Selâhaddin Çakırgil
Yalnız İran ve Türkiye değil; halkı Müslüman bütün ülkeler aynı safta...
Yalnız İran ve Türkiye değil; halkı Müslüman bütün ülkeler aynı safta olmalı Son günlerde İran’ın ekonomik durumunun iyice kötüleşmesi üzerine bizdeki kitle iletişim araçlarında İran üzerine yorumlar arttı. İran’daki durumun Amerikan baskıları arttığı bilinmeyen bir husus değil.. Aynı noktaya şimdi biz de gelmedik mi? Ve, bizde de aslî etken, USA emperyalizmi değil mi? Bununla, ‘Biz kendimize bakalım..’ demek istediğimiz sanılmaya.. Çünkü, İslam Milleti’nin neresinde bir olumsuzluk varsa, o bizim temel meselemizdir. İran üzerinde oynanmak istenen her oyunu, İran dışından, samimiyetle görüp ona ilk karşı çıkanın hep ‘Erdoğan Türkiyesi’ olduğu ortada.. Nitekim, Trump’ın İran’a karşı uygulamaya koyduğu son ambargo kararlarının kendilerini bağlamayacağını ilk beyan eden de yine Erdoğan olmuştur. Mesele sadece günübirlik ülke menfaatleri açısından görülmemelidir. Bu hususta, İran kitle iletişim araçlarının sadece menfaatler açısından değerlendirmeler yapmalarının son bulması ümit edilir. Bereket ki, Türkiye ile B. Amerika arasındaki son gerilim üzerine, İran Dışişleri Bak. M. Cevad Zarif dün ‘Türkiye’nin yanında olduklarını’ net olarak açıkladı. Pakistan’ın tutumu da zâten belli.. Bu dayanışma, halkı Müslüman bütün ülkeleri içine alacak şekilde gelişir, inşaallah... *** Bir diğer nokta.. Evanjelik rahip Brunson’ın sıradan bir misyoner olmadığı, 23 yıldır bulunduğu Türkiye’de, geride deliller bırakmadan çalışan çok etkinli bir istihbarat elemanı olduğu ortada.. Bu gibi elemanların başarısı da zâten, faaliyetlerinden geriye hiçbir delil bırakmamalarıyla ölçülmez mi? Onu Türkiye’de yargıdan kurtarmak için Amerikan Başkanı Trump’ın her şeyi göze aldığını göstermesiyle de ortada.. *** Türkiye Başkanı Erdoğan’ın dün Amerikan emperyalizminin duyuru kulesi New York Times'a yazdığı makale, ikili ilişkilerin artık bıçak sırtına gelindiğini gösteriyor. Çünkü o makalede, ‘(…) Çok geç olmadan, Washington ilişkilerimizin asimetrik (yani, mütekabiliyeti esas almayan bir yöntemle)olabileceği yanlış düşüncesini bir kenara bırakmalı (…) ABD, Türkiye'nin egemenliğine saygı duymaya başlayıp, milletimizin karşı karşıya olduğu tehlikeleri anladığını ispatlayamazsa ortaklığımız riske girebilir ve Türkiye (...) bir kez daha kendi göbeğini kendi keser..' deniliyordu. Hassas bir dönemden geçiyoruz yani.. USA emperyalizminin böyle dönemlerde, sadece ekonomik değil, darbeler ve cinayetler de dahil, ‘her türlü’ entrikayı tezgâhlamaya kalkışabileceği beklenmelidir. Sadece son 60 yılda olup bitenleri bile bakarsak, durum daha iyi anlaşılır. 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’nden bu yanaki, başarılı-başarısız bütün askerî darbelerin içinde, NATO’nun, ve onun beyni olan USA emperyalizminin bulunduğu unutulmamalı ve Müslüman halkımız her duruma karşı müteyakkız olmalıdır. Ve diplomaside ‘mütekabiliyet/ karşılıklılık’ esastır; ‘asimetrik’, tek yönlü karar ve dayatmalar kabul edilemez! *** NOT: 40 seneyi aşkın bir zamandır Fransa’nın Mulhouse şehrinde ikamet eden ve her ırk ve kavimden Müslümanların her meselesiyle meşgul olmaktaki hayırlı çalışmalarıyla bilinen Yaqub Kılıç kardeşimiz son 1-2 senedir ‘lösemi’ye müptelâ olmasına rağmen, tam bir teslimiyet içinde, son ânına kadar Müslüman dünyasının meselelerinden ilgisini hiç kesmemişti. Eski bir yazımdan hâfızâsında kalan, ‘Mülk-i Suleyman, be Suleyman resid.. /Mülk incâst, Suleyman kocâst?’ (Suleyman’ın mülkü, Suleyman’a erişti.. Mülk burada, Suleyman nerede?’ şeklindeki farsî beyti mırıldanırdı. Bu kardeşimiz, bu fâni hayatı 53 yaşında noktalayıp, evvelki gün İstanbul’da toprağa iade olundu. Allah’u Tealâ’dan ona rahmet ve ailesi, yakınları ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum. Stargazete