Mehmet GÖKTAŞ
Yalınayak Ukraynalı çocuk gören var mı?
Siz hiç ayakkabısız, çorapsız karların üzerinde yürüyen bir Ukraynalı çocuk gördünüz mü ekranlarda?
Elleri ayakları soğuktan kıpkırmızı olmuş, su dolmuş çadırların içinde terlikle dolaşan bir Ukraynalı kız çocuğu gördünüz mü?
Üzerinde montu/kabanı olmayan, ayağında botu olmayan, gözlerine kadar örten tüylü başlıkları olmayan kaç Ukraynalı çocuk gördünüz?
Kaldıkları soğuk çadırlarında sabah olduğunda soğuktan ölmüş Ukraynalı çocuklar var da bizim mi haberimiz olmuyor?
Çadırlarında, çamura batmış yataklarında uyuduğu zaman mutlaka soğuktan öleceği için gece annesinin dışarı çıkarıp soğukta beklettiği çocuk görüntüleri hatırlıyor musunuz hiç Ukrayna’da?
Dinyeper nehrini geçerken botları alabora olmuş ve cesetleri sulara gömülmüş Ukraynalı çocuklar var da biz mi habersiziz?
Odesa kıyılarında bindikleri botları şişlenerek patlatılmış, bir kısmı kurtulmak için çırpınan, bir kısmının cesetleri suda yüzen Ukraynalı çocuk gören var mı?
Polonya sınırından içeri alınmayan, dipçikle geri itilen, tekmelenen bir Ukraynalı kadın ve çocuk izlediniz mi?
Romanya hududunda kucağında çocuğuyla tel örgülere takılmış kalmış bir kadın gördünüz mü?
Sonra, siz kaç Ukraynalı çocuk cesedi gördünüz? Irak’taki, Suriye’deki, Yemen’deki ve Afganistan’daki bombalanan binaların yıkıntıları arasından çıkarılan çocuk cesetleri sahnelerinden kaç tane gördünüz Ukrayna’da?
Ukrayna’nın başına gelenlerden dolayı seviniyor muyuz, oh olsun mu diyoruz? Allah’a sığınırız böyle sadistçe duygulardan.
Sonra, Rusya’yı çocuklara zarar vermekten çekiniyor, kurallara uyarak uygarca savaşıyor diye temize mi çıkarıyoruz? Biz Rusya’nın ne kadar uygar olduğunu Afganistan'dan da tanırız, Halep’ten de İdlip’ten de tanırız.
Öncelikle bizim sözümüz kalleş mi kalleş, ikiyüzlü Batı’yadır, Amerika’yadır.
Yoksa Ukraynalıların başına gelen felaket konusunda bizim vicdanlarımızın Münafık Avrupa’dan daha fazla sızladığından hiç şüphemiz yoktur.
Asıl bir şeyler söylemek istediğimiz bu ülkenin karaktersiz medyasıdır.
Dikkat ederseniz bizi Ukraynalı çocuklara ağlatmak için çırpınıp duruyorlar, annelerinin kucağında babalarından ayrılan, otobüslerin camından el sallayan bir ellerinde oyuncakları, öteki elleri annelerinin elinde yürüyen çocuklar…
Biz bu görüntülere ağlayacakmışız!
Beyler, bizim gözyaşlarımız, göz çanaklarımız çoktandır kurumuş durumda, akıtacağımız yerlere akıtmışız.
Şimdi sizden şunu sormak istiyoruz; Müslümanların yurtları harabeye çevrilirken, masum yavrularının üzerine ölümler yağarken neredeydi o muhabirleriniz, kameramanlarınız, mikrofonlarınız?
Her birinizin Ukrayna’nın her bir şehrinden, her bir kasabasından haber verme yarışına giren muhabirleri, viraneye çevrilen Müslüman şehirlerin ve kasabaların yollarını mı bilmiyordu, çok mu uzaklardaydı?