Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Vuslat’la Ufuktaki Yeni Türkiye

Haftasonuna erken başlayarak dört günlük bir süreyi Abant’ta geçirdik ailecek. Önce Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde öğrenci ve meslektaşlarımızla buluştuk. 28 Şubat’ta Müslüman kadın olmanın değerlendirmesini postkolonyalist perspektiften yaptık. Bolu’nun dinamik gençliği, güzel insanları geçmişi doğru okuyabildiğimiz miktarda geleceğe sağlam adımlarla yürüyebileceğimizin idrakinde. Belki de çoğu postmodern darbeden etkilenmemiş olan çocuklarımıza bugünlerin kıymetini hatırlatma fırsatı bulduk.

İkinci ve ana durağımız Uluslararası Vuslat Platformu’nun düzenlemiş olduğu geniş ve seçkin katılımlı sempozyumdu. Yüksek Mimar Hamza Cebeci beyefendinin liderliğinde 2010 senesinde kurulmuş olan Uluslararası Vuslat Derneği, “derdi” olan bir dizi idealist Müslümanı, kanaat önderleri, ilim adamları, siyasetçiler ve girişimciler olarak ikinci kez biraraya getirdi. Geçen yılki toplantının konusu Kimlik Krizi ve Kültürel Değişimdi. Bu sene ise Ufuktaki Yeni Türkiye teması seçilmiş. Üç günlük çalışmaya bölgenin belediye başkanlarının evsahipliğinde TBMM’yi temsilen başta Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu bey olmak üzere milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez bey ve birçok düşünce insanı katıldı. Hem Türkiye, hem ümmet, hem de insanlığın gidişatı enine boyuna artı ve eksileriyle konuşuldu. Yeni Türkiye’ye adım atarken siyasi çerçevenin nasıl çizilmesinin elzem olduğu, başkanlık sisteminin kazandıracakları, halkın tepeden inmecilerle değil de kendi içinden çıkarttıkları ile yönetilmesinin hukuku zemininin nasıl oluşturulduğu anlatıldı.

Gelişen dünyanın problemleri artarken başta ülkemizde olmak üzere dünyada İslam medeniyetinin yeniden inşasını gerçekleştirmek amacıyla yapılması gerekenler, bu yolda önümüze çıkan engeller konuşuldu. Toplantı sonunda hazırlanan bildirgede şunlar ifade edildi: “Dünyanın geçmekte olduğu en büyük kriz, medeniyet krizidir. Bağnazlıklar, bilgisizlik, tahammülsüzlük, önyargı, düşmanlık, kin ve nefret duyguları, terör ve şiddet eylemleri, savaş ve saldırganlık eğilimleri yaşanan krizin sonuçlarıdır. Toplumumuzun temel taşıyıcı ve koruyucu yapısı olan aile ve fertleri arasındaki münasebetler zedelenmiş; gençlik, üretkenlik ve tefekkürden uzaklaştırılıp manevi değerlerden kopartılarak malayani meşgalelerin esiri olup harap edilmiştir. Kadın, şiddetin her türlüsüne maruz kalıp sosyal hayat ve iş hayatında modern rollerle sınırlandırılmış, toplumun huzur kaynağı olan eş ve kutsal vazife olan annelikten uzaklaştırılarak değersizleştirilme ile karşı karşıya bırakılmıştır. Çevre kirliliği, insani ve ahlaki değerlerin erozyonu, toplum ve milletler arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik dengesizlikler dünyayı huzursuz ve yaşanmaz hale getiren temel problemlerdir. Bu problemlerin kaynağında batı hegemonyacılığının kökenleri olan materyalizm, pozitivizm, kapitalizm ve oryantalizm yer almaktadır. Maalesef büyük bedellerle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 20’nci yüzyıla doğru geçmişi unutup modernist bakışı hayatın her alanında hakim kılmayı amaçlayarak otoriter yönetim tarzı ve askeri vesayet rejimi ile yönetilerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hedefinin gerisinde kalmış, milletimize istenen huzur ve refahı sunamamıştır. Merhum Şehit Başbakan Adnan Menderes, Necmettin Erbakan ve Turgut Özal tarafından başlatılan adımlar, Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ülkemiz, İslam alemi ve bütün dünya için yeni bir medeniyet hamlesine dönüştürülmüştür. Hızlı bir dönüşümden geçen dünyada eski Türkiye’nin kalıpları hem ülkemize, hem de insanlığa dar gelmektedir. Bütün bu olumsuz gelişmelere dur diyecek, insani değerleri, merhamet ve vicdanı yeniden hakim kılacak, haklının yanında durup haksıza karşı çıkacak yeni bir erdem mücadelesi başlatmak kaçınılmaz hale gelmiştir.Yeni bir dirilişle silkinmeye, düşünce ufkumuzu genişletmeye, bakış açımızı büyütmeye, muhayyilemizi zenginleştirmeye, yeni anayasa hazırlayarak ihtiyaç duyduğumuz yönetim sistemini hayata geçirmeye; kısacası, irfani değerleri ve insanı önceleyen yaklaşımı temel alan medeniyetimizi ifade edecek yeni Türkiye’yi inşa etmeye muhtacız.”

Bir zihin ziyafeti, bir gönül muhabbeti, bir enerji toplaması ile ayrıldık Abant’tan.

Not: Başkanlığını yürüttüğüm PAMER’in TİKA desteği ile gerçekleştireceği “Kendime bile yabancıydım- İ was foreign even to myself” başlıklı Uluslararası Postkolonyalizm Konferansı 7-8 Mayıs tarihlerinde üniversitemizin merkez kampüsünde gerçekleşecektir (www.usküdar.edu.tr veya www.pamer.org).

yeniakit

Bu yazı toplam 966 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar