Sanki Lut kavminin sapkınları yeniden hortladılar. Sanki Ad ve Semut kavminin fitnesi yeniden uyandı. Mekke ve Medine’nin, Mescid-i Aksanın biladı İslam’ın hali malum.

Söz konusu hadisin ravilerinden, orada bulunanlardan biri Resulullaha sordu: “O gün sayıca azlığımızdan mı bütün bu olacak olanlar?” Resulullah cevapladı: “Hayır! Aksine o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöp gibi gibi olacaksınız. Hiçbir ağırlığınız olmayacak.” Sahabiler “neden” dediler, “bunun sebebi nedir?” diye sordular. Resulullah cevap verdi: “Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize ‘Vehn’ yerleşecek!” “Vehn” ne demekti: Dünya sevgisi ve ölüm korkusu! Sekülerleşme ve cihaddan uzak kalma. Dünyevileşme. Dünya metaına itibar etme. Onu elde etmek için her yola başvurma. Servet, silah, makam, itibar, şöhret, kadın, para, o sizi dünyaya bağlayan her ne ise o! Kişisel olarak, aile olarak, cemaat / topluluk olarak, dünya malından neye meyleder ve ona bağlanırsanız o vehn sebebidir. Ben “düşmeyelim” diyorum da, birilerimiz düştü bile. Biz insanları cehennem yolundan geri çevirmeye çalışacaktık, onların arasına karıştık ve onlarla yarışıyoruz onların yolunda.

Servet, silah, iktidar dönüştürücü bir güçtür. Ama dikkat: Aklınız ve imanınız servetinizden daha güçlü değilse, hayatınıza yön veren irade aklınız ve imanınız değil, servetiniz ve gücünüz olur. Bugün servet sahiplerinin çoğu, “Akaid“ ne demek onu bile bilmez. “Kelam”, “Siret” nedir bilmez ama futbolcu adlarını ezbere bilir. Mesela “Vehn” nedir diye sorun, bilmezler. Bilmediklerini de bilmezler. İnandıkları gibi yaşamayınca, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. İşte o an felaketin başlangıcıdır.

Öyle bir hayata çattık ki, “hayata kurmuş pusu”. (Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek). Eskiden “öyle bir zaman gelecek ki” diye başlayan “fitne zamanı” olarak anlatılan şeylerin çoğu gerçekleşti. Çobanlar gökdelenler inşa etmeye başladılar. İnsanların çoğu artık helali haramı düşünmüyorlar, sadece para kazanmak derdindeler. Rüşvet, torpil ve iltimas sıradanlaştı. Bunlar artık gizlenmiyor meydan okumaya başladılar. Vermeyenin yakasına sarılıyor ve hesap sormaya kalkıyorlar. Şimdi moda oldu, üstünüze trollerini saldırıyorlar. Ölen niye öldüğünü, öldüren niye öldürdüğünü bilmediği bir kör savaşın içine düştük. Namazı savsaklayan hocalar geliyor! Yönettikleri halkı aşağılayan, onlara yalan söyleyen amirler hak sahibine, âlime itibar etmeyip, mal ve servet sahiplerine itibar edecek. Fuhuş yayılacak, fahişeler itibar görecek. Gayrimeşru hayal, iş ve nesil vaka-i adiyeden bir mesele olarak görülecek.. Çocuklar anne-babasına of diyecek, karı-koca birbirine merhamet etmeyecek, saygı da göstermeyecek, gelin-kaynana kavgası aileleri parçalayacak deniyordu. Hepsi gerçekleşti. Kurtlar, kuzu postuna bürünüp aramıza karıştılar.

İşi gücü bırakıp, Mehdi gelsin bizi kurtarsın diye bekleyenler var aramızda. Göklerin hazinesinin anahtarı kimsenin elinde değil. Peygamberlerin bile sahip olmadığı bir güç ve yetkiyi kimseden beklemeyelim. Kafamızı kiraya vermeyelim. Yeni “The Cemaat” olayları yaşamayalım.

Bakıyorum da çevremizde deistler, tarihselciler, rasyonalistler, liberalistler, hümanistler dolaşıyor. Hepsinin de “Yeşil”i var artık! Sağcı İslamcılar, Solcu İslamcılar, Yeşil Kapitalistler, Yeşil Feministler, Yeni Osmanlıcılar, Milliyetçiler.. Ayetlerin manası mı korunuyordu lafzı mı? Hadislere ne kadar güvenebiliriz. Maturidi misiniz Eş’ari mi, tefsirci mi, mealci mi, te’vilatçı mı? Selefi misiniz, Şii mi, Sünni mi, Sufi mi? Camimiz var cemaat yok. Cemaat oluyor, akaidden ya da Kur’an-ı Kerim’in muhteviyatından haberleri yok. İbadet dediğiniz geleneksel bir törenden ibaret sanki..

Farkında mısınız, artık helal-haram konusu bir hassasiyet ve fıkıh konusu değil. Bir marka, sertifika sorunu haline geldi. “Akleden bir topluluk” yerine kolayı seçen ve sorgulamayan bir kalabalık geldi. İbadet bir gösteriş, aldatma sebebi oluyor kimileri için. İnsanları Allah’la aldatmaya çalışıyorlar. Para ve makam hayatımızda ne kadar önemli hale geldi. Mal, mülk, kadın, yeme, içme, eğlence, gezip tozma, pahalı araçlar, kıyafetler. Tahir gitti, yerine hijyen geldi. Şarabın bile “Helal” damgalısı çıktı. Kimi de dinde aşırıya gidiyor. Din avuçta ateş oldu sanki.. Köpek beslemek, çocuk sahibi olmaktan daha çok tercih edilmeye başladı.. Fuhuş arttı, hastalıklar da. Afrika’da insanlar acından ölürken, aşırı ve sağlıksız beslenme sonucu obez insanların sayısı artmaya devam ediyor. 

İnsanoğlu çok fazla dünyevileşti. Hedonizm başımızın belası. Dünya hayatı oyun ve eğlenceye döndü sanki. Anarşi ve terör, intihar, hastalıklar sonucu ölüm çoğaldı. İşler, ehli olmayana veriliyor. Fasıklar itibar görüyor.. Dünya hızla darusselam olmaktan uzaklaşıyor. Akıl verenler çoğaldı. Herkes derin, gizemli, büyülü bir dünyadan söz ediyor. Lut kavminin helakına sebeb olan lezbiyenler, homoseksüeller meydanlarda güç gösterisinde bulunuyor.. Deprem, fitne, katillik artmadıkça, kıyamet kopmayacak. Kardeşler farklı dinden olmadıkça kıyamet kopmayacak. Kötüler dünyaya hakim olmadıkça kıyamet kopmayacak. Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça kıyamet kopmayacak. Fuhuş sokaklara taşıyor.. Hayvanlarla konuşmak için gün sayıyor insanoğlu. Kıyamet alameti diye beklediğiniz şeyler tek tek oluyor. “Ruhsuz” genomik canlılar, Humanoid’ler, AvatarlarCyborg’ler artık aramızda dolaşıyor. Cahil hocalar din pazarlıyorlar. Gün gelecek “İsa gökten inecek, duman çıkacak, Kâbe yıkılacak” kıyamet kopacak diye alametleri gözlerken, aslında kıyamete doğru koşar halde kalabalıklar. Birçok kişi kendi kıyametine koşuyor sanki kendi celladının bıçağını bileyleme çabasında birçok kişi kendi cehennemine kendi sırtında odun taşıma gayretinde. 

Kaçtığını sandığı şeye doğru koşan kalabalıklar ve onlara “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vadeden”, ölümü ve ahiret gününü unutturmak için oyun ve eğlenmeye çalışan din ve dünya pazarlayan yaşam koçları, mutluluk tacirler. Ağuyu altın tas içre sunan melek maskeli şeytanlar.

Farkında mısınız, sanki kıyamet savaşına doğru sürükleniyoruz adeta. Allah’ın yardımını almadan kurtuluşa erenlerden olamayız. Başınıza geçireceklerinize dikkat edin onların sizi götürmek istediği yere de.. “Kılavuzu karga olanın, varacağı yer bellidir”. Unutmayın, bu dünyada yaptıklarınız ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızın hesabının sorulacağı bir dün var. Sonuçta yapıp-ettikleriniz ya da söyleyip söylemediklerinizle ya kendi cennetinize sırtınızda tuğla taşıyacaksınız, ya da kendi cehenneminize sırtınızda odun taşıyacaksınız. Karar sizin. Selam ve dua ile. 

Bu yazı toplam 1053 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar