Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yargılayanların da yargılanacağı bir gün var

İslam geleneğinde, zulüm “Adaletin yokluğu” olarak tanımlanır. Mesela karanlık diye bir şey yok, bu anlamda “Karanlık aydınlığın yokluğudur”, zulüm de adaletin.. Işık gelince karanlık yok olur. Ve Allah (cc) buyurdu: “….Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez”(Al-i İmran 86). Her zaman, her yerde zulüm olur, düzenin sağlanması için zalimlerin cezalandırılması gerekir. Burada kilit görev Yargıya düşer. “Adalet Mülkün Temelidir”. Her şey bozulsa, Adalet ayakta kalsa o toplumun yine de kurtulma ümidi vardır. Ama Adalet çökmüşse düzen bozulur ve o topluluk helake sürüklenir.

Bir kavme olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerekir. Allah (cc) bizden yaşadığımız zamana, mekana, kişilere ve olaylara karşı adil şahidler olmamızı ister.

Polisinden savcısına, Avukatından Hakimine, Şahidinden Bilirkişisine kim ki Adaleti yanıltan bir iş ve sözün sahibi olursa Allah onun iki cihanda da belasını versin. Ne Amirin emri, ne komutanın emri hiç biri Allah’ın emrinin üstünde değildir. Ne lider, ne Şeyh bu konuda mazeret olamaz. Bu işi silsile-i meratip üzere yapanlara gelince onlar İlahi Adalet divanında müştereken ve müteselsilen cezalandıracaklardır.

Adaleti satarak bu dünyada kazandıkları onlara dünyada da, ahirette de rahat vermeyecektir. O zehirli ve kanlı mirası paylaşan nesiller de aynı cezaya çarptırılacaklardır, ta ki onu reddetsinler de kurtuluşa erenlerden olsunlar.

Allah (cc) Adaletten sapanları lanetler. Ben de ona iman ettim!. Ben de Onun lanetlediklerini lanetliyorum. Allaha ve ahiret gününe, O’nun resulüne ve gönderdiği kitaba gerçekten iman eden herkes de onları lanetler. Bu hükmün muhatabları şunu bilsinler ki, “iman ettik” demekle iman etmiş sayılmayacaklar. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenlerden olmayalım. Unutmayalım ki, verilen emirler üzerinde düşünüp, Allah’ın rızasını göstermeden o emirlere uyanlar yok mu, işte onlar o amirlerini İlah ve Rab edinmişlerdir. Vay o insanların haline ki, onları yakıcı bir cehennem beklemektedir.

Eğer bir işte Allah’ın rızası yoksa, “ulul emrinizin emri” hükümsüzdür. Biat ettiğiniz şeyhin emri, Allah’ın bir hükmüne uymuyorsa, o emir de, o Şeyh’te birlikte cehenneme girersiniz., gelin dinimizi Allaha has kılalım. Gelin Allah’ın kitabında yazdığı gibi, Resulullah’ın bize öğrettiği yeniden iman edelim. Adaletten ayrılmayalım. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olalım. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Parti, Cemaat, milliyetten öte bir şey söylüyorum. AK Partili, MHP’li haksız, haklı olan HDP , CHP’li, PKK’lı, FETÖ’c ü, Mafia babası da olsa haklıya haklı diyebilecek misiniz.?

Ayet ne diyordu: Ey iman edenler, (Kur'ân'ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, adâletli konuşan şahitler olarak Allah adına sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun). Bir kavme olan kininiz sizi adâletten ayrılmaya sevk etmesin. Adâlet’li olun, çünkü adâlet takvâ esaslarını-Kur'ân esaslarını hayata geçirmenize daha yakındır. Allah'a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranın, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olun. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.” (Maide120/A.Tekin meali). Peki (Nisa 135)de ne deniyordu: Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.” Bu emirlerin istisnası yok. Bahanesi yok!

Allah’ın emirlerini bırakıp başkalarının emri ile Adaleti katledenlerin Allah bu dünyada da ahirette de belasını verecektir. O emri verenler kurtarabiliyorlarsa gelip kurtarsınlar o emre uyanları. Annelerin evlatlarından kaçtığı gün, o gün o emir sahipleri emir verdiklerini gelsin kurtarsın bakalım.

Askerler, Polisler, Savcı’lar (Eski adı “Müdde-i umumi”, Şimdikilere “Cumhuriyet savcısı” diyorlar, yani rejimin savcısı. Eski adı, “bütün iddiaları soruşturarak Hakikat’ı arayan kişi” anlamında idi. Yani “Kanun adamı” değil, Hukuk Adamı” sıfatı taşıyordu.) Avukat’lar, Hakimler, Şahid’ler, Bilirkişi’ler, yüksek yargı erki, onları atayan siyasiler, Barolar, o yasaları yapanlar, o yasaları uygulayanlar kendinizi nasıl hissediyorsunuz. Sahi bu ülke Kanun devleti mi, Hukuk devleti mi. Siz kanun adamı mısınız, Hukuk adamı mı? Bakın, Hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir. Firavun’un da yasaları ve yargıçları vardı.

Amaan, ben neden bahsediyorum, bırakın kanun devleti olmayı, Meclis adına yargılama yapıp, savcısı, savunma avukatı, temyizi olmayan, muhbir partidense tanık dinlemeye gerek duyulmayan, verdiği karar kanun sayılan, anayasası darbe dönemlerinde yapılan, uygulanması mümkün olmadığı halde, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasaların yapıldığı bir dönemden geliyoruz. Onlar tekrar gelir diye, mevcudun her yaptığını, görmezden gelen, ya da meşru kabul eden bir zamana geldik, o günden bu güne. Allah’ın yardımını unutup, ölümü gösterdikleri için, adeta hastalığa razı olduk.

Mahkeme kadıya mülk değildir” derler. “mezar taşlarını bre Hasan koyun mu sandın / adam öldürmeyi bre Hasan oyun mu sandın / Drama mahpusunu bre Hasan evin mi sandın”.. “Ha Hasan’a, ha sana!” Yargılayanlaradır bu sözüm: Yargılayanların da yargılanacakları bir gün var! “Zulm ile abad olunmaz”, “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” denmiştir.

Neyse Ramazana birkaç gün kaldı. Gelin itiraf edelim ve “Biz zalimlerden olduk” diyelim. Zulüm her yerde. Tevbe istiğfar edelim. Anne-Baba, Dede-Nine, kardeşler, akrabalar barışalım. Komşularla helalleşelim. İftar vermek değil asıl mesele, içşi patron helalleşebilecek mi? Yöneten-yönetilen birbirine hakkını helal edebilecek mi? İlla da kişiler hallerini değiştirmeyecekse onlarla barışmak-helalleşmek zorunda değiliz. Eğer Allah’ın rızasına gelmiyor, çalmaya, zulmetmeye devam ediyorlarsa, Allah’ın laneti, gazabı onların üzerine olsun Allah da bizim ellerimizle o zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin.

O zalimlere yardım eden, onların zulmü karşısında sessiz kalanları da uyarım “Dilsiz Şeytan” olmaktan vazgeçsinler.

Dikkat edelim, eğer Allah (cc) zalimleri başımıza bela etmişse, ya biz Allah’ın ipini bırakmışız ve Allah da ceza olarak onları başımıza musallat ederek, Böylece bizi tedip etmek murat etmiştir. Zalimler için ise bu iş, Allah’ın Gazabını ve dolayısı ile onlara cezasını artıracaktır. Bir diğer ihtimal ise, Allah onları başımıza bela ederek ve bize yardım ederek, bizim ellerimizle onları cezalandırıp mazlumlara yardım etmek istemektedir.

3. bir ihtimal ise Allah (cc) bizleri, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmektedir.

Aslında biz hepimiz yargılayan ve yargılananlardanız. En yüce yargılayan Allah’tır! İlk ve son hüküm O’nundur. İman eden, iyi şeyler yapan, sabreden ve sabrı tavsiye edenlerden olalım inşallah.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 262 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar